Siyaset- Basın ve Halkın bakışı

Abone Ol

Siyasi aktörler ile gazeteciler aynı kaderi paylaşırlar. Bu ikisinde vefa diye bir şey yoktur.

Var diyenlere de hiç itibar etmiyorum. Zira biz kırkıncı yılına girdiğimiz gazetecilik mesleğinde bunu her gün yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz.

Buyurun anlatalım;

A Partisinin Milletvekili, Belediye Başkanı ya da İl Başkanı olsun fark etmez. Bu insan için bir ay içinde belki on tane haber yaparsınız. Yaptıklarını anlatır ve bunları kamuoyuna duyurursunuz. Bu yaptıklarınızdan dolayı bir defa arayıp da size teşekkür etmez.

O Milletvekili bir tanıdığı arkadaşının on tane işini çözmüştür. Ama 11. İşinde ise sorun çıkmış, onu çözememiştir. İşte o zaman dananın kuyruğu kopar. O vekil için dili ne kadar dönüyorsa o kadar sallar. Demez ki ya bu adam benim daha önceki işlerimi yaptı. Bunu da çözemedi demez. Eleştirilerini bir ömür boyu her yerde yapar. Bunu da yaparken; adamdan bir talebimiz oldu çözmedi, isteseydi çözerdi diye konuşur. Daha önce yapılanları unutmuştur.

Bu iki örneğe baktığımızda ne siyasetçinin ne de gazetecinin yaptığı işleri nedeniyle vefa görmemiştir.

Vefasızlık bu mesleğin alın yazgısıdır, kaderidir.

Sokakta yürürüz;

Vatandaş bizi yakalar, şunu neden yazmıyorsunuz? Bunu neden gündeme getirmiyorsunuz? Tabii adamlar size iyi bakıyor hakaretlerine uğrarız.

Bizde fotoğraf makinasını çıkartıp fotoğrafını çekmek istediğimizde, sesini kaydetmek istediğimizde hemen celallenir, beni çekmeyin, beni bu işe karıştırmayın. Ben neden aramı bozayım ki diye konuşmalar başlar.

Anadolu da küçük kentlerde gazetecilik yapan, siyaset yapan her insanın başına gelecek şeylerdir bu yazmaya çalıştıklarım.

Günlük hayatımızda, siyasetçi mutlu değil, gazeteci mutlu değil, halk ise hiç mutlu değil.

Bu işte bir sorun var.

Ama bu sorunu da hiç birimiz çözemiyor, çözmeye gücümüz yetmiyor. Ben bu işten artık bir şey anlamaz oldum. Anlayan bir adım beri çıksın!...

NOT: Yazdığımızı dikkate alıp emek vererek haberlerini yaptığımız insanlar arayarak bir teşekkür etmek suretiyle başlangıç yapabilirler. Belki de işin püf noktası budur.