“Demokrasi bir halk yönetimidir! Yani-sözde; Halkın kendi kendisini bizzat ya da dolaylı temsili olarak yönetmek adına sahip olduğu güç ve iradesini koymasıdır'
Siyasal Partiler Demokrasinin vazgeçilmez unsuru mu?
“Demokrasi bir halk yönetimidir! Yani-sözde;Halkın kendi kendisini bizzat ya da dolaylı/temsili olarak yönetmek adına sahip olduğu güç ve iradesini azim ve kararlılıkla ve örgütlenerek-hayata geçirmek üzere-sergilediği/sergileyeceği özgün ve özgür duruş ve eylemlerinin- başkasına-asla vazgeçilip/devredilemez kadim ve kavi bir yönetim(tezahür ve tecelli)biçimidir..Demokrasi sistemiyle yönetilen ülkelerde-halkın adına-bu işlevini;Siyasal partilerle,halkın seçimlerle kendi özgün ve özgür iradesiyle doğrudan seçtiği/Milletvekilleri temsil ve ifa ederek yerine getirirler..”
Evet..
Demokrasi,halk katmanlarının sahip oldukları kendi iradi beyanlarıyla bizzat ve doğrudan katılarak- özgün,örgün ve özgürce oluşturarak, her türlü yasal ve idari denetime açık tuttukları-Siyasal Partiler eliyle- halkın hizmetine sunulan, insan ve ihsan eksenli-erdemli;Toplumsal bir fayda ve yarar üretmek amacıyla hayat geçirilen katılımcı, yaygın ve çoğulcu bir kurumsal yönetim biçimidir..
Ancak..
Bu sistemin,Japonya ile Avrupa’da-İngiltere,Almanya,Fransa,;İsveç,Norveç gibi birkaç devlet dışında,dünyada yaygın olarak uygulandığı pek söylenemez, çünkü-demokrasiyi;Her toplum kendi-ülkesiyle insanının-fayda ve yararlarıyla özdeşleştirip/ölçerek-uygulamaya çalışıyor..Bu nedenle de tam demokrat ve medeni bir ülkeden bahsetmek de-günümüzde pek mümkün değil..
Böyle olunca da..
“Siyasal partilerin,demokrasinin vazgeçilmez unsuru olup/olmadıklarının da pek bir önemi kalmıyor;Lafzı dışında..
Bizde de böyle değil mi?
Güya-nerdeyse yüz/yüz elli yıllık bir demokrasi geleneğimiz var!
Ve güya,onun vazgeçilmez unsurları olan-onlarca-Siyasal partilerimiz!
Peki..
Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasal partilerimiz ne düşünüyor, ne yapıyor dersiniz;Siyasal/kurumsal Varlık ve Kimliklerine ruh ve şekil vermesi gereken özgün ve örgün değerlerine-Kuruluşunun Ülkü ve ilkelerine-rağmen, bunları adeta yok sayarak-birbirleriyle halleşme,birleşme ya da bütünleşme senaryolarına payanda olmuyorlar mı,acaba bu partilerle gönüldaş/yandaşları için bu mu demek;Demokrasinin asla/kat’a vazgeçilip/devredilemez birer asli ve asil unsuru olmak?
İşin en acı tarafı da,hiçbir partilinin bunu asla dert edinip/sorgulayamamasıdır ki,bu da bence toplum olarak bizim;Demokrasi denen kendine özgü ve özel sosyal katılımcı kimliğinin de,kucaklayıcı ve kapsayıcı evrensel ve erdemli boyutunun da ve onun topluma sunmak durumunda olduğu asıl üretken ve paylaşımcı insani ve ihsani olgusunun da henüz çok uzağında olduğumuzu gösterir..
Evet..
Partiler,demokrasinin vazgeçilmez unsuru olmalı ve olmak zorundadır,çünkü; Kurulmasının ve topluma hizmet eksenli var olmasının sebebi de budur,amacı da bu olmalıdır.. Ve çünkü;Belki partiler olmadan da devletler-Tek Adam’larla bazı gruplar tarafından yönetilebilirler ve yönetilmişler de,lakin,demokrasi olmadan-Tek Adam ya da Tek partisi hariç-diğer partiler asla var olamazlar ve –diyelim ki var olsalar bile- ayakta kalamazlar..
Bu nedenle de-demokrasi partilerin koruyucu/kollayıcı zırhıdır;Diyorum..
Partiler,sahip oldukları ülkü ve idealleri doğrultusunda kurumsal organlarını kurarak örgütlenmek,plan ve projeleriyle halkı ikna ederek iktidara gelmek ve ülkeyi yönetmek üzere siyasal ve sosyal bir barış ve huzur ortamını da tesis ederek-fayda ve yarar-üreterek ve onu kendi toplumlarına adilce paylaşarak; Kendi Varlıklarını ikame ve idame edebilirler ancak,tüzük,plan/program ve hedefleri çok farklı başka siyasal partilere katılarak ya da onları destekleyerek varlıklarını uzun süre devam ettiremezler..
Yani..
Siyasal partiler için önemli olan-illa ki iktidar olmak da değil;Mensup olduğu topluma,sahip olduğu kurumsal/Partisel tüzük,plan(program ve hedeflerini doğru bir duruş ve eylem sergileyerek-açıklayarak anlatmak,ülke yönetimine talip olduğuna-toplum katmanlarını ikna etmektir..Hepsi bu;Gerisini toplum bilir;İktidarı verirse-gereğini yapar,vermezse muhalefette kalarak-kendi ülkü ve ilkelerini anlatmaya devam ederek-toplumun arz ve talebine de tercüman olur.. Eğer ki,sahip olduğu partisel ülkü ve ilkelerine kadim bir bağlılığı ile ülkesiyle toplumuna/insanının gösterdiği duruş ve iradesine karşı da biraz sevgisi ve saygısı varsa tabi ki..
Yoksa..
Kendisi bilir;Siyasal tarihimiz partiler mezarlığıyla dolu çünkü,ona da bir yer açar bu toplum çünkü..
Elbette..
Siyasal partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur!” diye,pek hazzederek dilimize dolayarak-her fırsatta dilendirmeyi de sevdiğimiz bir söz var;Kim ya da kimler tarafından neden, ne zaman,niçin,kim ve ne adına,hangi şartlar altında ve nasıl bir toplumsal arz ve talepleri amaçlayarak söylendiği de pek belli olmayan..
Evet..
Millet olarak,nerdeyse cem-i cümlemiz-taa doğumdan itibaren kadim ve kavi birer vatanperver demokratlar olduğumuzdan;Bu tılsımlı sözü gönlümüzden, dilimizden pek düşürmez,fırsat buldukça da-demokrasi düşmanı olduklarını varsayarak-kendimize muhatap seçtiğimiz sanal hasımlarımızın yüzüne karşı söylemeyi de marifet sayarız..
Öyle de..
Demokrasi denilen şu nazlı/nazenin dilber,insanlığa cömertçe ve hiç bir bedel alınmadan sunulmuş olan yeryüzünün şu geniş ve verimli coğrafyasında henüz doğru dürüst ikame ve idame edildi mi ki,edildiyse nerde,ne zaman,nasıl,kim ve ne adına,hangi oranda vücut bularak- var oldu ki;Düşmanları da olsun? Demokrasinin henüz yeterince anlaşılamadığı,anlaşılmak istenmediği ve bu nedenle de henüz istendiği gibi yerleşemediği düzenlerde,Demokrasi düşmanı aramak,karanlığa kurşun sıkmak gibidir;Yapılan her terane,tertip ve eylemsel tezahür dönüp-Yapanın suratında patlar..
Biz millet olarak eskiden,akıl ve bilimin de öngördüğü ortak bir paydada buluşup halleşerek-birlikte oluşturabileceğimiz bir güç birliği ve birliktelikle yürümesini pek sevmediğimiz ve aslında bu insani refleksi de asla beceremediğimiz için;Yapmak zorunda kaldığımız-Siyasal Koalisyonlardan da çok çekmiş ve dolayısıyla çok büyük bedeller de ödemiştik,ki bunun-geçmişteki katı olumsuzluklarını bizzat muhatap olarak yaşayıp dillendirdiklerinden-günümüzdeki en büyük mağdur/şikayetçisi de "mevcut sayın cumhurbaşkanımız" olmak gerekir..Peki ülkemizle idraklerimizde ne değişti ki..
“Sayın cumhurbaşkanımız, eskiden çok şikayetçi oldukları bu sistemin şimdi daha da geniş çerçeveli yasal altyapısını hayata geçirmek üzere-siyasal partilerin ittifakını öngören-koalisyon birlikteliğini oluşturmaya çalışıyorlar?”
Anımsayalım..
Sanıyorum milletimiz,"Güneş Motel'de 11 Bakanlık karşılığında AP'den-Sayın Ecevit liderliğindeki CHP'ye 11 MV'nin.transferini " ve de akabinde gelen "MC hükümetleriyle-12 Eylül'e nasıl ve neden gelindiğini falan" ve de Refah/Yol'un nasıl Cumhurbaşkanı merhum S.Demirel'in istek ve icazetiyle yıkılarak-28 Şubat'a- ulaşıldığını asla unutmamıştır..
Bu nedenle de..
Bir işin yaparken;Önünü/Sonunu hesap etmek gerekir,diye düşünüyorum..Yani sade günü kurtarmaya matuf olmamalı,İş ve eylemlerimiz;Müstakbele dair plan,proje,amaç ve hedefleri de kapsamalı..
Evet..
Bu,ülke olarak bizi nasıl bir seviyeye taşır bilemem lakin,millet olarak bizi daha da derin bir çözülme ve ayrışmayla baş başa bırakacağından da kaygı duymamak pek mümkün değil..
SON/SÖZ;
Siyasal partiler demokrasinin olmazsa-olmazıdır,lakin,demokrasi de,Siyasal partilerin varlık sebebidir;Demokrasi yoksa,siyasal partiler falanda asla yoktur..
Yani..
“Ülkelerin bekası; Milletinin eğitimli/kültürlü-medeni,çalışkan,yetenekli,üretken ve erdemliğiyle beraber ülkede olan/bitenden sorgulayıcı/HESAP SORUCU/olmasına, Milletlerin bekası da;Ülkenin irfan sahibi seçkin alim Ve aydınlarıyla yöneticilerinin de akıl,feraset,adalet,asalet ve cesaretiyle beraber/AHLAKLI/ olmasına bağlıdır..”
Sevgilerimle..