Söz konusu gönderiyi kısaca açıklamak gerekirse ülkemizde diyetisyen, fizyoterapist, psikolog gibi meslekleri yazmanın ahmaklık olduğunu söylüyor. Sebebini ise şöyle açıklıyor; bu meslekleri uygulayan uzmanlar ilaç kullanmıyor, el becerisi, analiz, sözel destek gibi yeteneklerini kullanıyor. Yani ilaç sanayisine çalışmıyor. Ülkemizde ise sağlık sektörü ise ilaç sanayisi üzerinden ilerliyor. Obezite zayıflama çayları, kas-iskelet sorunları kas gevşetici, stres antidepresan gibi ilaç ve türevi çözümlerle tedavi edilmeye çalışılıyor. İlaçlarla tedavinin de kronik hastalıklarla savaşmada yeterli olmayacağını belirtiyor.
Şimdi bu konu hakkında benim de yıllardır dile getirdiğim bazı gözlemlerim var. Amerika’da FDA (Türkçe açılımı Gıda ve İlaç İdaresi) diye bir kurum var ve federal yönetime bağlı. Amerika’da gıda, ilaç ve gıda destekleri üzerinde tek yetkili kurum. Piyasa yeni bir ilaç veya gıda desteği mi çıkaracak bir firma, gerekli testler vb. işlemleri denetleyen kurum bu kurum. Ayrıca piyasadaki doğal veya fabrikasyon insan besini ürünlerini de denetliyor. Güvenilir olarak onayladığı ilaçları da tüm dünyanın takip edeceği kadar otoriter bir kurum.
Ancak Amerika’yla ilgili şöyle bir durum da var. Doğa kaynaklı ürünler patentlenemezler. Örnek vermek gerekirse zencefilin içeriğini inceleyip bunu ilaç gibi yapmak istersen ürününü isteyen herkes üretebilir ve tüm ar-ge harcamaları senden çıkar. Bu nedenle ilaç firmaları yapay maddelerden üretilmiş ilaç geliştirmeye odaklanır. Sonucunda ise aynı işlevi yapabilecek zararsız doğal bir bileşik olsa bile biz yan etkileri olan yapay bileşikleri ilaç olarak kullanıyoruz.
Ülkemizde ise ilaç ile ilgili otorite Sağlık Bakanlığı, gıda destekleriyle ilgili otorite hem Sağlık Bakanlığı hem de Tarım ve Orman Bakanlığı. Bizim sistemimizde ancak şöyle bir sorun var gıda desteği üreticileri Sağlık Bakanlığı onayının daha uzun ve zorlu bir süreçten geçmesi nedeniyle Tarım ve Orman Bakanlığından onay almayı tercih ederler.
Diğer bir konuya gelirsek gelişmiş ülkelerde sağlık sisteminin önemli bir parçası olan meslekler ülkemizde ihmal edilmektedir. Neredeyse tamamen hekimler üzerinden ilerleyen tedavi sistemi, ilaç kullanımını zorunlu hale getirmiştir.
Buraya kadar anlattıklarımı sentezlersek şöyle bir sonuca ulaşıyoruz. Dünyada doğal ürünlerin sağlık üzerine etkilerine yeterince araştırma yapılmıyor. Ülkemizde tedavi sistemi ilaç üzerinden ilerliyor. Ayrıca yeterince araştırılmamış ve denetlenmemiş zayıflama ilacı-çayı gibi ürünler piyasada dolaşıyor. Yani ülkemizdeki sağlık sorunu tek bir nedenden kaynaklanmıyor. Bugün Avrupa’nın obezite birincisiysek bu “zaferimiz” çok “güzel” çalışmamızdan kaynaklıdır. Evet sağlık alanında yaklaşık 20-30 yıllık bir süreçte ilerledik ancak bu gelişimi göstermeden önce biz demek ki gelişmemiş ülkeler standardında bir sisteme sahipmişiz demek olur.
Eğer daha sağlık sektöründe daha da gelişmek istiyorsak bazı reformların yapılması şart. Hekim harici sağlık mesleklerine gereken önemi, yetkiyi ve atama miktarını vermek, FDA gibi gıda, ilaç ve gıda desteği denetimi ve onayında tek ve yetkin bir otorite oluşturmak, tüm sağlık çalışanları için kendilerini geliştirmeye ve ilerlemeye zorlayacak eğitim ve sistem düzenlemelerinin sağlamak, üniversitelerde birbirinden kopya sağlık bilimine hiçbir katkısı olmayan araştırmaların önüne geçmek ve ayrıca tıp bölümünde olduğu gibi diğer sağlık bölümlerinde de minimum tercih sıralaması getirmek gibi benim bile aklıma gelebilen çözümlerin uygulanması bizi sağlıkta hem sistem hem de bilim açısından çok daha ilerilere taşıma potansiyeli olduğuna inanıyorum.
Hazır sağlık konusunda güzel bir ivmelenme kazanmışken bunu kaybetmemiz hem ülkemiz hem de halkımız için çok büyük bir kayıp olur. Gerçi çok uzun zamandır mecliste ve siyasette fazlaca koltuğa sahip olan hekimler sisteminin ne kadar değişmesini isterler bu konuyu onlara bir sormak gerekir. Bahsetmediğim son bir konu daha var. Ülkemizde zeki çocukların tıp ve mühendislik gibi bölümlere gitmelerini istiyoruz. Peki ya siyasi bilimler, bu bölüme de daha ortalama çocuklarımızı gönderiyoruz. Belki de sorunun en başı budur. Siyaseti en zekilere veya bu konu üzerine yetişmiş insanlara emanet etmekte zorlanıyoruz ne yazık ki.