Hikayeci İmdat Avşar geçtiğimiz ay Serdengeçti Dergisi'nin tıpkıbasım cildini getirdi. Ne zamandır elime almaya korkuyordum. Çünkü gençlik yıllarımda hayal dünyamda tahta oturttuğum isimlerin yerle bir olacağını biliyordum. Ama kabaran merakımı yenemeyip bugün elime aldım. Keşke almasaydım, korktuğum başıma geldi.
İlk sayı 1947'de çıkmış. 50 ve 60'lı yılların zaman tünelindeyim. Serdengeçti Dergisinde Türkçü ve İslamcı isimler yan yana, koyun koyuna. 70'li yıllarda bu isimler ayrışıp MSP ve MHP'yi kuracaklar. Yazılarından süzdüğüm kadarı ile ortak noktaları Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı ve tabii "Komünizm geldi, geliyor!.." korkusu.
Ne menem bir Türkçülülükse, (Orasını da anlayamadım) her iki taraf da İttihat Terakki düşmanı, laiklik karşıtı. Hatta Serdengeçti Türk Ocakları'nın da tam karşısında "Ekalliyet Ocağı" diyor karşı yazılarında.
Bugün için komedi hükmünde yazılar bile var. Bir yazar:
"Gezdiğim dikenli aşk yollarında
Elimden bir kırık saz geldi geçti"
Dizelerini ele alarak "Böyle şarkı olmaz, ahlak bozuluyor, sevdakâr bir nesil" istemiyoruz diye bağırıyor.
İsimsiz bir yazıda yazar ( O.Y. Serdengeçti olması büyük olasılık) "Çarşafa niye karşısınız, çarşaf Frengi mi yayıyor?" diye kükrüyor.
Yine isimsiz bir yazının başlığı ise "Piç".
Atatürk'e işte böylesi bir iğrençlikle saldırılıyor. Atatürkle o kadar çok saldırı yazısı var ki sayfaları çevirdikçe midem bulanıyor.
Serdengeçti Dergisi'nde yaptığım üç saatlik zaman yolculuğunda şu kanaate vardım:
"Türk solu 70'li yıllarda bölücü Kürtleri koynunda besleyerek PKK'yı Türk devletinin başına bela etti, bugünkü milliyetsiz siyasal İslamcıları da 50 ve 60'lı yıllarda Türk milliyetçileri koynunda beslemişler."