Çok partili hayata ve parlementer sisteme 1946 yılında geçtik.
Osmanlı döneminde başlayan tartışmaların ve geçiş süresi deneyimlerin tarihi bundan yüz yıl öncesine dayanır.
Hani eskiden masallara başlanırken söylenen tekerlemelerin bir yerinde “… gece gündüz yol gittik, bir de baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz ..” dediğimiz gibi partiler sisteminde de bir arpa boyu yolu ancak gittik ve parlementer sistemi de noktalayıp gömdük.
Aslında Partiler deyince de ülkemizde bir sanal gerçeklik içindeyiz.
Varlar ama yoklar ?!..
Mevcut Siyasi Partiler Kanunumuz sebebiyle, “milletin” içinden iddası ile haklı ve doğru fikir ve talepler ile doğan partilerimiz, doğumunu takip eden ilk kongrelerinden itibaren “sahiplenip” tasmalanıyorlar.
Özgürlükleri sınırlanıyor önce !..
Ve sonrasında oligarşik bir çete yönetime geliyor, tasmanın uzunluğunu ve üyelerin gezeceği sınırları belirliyor.
Evcil hayvanlar gibi !..
Türkiye’de ne dün ne de bugün gerçek demokrat ve parti içi özgürlüklerin olduğu parti olmadı bugün de yok.
Bizim demokrasimiz tabldot menü !..
İstersen ye !..
Yemiyorsan git kendine alakart bir lokanta aç !..
Partilere üye olmak serbest.
Üye sayısını belirlemek ve sınırlamak partilerin ilçe örgütlerinin elinde. Tabi Genel Merkezlerinin talimatı ile.
Partiler kanununun lafzını delen ve bu arada kitabi ruhunu öldüren “sahipleri” var çünkü tüm partilerimizin.
Güya bu konuda en iddalı partiler sol-sosyalist partiler ?!.
Arkadaşlar özgürlükçü ve hakça düzen iddalarında ya.?!
Onların hem fikri ve hem de kitle partisi konumundaki. CHP bu yıl yapması gereken kongresini 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimler sonrası Temmuz ayına bıraktı.
Mevcut Yönetim partide özgür ses, pardon çatlak ses istemiyor.
AKP ve MHP’den bahsetmek zaten anlamlı değil.
Onlar asal sayı. Tebası olan partiler !..
İlk kurulurken İYİ PARTİNİN her kurulan yeni parti gibi parti içi demokrasi ve üyelerin iradelerinin saygınlığı gibi iddaları vardı.
Devam eden ilçe kongrelerine bakınca onlarında diğerlerine benzer patinajlar yapmaya başladığını görmekteyiz.
Çok yakından ilgilenmemekle birlikte sosyal medyaya düşmeye başlayan haberlerden izlemeye çalışıyorum.
Ve bir arkadaşımın İZMİR KARABAĞLAR ilçe başkanlığına adaylık sürecini “örnek denek” olarak yakından takip ediyorum.
İYİ PARTİNİN kuruluşunda, ilçesinde, ilinde çok emek vermiş bir arkadaşımız.
MHP’de il başkanlığı ve İl Ocak Başkanlığı yapmış olan Ahmet Uğur Terzioğlu İYİ PARTİYE giderken sebeblerini ve inandığı gerekçelerini sosyal medyadan paylaşmış ve ısrarla savunmuş olan fikri duruşu sağlam, iddalı bir kişi.
Aday olduğu Karabağlar ilçe başkalığı seçiminde bırakın ilçe de mahalle delegesi olmayı, onu destekleyen, toplantı ve yemeklerine katılan İYİ Partili üyelere bile özel sorular sorularak mahalle delegesi dahi yapılması atanmış yönetim tarafından engelleniyor.
Yani sahibin sesi durumu .
Sahipli Partiler derken aslında kitaba göre partilerin sahibinin millet olması gerekiyor.
Ama gerçek hiç öyle değil ve hiç bir zaman öyle de olmadılar.
Milletten istenen partilerin gerçek sahipleri tarafından önlerine konun tabldot menüyü yemeleri !..
Bunun adı da demokrasi ve özgür partiler rejimi ?!..
Kendi partilerinde özgürlüklerin önünü tıkayan ve üyelerini sınırlayan, sınırlı sayıda ki üyelerinin bile iradelerini kelepçelemeye çalışan partiler, Ülkemizde demokrasi ve özgürlüklerin önünü açacaklar öyle mi?
Buna kaç aptal seçmen inanabilir?
Vatandaşın teslim alındığı ilk algı “partisiz demokrasi olmaz”.
Bu algı iyice yerleştikten sonra gerisi kolay.
Paranın gücü, medyanın gücü ile birleşir bir de satılık kalem ve her devrin kiralık sözde aydınları ile siyasetten nemalanmış, dişine kan değmiş, kaşarlı eski ve mevcut siyasetçi vekillerin transfer işi halledilince işlem tamam demektir.
Ardından bir de ittifak kurdular mı gelecek vurgun iktidarının rüzgarı, parti sahiplerinin rüyalarını süslemeye başlar artık.
Bu oyuna özgür insanların teslim olacağını düşünerek oyun kurmayı düşünmek bile çok aşağılayıcı bir durum.
İşte önümüzde ki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milletimiz her iki ittifak tarafından bu “sahipli partilerin” tabldot menülerine mahkum edilmek isteniyor.
Milletimiz mevcut iktidarın yani Cumhur İttifakının menüsünü gördü.
Yirmi yıldır yediği bu yemeklerden artık gına geldi.
Vatandaşın yarısından çoğu bu menüden tiksindi.
Artık adı geçince bir çoğu kusuyor.
Muhalefeti temsil eden Millet İttifakı ne yapıyor ?
O da milletin önüne başka bir tabldot menü koymaya çalışıyor.
Halbuki ki millet yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine göre partilerin hazırlayamadıkları menüyü alakart olarak hazırlanmış olarak önlerine koyuyor.
“Şu ismi, ya da bu ismi koyun seçelim bu iş bitsin” diyor tüm anketlerde !..
Yok, sahipli partilerimizin muhalefet İttifakı ise “-hayır benim istediğim adayı bekleyin”, diyor.
Her iki ittifakın yapmaya hazırlandığı ve işaretlerini verdiği pis bir tuzakta iyice uç verdi.
Milletin yüzde 90’nı nın nefret ettiği bölücü terörün şemsiyesi, parçası bir partiyle yüzde 50+1 hedefi için ihanet işbirliğinin eşiğine adım attılar.
Yüzde doksan seçmenin oyunu “sahipli partiler” olarak; “partisiz olmaz” algısı ile ittifaklar kurarak ortadan ikiye böl, sonra yüzde 10 luk; içinde Bölücü-Marksist Eski tüfek Komünist, Taşnakçı Ermeni, Pontusçu Rum işbirliği ve İttifakının Partisi HDP’nin oyu için ihanet ile işbirliğine yelken aç !..
Yüzde 90’ı, her türlü ihanete açık yüzde 10’a mahkum et.
Efendim yüzde on HDP oyu ne olacakmış?!
Onları yok sayabilir miymişiz?!
Evet, bu millet vatandaşının Kürt’üne, Türkü’ne, Çerkez’ine, Arab’ına, Laz’ına ve Ermenisine bakmaz; vatanına, milli birliğine ve istiklal ile istikbaline karşı, emperyal güçlerle işbirliği yaparak silaha sarılan her kimse, bırakın onun oyunu ciddiye almayı nefes almasına bile tahammül etmez !.
Etmeyecektirde !..
HDP’li tüm örgüt yöneticileri “bölücü ve ayrılıkçı” virüsle artık bulaşı durumdadır. Bu virüsten kurtulmalıdır.
Eğer bu seçimde HDP’li seçmenini uyarmak ve o seçmen içinde önemli bir orana sahip Kürt vatandaşlarımızı, milletimizin ayrılmaz bir parçası kılmak istiyorsak yapılacak şey gayet net ve açıktır.
Her iki ittifakta HDP’ye kapılarını sonuna kadar kapatacaktır.
HDP’ye ve bölücü teröre sözde demokrasi adına bulaşık tek bir isme asla müsamaha göstermeyecektir.
Türk Güvenlik Güçlerinin bölücü terörün rüyalarını kabusa çevirdiği ve teröre tam bir altın vuruş planlarının öncesinde, ister 50+1, ister sözde demokratlık yalanı, özgürlük masalı ile de olsa en ufak bir taviz vermek ihanetin bir parçası olmaktır.
HDP’nin sırtı sıvazlanarak “bölücü-ayrılıkçı virüsten” kurtulması asla sağlanamaz.HDP’nin yöneticilerine bu seçim de şu gösterilmelidir.
“Bak arkadaş senin röntgenin, MR’ın ve tahlilin şu”:
Sen,Türkiye’nin toplum sağlığı için tehlikeli etnik virüs ile bulaşısın. Seni bu seçimde İttifaklar dışında bırakarak sistemden tecrit etmeye mecburuz.
Eğer seçim sonrası bölücü hayaller kuran, terörle ilişkisi olan ve Taşnakçı,Pontusçu hainlerle beraber siyaset yapar isen her zaman göreceğin muamele bu olur.”
Her iki ittifakta sonunda, hem de çok yakında şu iki gerçekle yüzleşecek:
Türk Milletinin şunları yüzlerine söyleyeceği zaman uzak değil !.
“Bana zorla bir aday dikte ettiremezsiniz !”
“HDP’yi Cumhurbaşkanlığı sisteminin 50+1 zorunluluğu iddası ile ülke yönetimine ortak edemezsiniz!”
“Ben oylarımla Bölücü, Marksist Terörist Eskisi, Taşnakçı Ermeni, Pontusçu Rum İttifakının defterini dürmesini bilirim !.”
Eğer bu istemediğim siyaset çizgisinde ısrar ederseniz; ben yine yüz yıl önce olduğu gibi kendi azim ve irademle ayağa kalkar, yolumu çizer yürürüm !
Bu millet size, “ demokrasimin üzerinde çöreklendiğiniz “sahipli partilerinizi” alın ülkemin siyaset sahnesinden akıllanana kadar çekilin !” demesini de bilecektir.
Hakkı Şafak Ses