Büyük şairler kolay kolay bir araya gelmez. Birbirini de beğenmez. Eğer yaşıt değiller ise pek problem olmaz ama yaşıt yahut çağdaş iseler mutlaka kavga eder, birbirini kıskanırlar. Mesela hikemi ekolü Divan edebiyatına sokan Yusuf Nabi'nin çağdaşları içinde hem çok seveni ve taklit edeni vardır hem de sevmeyeni! Müşeatınde ve kendisiyle ilgili anlatılan nüktelerde bunu görebilirsiniz. Hakkında bir çok nükte üretilmiştir. Ayrıca kendisi de çağdaşlarını eleştirmekten geri durmamıştır.
Osmanlı'nın son dönemi cumhuriyetin başlangıç yıllarında üstadı azam Abdülhak Hamit büyük şairdir. Necip Fazıl yanında genç bir şair olarak şiir okur. Necip Fazıl'ı beğenir. Ancak Necip Fazıl yaşıtı bir şair olsaydı yine beğenisini dile getirir miydi? Pek sanmıyorum.
Yahya Kemal büyük şair. Kendisinden başkasını şair saymaz. Öğrencisi Tanpınar'ın büyüklüğünü ne kadar görebilmiştir? Tanpınar'ın şiirini kastederek şiir benimle başladı benimle bitti demiştir. Peki Yahya Kemal, Tanpınar'ın nesirdeki büyüklüğünü de mi göremedi? Tanpınar da hocası Yahya Kemal'in hayatını sanatını anlatan bir kitap yazmış. Orada şiirde büyüklüğünü anlatır. Ancak aynı Tanpınar günlüklerinde Yahya Kemal'i yerin dibine sokmuştur. Çünkü Yahya Kemal'den iltifat görmemiştir. Yanında hep çırak olarak kalmıştır.
Haşim ile Yahya Kemal'in birbirini sevmemeleri nasıl açıklamalı? Olayı yalnızca güzellik ve çirkin üzerinden değerlendirmek ne kadar doğru. Necip Fazıl da Yahya Kemal öğrencisi. Yahya Kemal, Necip Fazıl ve diğer usta şairlerin şiirlerinin bulunduğu ortamda okunmasına tahammül edemezmiş. Oysa genç bir şair olarak Necip Fazıl'ın şiiri daha insani, daha modern, daha batıcıdır. Yahya Kemal şehri ve tarihi, Necip Fazıl insanı anlatır şiirinde. Şiirindeki ses Yahya Kemal'in şiirinden güçlüdür. Yahut Tevfik Fikret- Mehmet Akif kavgasını yalnızca fikri ayrılıkla açıklamak mümkün mü? Aynı zamanda kendilerini şiirde büyük görmelerinin bu kavgalarına payı yok mu?
Nazım Hikmet ile yaşıt sayılan Necip Fazıl'ın kavgalarına ne demeli? Birbirini beğenmezler. Öldükten sonra bile bu ikisinin kavgasını tilmizleri devam ettirmiştir. Hatta sistemin işine yarayan bu iki şairin halen kavgaları canlı tutulmaya çalışılır. Oysa ikisi de proje şairdir. Sağı ve solu yönlendirmede kullanılmışlardır. Halen de güçlü figürlerdir. Sonra Sezai Karakoç, İsmet Özel. İsmet Özel soldan geldiği için kendini sağda en çok anlayacak kişinin Sezai Karakoç olduğunu söyler. Çünkü Sezai'nin solda Cemal Süreyya gibi birçok arkadaşı vardır. İkinci Yeni içinden gelmiş bir şairdir. İsmet Özel'i en iyi anlayacak kişidir. Ancak hiç de öyle olmaz. Özel sağda parlayınca tek başına yürümeyi seçer. İslamcı kuşağı, şiiri ve fikirleriyle etkileyip başını döndürür. O artık bir üstadtır. Sezai ile arasına mesafe koyar. İsmet Özel 'in hidayete erdiğinde Necip Fazıl yaşıyor, onu değil de Sezai Karakoç ile irtibat kurması ilginç değil mi? Zira o yıllarda Necip Fazıl "Sultanı Şuara" sıfatı almış büyük üstat. Kim yanına gitse gölgede kalır, çırak durumuna düşer. Özel bu yüzden yaş olarak kendine yakın olanı seçer. Bugün bu saydığım isimlerin tümü kendini üstat olarak görmüş, üstat olarak kendi şiirlerinden başkasını kolay kolay tanımamışlardır.
Tarikat ve cemaatler de nasıl ki şeyhlik, mürşitlik, dervişlik varsa edebiyat camiasında da üstatlık, ustalık ve çıraklık vardır. Özellikle sağ kesimde bu olgu oldukça güçlüdür. Nasıl ki şeyhler birbirini rakip görüyorsa bu üstadlar birbirini rakip görüyor. Kendilerini şiirin gavsı, şiirin şeyhi ekberi sanıyorlar. Bunları takip eden müritlere düşen vazife de üstadlarını havada uçurup yerde yatıştırmaktır. Tuhaf olan ise bu üstatların peşinde gidenler de kendi üstatlığını yaratmak için etrafına birtakım gençler topluyorlar. İyi şiir yazıp yazmadıklarına bakmadan biat edenlerin şiirlerini yayınlıyorlar. Sağda büyük sanatçı niçin çıkmıyor ? sorusunun cevabını biraz da bu şeyhlik veya üstadlık müessesesi de aramak gerekir, diye düşünüyorum