Evet kış turizmi pandemi gölgesinde başladı.
Geldi, geliyor, gelecek, az kaldı diye diye ülkemin toprakları karla kavuştu sonunda...
Erzurum, Van, Ağrı, Hakkari, Şırnak ve daha nicesinden bembeyaz elbiselerini kuşanmış doğa fotoğrafları yansıyor sosyal mecralardan...
Hepsi ayrı güzellikte, hepsi aynı değerde, hepsi lapa lapa berekette; tıpkı Türkiye’nin her zerre toprağı gibi...
Evet kış turizmi pandemi gölgesinde başladı. Kayak merkezleri, sporcular, kayakseverler uzun zamandır yaptıkları hazırlıkları yağacak kar ile taçlandırmayı bekliyordu ki beklenen kar yağışı ruhumuzu ve zihnimizi aşka getirip debisi yüksek edebi cümleler eşliğinde yağmaya başladı...
“Yüreği hüzünlü ve mağrur Sümbül Dağı’nın güzelliğine, Ağrı’nın heybetine, Van Gölü’nün turkuaz rengine, Karacadağ’ın zirvesindeki köylere, Maraş’ın yaylalarına ve adını sayamadığım nice cennete güzellik katarak ‘ben geldim’ demişti kar...”
Yaradan’ın aşkıyla semazenler yana döne sabır ateşinde nasıl ki pervaneler misali dönüyorsa, kar taneleri de öyle güzel döne yana düşüyor yeryüzüne... Hem de öyle güzel öyle ahenkle düşüyor ki her tane adeta biz insanoğluna sayısız dersler veriyor! Aynı anda milyonlarca ve hatta milyarlarca kar tanesi; birbirine çarpmadan, kırmadan, dökmeden, zarar vermeden düşerken yeryüzüne ‘bak hepinizin yolu ve kısmeti belli o halde neden bunca çekişme ey insanoğlu’ der gibi... Görmesini bilene elbette!
Yağan kar sadece kurak toprakları doyurmaya, serpilen tohumların üstünü ilkbahara kadar şefkatle örtmeye, tabiat ananın yaralarını sarmaya, canlıların kış uykusuyla dinlenmesini sağlamaya değil edebiyat damarımızı da beslemek için yağmaya başladı... Karın güzelliklerini anlatmaya sayısız cümle notalara, romanlara, şiirlere atfedilmişken Cahit Sıtkı Tarancı’dan birkaç dizeyi de anımsayalım mı hoş bir seda niyetine...
“Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine.
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu.
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine;
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine...”
Evet pandemi yaz turizmini olduğu gibi kış turizmini de etkileyecek elbette. Yarışmalar, projeler, tesisler, etkinlikler bir süre daha askıda kalacak büyük ihtimalle.
Bu yıl bilhassa iki şehir kış turizmine büyük yatırım yapmayı planlıyordu. Hakkari ve Ağrı bakir coğrafyası ile kış turizmi açısından biçilmiş kaftan. Ağrı Dağı’nın tırmanma ve kış turizmine kazandırılması konusunda Ağrı Valisi Dr. Osman Varol’un projeleriyle birlikte Hakkari Valisi İdris Akbıyık’ta Hakkari’nin kış sporları ve kış turizminde gelişmesi için önemli çalışmalara imza attı...
Şehirlerin kalkınma adına sportif çalışmalar ile turizme kapılarını aralamasında yenilikçi vizyon sahibi idareciler çok önemli elbette. Hele ki şehir hayatının monotonluğundan sıkılan şehirli insanlar için doğa sporları çok çekici. Bu sebepten Doğu ve Güneydoğu illerimizin yazıyla, kışıyla, baharlarıyla doğa sporlarında gelişmesi önemli... Aksiyon, adrenalin, heyecan, keyif, zindelik, sağlık, gençlik iksiri olarak görülen doğa sporları doğru ve yerinde değerlendirilmeli mutlaka. Doğru değerlendirmelerin yapılabilmesi için de şehirleri cevherleri doğru okuyarak elde edilen projelerle kurumların koordineli çalışması gerekiyor...
Doğu ve Güneydoğu illerimizden söz etmişken aklımdaki birkaç yansımayı aktarmak istiyorum. Haziran ayında Hakkari Dağlarına çıkmıştım ve gördüğüm güzellikler karşısında ağzım açık kalmıştı. Kendimi bildim bileli dağları, ovaları, yayları, kuzuları, tarlaları, kayalara ve ağaçlara tırmanmayı, şark şehirlerini ve kültürlerini tanımayı çok seviyorum fakat Hakkari Dağları’nın ayrı bir etkisi ve mesajı vardı sanki! Hele Sümbül Dağı... Adeta duruşuyla yüreğindeki mağrur hüznü anlatıyordu... İnsanı kendisine çeken öyle güçlü bir gizemi vardı ki! Ve bu güçlü çekim ile kısa süre sonra Sümbül Dağı’nı tekrar gördüm. Türkiye Rafting Şampiyonası sebebiyle Türkiye’nin pek çok şehrinden gençler dağların koynunda usulca gezinen Zap Suyu’na koşup gelmişti... Türkiye Hakkari doğasında buluşmuştu anlayacağınız.
Türkülere, şiirlere, ağıtlara acısıyla ilham olan Zap Suyu bu kez ülkemin en güzel rengi gençlerle açmıştı ve can bulmuştu...
Evet yazıyla, kışıyla, baharlarıyla muhteşem bir ülkede yaşıyoruz ve bu topraklara sahip çıkmak hepimiz için bir lütuf değil boynumuzun borcu!