2000 yılında Besni Ekspres Gazetesinde ve Adıyaman OLAY Gazetesinde yayınlanan BU ADAMA DİKKAT !.. başlıklı bir yazımda Rusya Devlet Başkanı Putin’e dikkat çekmiştim. Yazıda kuzey komşumuz Rusya daki gelişmeleri ve Putin’i konu almış ve özet olarak şöyle demiştim:
“Kuzey komşumuz Rusya Federasyonunda dikkate değer olaylar cereyan ediyor. Yapılan seçimlerde Yeltsin’in önerdiği Putin, Devlet Başkanı seçildi. Yeltsin dönemi bitti, Putin dönemi başladı. Kuzey komşumuzda garip olaylar yaşanıyor. “Bize ne, ne olursa olsun...” diyemezsiniz. Çünkü kuzey komşumuzda meydana gelen hemen her olay, direkt yada dolaylı olarak bizi ilgilendirir.
Peki bu Putin denen adam kim ? …. Bildiğimiz kadarıyla Putin; KGB’nin eski patronu. Yeltsin görevi kendisine devredinceye kadar pek popüler birisi değildi. Eski komünist liderlerden tek farkı, demokrasi yanlısı gibi gözükmesi. Seçimlerden önce, …., kararlı bir lider imajı çizerek Rus halkını etkilemeye çalıştı. Maalesef bunda başarılı da oldu ve bu sayede seçimleri kazandı. …... Putin yönetimi on binlerce Çeçen’i dünyanın gözleri önünde acımasızca katletti. Türkiye başta olmak üzere dünyadaki tüm etkili ve yetkili çevreler, Çeçenistan’daki Rus vahşetine seyirci kalmakla, Rusya’da Putin gibi ne yapacağı belli olmayan ve tehlike sinyalleri yayan bir liderin doğmasını sağladılar.
……. Putin’in hedefi; dağılan Sovyet İmparatorluğu’nu yeniden toparlamak. ……Asya’da yeniden Rus hakimiyeti oluşturmak. Yani Rusya’yı yeniden prestroika öncesine döndürmek. Tabii bu gaflet böyle devam ederse... Temennimiz devam etmemesi.
Seçimlerden sonra ilk ziyaretini Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yapan Putin, öncelikli hedeflerini ve gerçek niyetlerini ortaya koymuştur.
Evet... Başta Asya, Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu olmak üzere tüm dünya, Putin tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu adama dikkat !... Bu adam, çevresine ve bütün dünyaya zarar vermeden birisi çıkıp buna “Dur !..” demeli. ….. Asya’daki bağımsız devletler üzerinde yeniden baskı oluşturmasına fırsat verilmemeli. Aksi halde yarın çok geç olabilir. İnanın bu bir paronaya değildir. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.”
Evet….2000 yılında böyle demişim. 2008 lerde meydana gelen olaylar üzerine GÜNEY OSETYA SAVAŞI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ başlıklı yeni bir yazı hazırlamış ve konuya yeniden dikkat çekmiş ve özet olarak şöyle demişim:
“….. Ağustos 2008 tarihinde Güney Osetya - Rusya - Gürcistan ve son olarak Abhazya'nın katılımı ile aralarında gerçekleşen gerilim ve çatışmalarla başlayan savaş. Maalesef Rus devi toparlandı ve yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Ona “Dur” demesi gerekenler ise hala seyrediyorlar. ABD; Irak ve İran petrollerinin hesabını yapıyor; İsrail’in kaprislerini tatmin etmeye çalışıyor. AB ise cılız sesler çıkarmaktan öteye gidemiyor. Gürcü lider Şaakaşvili ise bunlara güvenilemeyeceğini geç de olsa acı bir tecrübeyle öğreniyor. Tabii bundan sonra güveneceklere de ders oluyor. Yazıklar olsun.
Peki Türkiye ne yapıyor ? ABD, AB ve diğerleri ne yaparlarsa yapsınlar. Bu bölge bizim bölgemiz. Biz bu bölgede meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Türkiye’nin Gürcistan ile yakın ilişkiye girmesi doğru olmuştur. Ancak Gürcistan ile Osetya ve Abhazya arasındaki anlaşmazlıkların hallinde gerekeni tam olarak yapamamıştır.. Halbuki hiç olmazsa Türk olan Abhazlarla Gürcülerin anlaşmasında etkili olabilirdi. Her ne ise olanlar oldu. Şimdi bundan sonra olacaklar düşünülmeli. …..”
Evet... Gelelim bu güne… Seçilmiş kral yada seçilmiş diktatör Putin, dünyanın gözünün içine baka baka Ukrayna yı işgal ediyor. Dünyanın süper gücü olarak bilinen ABD den yaptırım masalı dışında çıt yok. AB den de çıt yok. NATO dan çıt yok. Beşli çetenin kontrolündeki Birleşmiş milletlerden de etkili bir ses yok. Halbuki bu konular öncelikle BM in görevi olmalı. Ancak her şeyden önce BM teşkilatı, beş kardeşlerin kontrolünden çıkarılarak, adil ve ideal bir yapıya kavuşturulmalı. BM de, NATO benzeri bir askeri güç oluşturulmalı. Bu güç, ülkeler arası haksız ve adaletsiz işlemlere, ülkelerin toprak bütünlüğünü tehdit eden maceraperest güçlere müdahale etmeli. Seçilmiş ve atanmış diktatörlere haddini bildirmeli.
Bence Putin ve benzerlerine dünyanın yada bölgenin tek horozu olmadığı bir şekilde anlatılmalı. Türkiye, dünyadaki diğer meşru güçlerle birlikte hareket etmeli. Ruslarla gereksiz yere didişmeden uzak durulmalı. Ortak çıkarlar gözetilerek hareket edilmeli. Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik, askeri ve siyasi yönlerden güçlenmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır, diye düşünüyorum.