Kamplara ayrılmış, farklı mahalle anlayışının hakim olduğu, inanç, siyasi düşünce , etnik köken ve ekonomik gelir düzeyi alanında birbirine tahammülsüz insanların sayısının arttığı, yani zihinlerde bölünmüşlüğün yaşandığı toplumlarda;
Her insan belli bir kampın, belli bir siyasi hareketin, inanç topluluğunun veya diğer mahallenin üyesi olarak yaşar. Diğerinden uzak olmak zorunda kalır.
Farklı olanı anlamak istemez, diğeri olarak gördüğünü hasım olarak nitelendirir.
Ve her türlü düşünce, her türlü davranış, her hareket ve eylem hiç istisnasız belli bir gurubun damgasını taşır.
Bu sonuç doğal olamayan , dayatılmış bir mecburiyet halidir.
Oysa Millet olabilmek gerekir. Kesrette vahdet tabirini özümsememiz gerekir.
Yıkıcı olmayan farklılıkları hoş görmek, siyasi ve inanç taassubundan uzak durmak, diğerini doğru anlamaya çalışmak şarttır.
Birbiri ile diyalog kurmadan da gerçekleşmez doğru anlamak.
Zihinlerde bölünmüş, kendinden olmayanı kendisi gibi inanmayanı, kendisi gibi düşünmeyeni, kendisi gibi yaşamayanı düşman görmek toplumsal bir cinnet halidir. Sonu ise felakettir.
Bir kaç oy alabilmek için zihinlerde bölünmeyi tetikleyen siyasilere,
Kendilerini Allah'ın muhasebecisi gibi gören ham yobaz ve kaba softalara aldanıp komşumuza tavır almamalıyız bence.
Particilik milli bütünlüğü zedelememelidir.