Parti binası kutsal mekan değildir

Abone Ol

Parti binası kutsal bir mekan değildir.
Parti Genel başkanı her söylediği doğru olan yada doğru kabul edilen, kutsal bir varlık değildir.
Parti tüzüğü ve proğramları, okunmadan 
sorgulanmadan araştırılmadan incelenmeden,tartışılmaz metin yada kutsal kitap değildir.
Onun için:
Partilere ve parti genel başkanlarına  sorgusuz itaat tenkitsiz sadakat akıllı insanların yapacağı bir şey değildir.
Ayrıca;Çağın şartlarına göre değişmesi kaçınılmaz olan ideolojilerede,değişmez sadakat ile bağlılık,insanlık için doğru bir yol değildir.
Bu konularda ısrar sosyal ilişkilerde ve toplumda iletişimlerde ciddi SORUNLAR yaratır.
Türkiye’de siyaset ve siyasetçiye bakış daha çok menfaat eksenli bir algılamayı ön plana çıkardığından bu sebeptendir ki siyasetinde siyasetçininde davranış bozukluğu ve yanlışı çok oluyor.
Hükümette ,muhalefette fark etmeden devlet yönetiminde yada muhalefette siyasetin üst seviyesine çıkanlar,çıkar gruplarının kuşatması ve menfaatte dayalı alkışları yöneticilik yapanlarımızı güç zehirlenmesi ile karşı karşıya bırakıyor.
Bu durum,siyasetçi toplum,birey ilşkilerini 
“Minimize “ediyor.
Siyasetçinin toplum ve bireylere bakış açısı çevresindekilerin söylem ve gösterdikleri “Alandan “öteye gitmiyor.
Taşrada canla başla hertürlü fedakarlıkla çalışan yöneticiler dahil ne parti üyeleri nede gönül bağı kurmuş bireyler iletişim kaynaklarının hangisini kullanırsa kullansın Genel başkanlarına ve yöneticilerine ulaşamıyor.
Bu hiyararşik yapıdan değil merkezi idaredekilerin engelleyici tutumları 
Yönetim ve yöneticilik konusunda yeterli donanımlı olmadıkları için kompleksli tavırlarından kaynaklanıyor.
Bu durum devlet yapısı içerisinde bürokratik kadrolardada maalesef böyledir.
Devlet işlerinin ağır aksak işlemesi devletin hantal olduğu söylemi halkın gördüğü yanlışlar ve eksiklerden kaynaklıdır.
Ne siyaset yaptığını iddia edenler nede devletin işleyişinde görevli milletin vergileri ile maaş alanlar,bulundukları yerin halka hizmet yeri,halk için oralarda bulundukları gerçeğini unutuyorlar, maalesef.
Bu unutma çoğunluğa hizmet etmek yerine menfaat ilişkisindeki azınlığa dönüşünce geneli görememek gibi bir 
“LOKASYON KÖRLÜĞÜ”oluşturuyor.
Onun için ülkemizde halkın siyaset ve siyasetçiye ve bürokrasiye bakışıda siyasetçinin halkla ilişkiside, maalesef düzgün olmuyor.
Türkiye’de siyaset devlet aklıyla millet aklına dönüşüp büyümüyor devlet aklıyla millet aklıyla düşünen fikir adamları da aklı kıtlar tarafından bilerek toplumdan siyasetten ve devletten uzak tutuluyor.
Bütün bunlardan dolayı halkın özüne dönmesi kendi gerçeğiyle buluşması zor oluyor.

Halk,gerçek dert çözücü millet sevdalıları ile buluşturumadığı için gerçek gündemi olan sağlık,ekonomik,eğitim güvenlik işsizlik ve adalet konusundaki sorunlar ile ilgili her yerde daha çok politize olmuş haliyle çözümsüzlüğü kendi aralarında konuşurken görüyoruz.
İnsanların kendi aralarında şahsi ülke ve dünya meselelerini,medeni bir şekilde konuşuyor olabilmesi güzel bir kültür gelişmesidir.
Ancak  ülkemizde siyaset ve siyasetçilerin kullandığı dil doğru bir dil değildir.
1970 yılları bilenler ayrışmanın “kör”derinliğinde bir araya gelip konuşmanın mümkün olmadığını bu medeni durumdan faydalanmak yerine farklı görüş mensuplarının hiç bir araya gelmediği hiç tanışıp konuşmadığı ama birbirinden nefret eden nasıl birer düşmana dönüştüklerini bu düşmanlıktan dolayı ülkenin nasıl bir kardeş kavgasına dönüştüğünü çok iyi bilirler.
Ülkemiz bu yanlışlığı ve kaosu,acısı çok olan bir dönemi, her kesimden büyük bedeller ödeyerek nasıl yaşadığını çok iyi bilmektedir.
Bu bedelleri bizzat yaşamış ve görmüş biri olarak ülkemde yeni bir kutuplaşmacı çatışmacı bir kültür geliştirilerek yeni bir oyunun sahneye konulduğunu görüyorum.
Bu yazıyı onum için kaleme aldım
Gelen tehlikeye işaret etmek istiyorum.
Ülkede, birileri bilerek siyasi gündemi siyasi partileri ve Siyaseti çok sık konuşulsun sıcak ve çatışmacı biçiminde konuşulsun istiyor.
Bu tesadüf  olarak kullanılan ortak bir dil değil.
Belliki bir merkezden yönetilen ve kullanılması istenilen bir dil.
Aynı dili,uluslararası otorite olarak kabul edilen (AP) birtakım kuruluşların ülkemizin içini dönük”( bazıları için haklı  bazıları için haksız)birtakım müdahale ve kışkırtıcılık dolu tesbitleri,bana uluslararası yeni oyunların kurgulandığını hatırlatıyor.
Bani bu düşünceye sevk eden AP nun  hiç ama hiç kendisini ilgilendirmediği halde
Ülkemiz ekonomisine vurgu yapılması.
Gördüğüm manzara ülkemizde insanların bir araya geldiği her yerde her türlü sohbet ortamında söz dolup dolaşıp partilere ve liderlere geliyor.
Ve bu bir araya gelmeler gittikçe ciddi ayrışmalara kavgacı hoş görüsüz davranışlara doğru büyüyerek devam ediyor.
İnsanlar dünyanın içinde bulunduğu zorlukları çevre felaketlerinin iklim değişikliklerinin açlık kıtlık gibi konuları konuşacakları yerde partilerine parti liderlerini ve parti faliyetlerini konuşur oldular.
Ülkemizi karıştırmak isteyenler ve onunların emriyle hareket edenler dünümüzü unutmasın.
Bunlar ;
1970 lerde ülkeyi kan gölüne çevirdiler.
Yaptıklarını biliyoruz,ideolojik ayrılıkları fikri çatışmalar için ciddi ayrımcılık ve düşmanlığın tohumlarını eker,ayrımcılık düşmanlıkları çoğaltır ,ülke genelinde anarşi ve kaos çıkarmak suretiyle ülkeyi yaşanmaz hale getirmek için ellerinden gelen hertürlü provokatör faliyetlerini en üst seviyede yaparlardı.
Öyle enteresan şeyler olurduki ülkede 
Her gün yeni felaket ve gözyaşı haberleri ile uyanırdı ülke.
Bir yanda ekonomik zorluklar bir yanda terör belası, bölücülük,derinden,derinden 
göz göre göre ülkeyi felakete götürürdü.
Kurtarılmış semtler, mahalleler sokaklar 
Belirli görüştekilerin ele geçirdiği kendilerinden olmayanlara devlete rağmen okuma hakkının tanınmadığı okullar üniversiteler vardı ülkemizde.
Gizli bir el ilmek ilmek her farklılığı sinsice düşmanlığa çevirip kavga ve kaos için kullanılabilir fırsatlar haline getiriyordu adeta.
Oturup konuşamıyor derdimizi anlatamıyorduk birbirimize.
Kutuplaşma ve ayrışma dönüşü olmayan yollara götürüyordu ülkeyi.
Sonunda bir yerlerden emir alıp ülke yönetimine el koydular.
Adeta insan avı başlattılar hem sağdan hem soldan.
Cezaevlerinde sorgu odalarında insanlık dışı işkenceler ,korku filimlerinden daha korkunç sahneler yaşanıyordu artık,
Öldürülenler sakat kalanlar ,aklını kaybedenler ,istikballeri elinden alınanlar
Kendi ifadeleriyle ;”denge olsun diye bir sağdan bir soldan idam edilenler “
Çok kötü günler yaşamışdı ülkemiz
Bütün yaşananların sebebi siyasete siyasetçiye yüklenmişti.
Ülkeyi kurtaracağız diye gelenlerde ülkeyi ekonomik ve her yönüyle çıkmaz bir kaosa sürüklemişti.
Bölücülük ve din adı altında birileri kollanıp gözetilmiş,bugünlerde yaşadıklarımızın alt yapısı oluşturulmuştu.
Çünkü onlarda planlarını ileriye dönük 40-50 yıllık yapılıyordu.
Ekonomi daha da kötü olmuş dış borçlar artmış,Memur ve bütün çalışanların ücretleri ödenebilsin diye devlet bütçesi yetersiz olduğundan IMF ve Dünya Bankası’ndan borç dilenir hale gelmişti ülke.
Onların da istediği buydu zaten önce bölüp karıştırmak kavga kaos çıkarmak  güçsüz bırakmak,sonra birileri marifetiyle yönetimi ele geçirerek “Hedef “Türkiye’yi kendi istedikleri gibi kendilerinin istedikleri tarafından yönetilmesini sağlamak.
Demokrasi  ve insan hakları kulağa hoş gelen ifadeler olsa dahi dünyada bu ifadeleri çok kullanan devletlerin yönetimlerine baktığımız zaman bu kelimeler ,kullanılarak ne sahtekarlıklar yapıldığını çok iyi biliyoruz.
Elbette yönetimler başarısız olduğu takdirde değişmelidir.
Ama bu değişim sonunda ülkeyi kaosa sürüklemek pahasına ülkeyi ele geçirme hedeleri var ise herkesin çok iyi düşünmesi lazım.
Bu yazıyı mevcut yönetimin kalması gerektiğini ifade etmek için yazmadım.
Yanlış yapanlar beceremeyenler halkın sorunlarını çözmek yerine hamaset nutukları ile işi pansuman tedbirler ile çözeceklerini iddia edenler ve elbette beceremeyenler gider.
Gelişler nasıl olmuş ise gidişlerde öyle olmalıdır.
Ama gördüğümü şimdiden yazayım 
Birileri içerden dışardan seçim sonuçları üzerindende hesaplar yapıyor.
Sonuç onların istedikleri gibi olmazsa 
Hile, oy hırsızlığı, seçim güvenliği vs üzerinden ülkede kaos çıkarmak hedefleyenler var.
Devleti yönetenlerin bu konuda halka daha çok bilgilendirme yapması şeffaf dikkatli ve açıklayıcı olması lazım.
Bizim derdimiz ,partiler yada onların genel başkanları değil.
Devletimizin bekası ve milletimizin geleceğidir.
                      M.Tuğrul Türkeri