Toplumsal birliğin ve kırılmaların kimin işine yaradığına bakılırsa, bu kendi arasında üçe beşe bölünmelerin en çok Fetö'nün işine yaradığı aşikar.
Özellikle 2006 dan itibaren başlayan Fetö'nün Akp nin gücünden yararlanarak kendi kurumsal yapılarını yarattığı ve oluşturduğunu ; Bunun paralel bir yapı olduğu, kalkışmayla ( çok şükür başarılı olamadılar) 15 Temmuz 2016 da acı bir şekilde Demokrasi şehitleri vererek gördük.
Adımları daha önce ki yapılaşmalarından görülmüştü oysa.
Ki Bankacılık sektöründen, iş dünyasının organizasyonuna, eğitim ve diğer kurumlara kadar kendi müesseselerini yarattılar, göz yumuldu.
Meslek birliklerinde durum farklı değil.
Barolar konusunda da Fetö'nün bir çalışması olduğunu biliyoruz, özellikle 2010 referandumundan sonra.
Bu ayrışmalar toplumsal tartışma, analiz, birliktelik ve çeşitliliğin getirdiği gelişmeyle verimliliğin önünü kesmiş, Ulusal birliğimize zarar vermiştir.
"Demokratik Hukuk Devleti'nin" olgunlaşmasında bireylerin ve bireylerin oluşturduğu NGO- STK ların katılımcılığının önüne geçerek, kısır döngülü, çatışma kültürünü esas alan çıkarcılığa bağlı bir yönetişim yaratmıştır.
Özellikle yargının parçası olan avukatların da Blok olarak ayrışmasının, siyasal partiler benzeri bir çekişme alanı yaratacağı muhakkaktır.
Toplumsal birliği ve uzlaşmayı zarüri ve elzem gördüğümüz ortamda bu parçalanma ancak çıkar gruplarının işine yarayacaktır.
İş: Senin - Benim - çekişmesine gidecek, yargının ve dolayısıyla avukatların ekonomik ve sosyal sorunlarına zerrece katkı sağlamayacak, tam tersine özgür iradeler çağın gereklerine göre bir ses üretemeyecek, daha kolay kontrol edilebilir, temel otoritenin emrinde (iktidar) kadük kurumsal bir yapı gelişecektir.
Oysaki toplumumuzun ekonomiden sosyal sorunlara yığınlarca meselesi olduğu gibi, özellikle temel hak ve hürriyetler açısından baskıya ve korkutmaya varan uygulamalar, hukuk müesseselerinin güvencesi, düşünceleri ve eylemleriyle mesafe kazanamayacak, otoriter baskılar artacaktır.
Avukatlarımızın duygusal ve tarafgir yaklaşımlarından öte meclise gelen bu kanun tasarısına en azından ( kendi hürriyetleri adına) hep birlikte karşı durmaları gerekmektedir.
Hukuk siyasallaşırsa egemenlerin kârına çalışır.
Baro Başkanlarının Ankara'ya sembolik yürüyüşleri Ankara'nın sağır kulaklarına bir ses olmuş mudur?
İktidarlar muktedirlik sürelerini sürdürebilmek için aktif kurumları susturmak üzere toplumsal gelişmeyi ve değişimi istemezler.
Bu iktidar yapıları iktidar erkini elinde bulundurmak için sarı sendikalar misali, kendilerine destek olabilecek paravan kurumlar üretmek isteyeceklerdir.
Bu Baro yapılanması da tıpatıp (sarı sendika) yapılarına benzer bir hal uygulamasıdır.
Belli ki iktidar toplumsal arz ve talebi dillendiren "hukukçular birliğini" istememektedir.
Aykırı seslerden rahatsız olmaları da bu yüzdendir.
Bölünmekten yana olmayan, tavır koyan, siyasal partilerin ekmeğine yağ sürmek istemeyen Baroların Başkanlarını Milletin Meclisine sokmamak istemeleri, (üstelik egemenlik parkına polis barikatı kurmaları) milleti ayrıştırarak yönetmek istemleriyle örtüşmektedir.
Barolar Birliğine dirlik vermemeleri, birlik anlayışlarının olmamasındandır.
Ayrıştıran dilin kısa vadede kazandırıyor gibi görünse de uzun vadede halkın rahatsız olacağı "ayrılıkta azap var" diyen dinin mensupları olarak yönetmek isteyenlerin, birlik mesajlarının yalnızca kendilerini destekleyenler adına söylendiği, toplumu asıl ayrıştıranın da iktidar olduğu gerçeğini de gördüklerine inanıyorum.
Totaliter rejimlerin sığındığı bir anlayış var.
Barolar Birliğinin bu bölünmeye karşı durduğu, her türlü baskıya boyun eğmedikleri görülüyor.
Yargı bağımsız olmalı, siyasallaşan yargı herkesin kendinden olan avukat arayışına sürükler ki, bu hiç kimse için güvenli bir arayış olmaz.
O zaman kendi fikrindeki hakim ve duruşma salonu arayışı ile devam eder.
Tek elde toplanan yetki, hukuku da enkaz yığınına çevirir.
Yıkıntılar altında kalmış hukuk kimseyi kurtaramaz, kendini bile.
Böl ve yönet.
Ayrıştır, aykırı sesi önle.
Artık bu anlayış tarihin kirli sayfalarında yerini çoktan aldı.
Diktatörler de geldi geçti hezimetle.
Totaliter rejimler de.
Demokrasinin teminatı bağımsız yargıdır.
Barolar Birliği, birliğinize devam.
Meclise alınmasanız da Milletin meclisi yürekleridir.
Orada siyasallaşmamak isteğinizle, direnişinizle yerinizi aldınız.
Halk; Hukuka da yumruk savrulduğunu gördü.
Kendini savunanlara yumruk savuranlar, o yumruğu aslında halka atmış demektir.
Seçen bizsek, gönderecek olanlar da bizleriz.(Bu yüzden Demokrasi)
Yeter ki tam demokrasi anlayışına, tam bağımsızlık anlayışına sahip çıkalım, koruyalım.
Zulüm artıkça kurtuluşun günü de yakındır.
Geri adım yok. ( neşe)