ÖYLE GÜZEL AÇMALI Kİ İNSAN, KAİNAT BİLE DİLE GELMELİ

Abone Ol

Masal tadında keyifli söyleşimizin kahramanı yaşanmışlıklarımızdı elbette! Yaşadıkça öğreniyor şu insanoğlu...

Geçtiğimiz hafta cuma günü Ağrı Milli Eğitim Müdürlüğü AR-Ge ekibinin hazırladığı e-konferansa konuşmacı olarak katıldım...

Oldukça verimli ve keyifli bir programdı. Ağrı eğitim ailesi karşımdaydı ve “cevherlerimizi keşfetmeyi, işlemeyi, bu doğrultuda gelişerek yürümeyi, şikayetin ruhu ve ufku nasıl çürüttüğünü, zorlu süreçlerin kahramanların doğumuna gebe olduğunu, yeni dünya düzeninin sadece diplomayı değil güçlü ve donanımlı bireyler istediğini” ve türevinde nicesini anlatım öğretmenlerimize...
Masal tadında keyifli söyleşimizin kahramanı yaşanmışlıklarımızdı elbette! Yaşadıkça öğreniyor şu insanoğlu... Çok okuyan mı yoksa çok gezip ‘çok gören’ mi diye sorsanız hiç düşünmeden çok gezen, gezerken de görüp analiz edip ders çıkaran derim... Yaşıyoruz, geziyoruz, tanıyoruz, görüyoruz, yara alıyoruz, ah keşke tanımaz olaydım diyoruz, salya sümük ağlıyoruz, yaşayıp gördüklerimizi iyice analiz edip kıssadan hisseler çıkarıp anlatmaya çalışıyoruz, buzdağı misali dışa akıttığımız gözyaşlarımızın onlarca mislini içimize akıtıyoruz kimselere çaktırmadan...
Bazen de herkesi her bir şeyi çok iyi anlıyoruz da iş kendimize gelince ‘anladıklarımız’ tarafından anlaşılmadığımızı görüyoruz! İşte o zaman bakıyoruz olmuyor ‘koyver gitsin’ deyip tüm kırgınlıklarımızı derin bir nefese yükleyip ‘ya sabır’ diyerek sükunetle tebessümlerimizin ardına gizliyoruz dilimizin, zihnimizin, emeğimizin ve yüreğimizin içindeki anlaşılmayan her zerreyi... ‘Koyver gitsin tebessümler’ de bir yere kadar gizliyor TİN de biriken kırgınlıkları! Sonra bakıyoruz yine olmuyor, almıyor, taşımıyor TİN de birikenleri ruhumuz! Öyle ya bir yerden doluyorsak bir yerden de boşaltmak gerekiyor birikenleri... İşte tam da orası Araf’tır kişi için... Evet tam da ‘dibi gördüm’ dediğimiz, alayına isyan ettiğimiz, dolup dolup taşamadığımız ve akamadığımız, çekip gitmek istediğimiz yerde iki kapı vardır aslında; solup yitip gitmek ve yediverenler misali inadına, azimle, yine, yeniden açmak adına... Haydi seçimini yap! Pes ettim diyerek solup gitmeyi mi seçeceksin yoksa yine yeniden ve aldığın tüm ‘can kırıklarından’ dersler çıkararak daha güçlü açmayı mı seçeceksin?

‘İnsan özümüze yüklenen’ tüm değerler bize ‘yine yeni yeniden aç’ der yediverenler misali; kışa, kara, fırtınaya, yağmura, kırılıp atılan tüm dallarına inat… Öyle güzel aç ki; dallarını kıran, çiçeklerini koparan, yemyeşil yapraklarına kıyan en azılı fırtınalar, eller, yürekler dahi mahcup olsun senin sükunetle açışların karşısında... Öyle güzel aç ki; uzattığın dallarınla adeta kainatı kucakla... Dallarına konan bin bir renkte kuşun şakımasında herkes kendine ait bir nağme bulup keyif alsın... Dallarında biten bereketli ve lezzetli meyvelerini toplayıp tadanlar Yaradan’a ‘sen nelere kadirsin’ deyip şükretsin... Heybetli yüreğini yüklediğin duruşunla tüm canlıları koruyup kollayan, gölgene gelip huzur bulmalarını sağlayan koca bir çınar ol...

Evet o akşam Ağrı Milli Eğitim neferleriyle başlığımızın altını hakkıyla dolduran sayısız cümle zikrettik; temelinde moral ve motivasyon olan... Ve o akşam konuştukça gökten yine üç elma düşmüştü yüreklerimize; biri bize, diğeri bu buluşmaya vesile olanlara, diğeri de bugünkü köşe yazıma yüklediğim cümlelerle size...