Yaklaşık on ay TRT, Olgunlaşma Enstitüsü, Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi, Sıhhiye Köprüsü, Hitit Güneşi, oradan Karanfil Sokağa, Arı Dershanesine gittim geldim.
Bunu şunun için söylüyorum.
On ay boyunca önünden geçmeme rağmen bir gün olsun burada okumak aklıma gelmedi.
Merak dahi etmedim.
Hocaları kim? Hangi dersler okutuluyor? Bitirince ne yapacaksınız?
Sebebi şu.
Babamdan, ailemden, sosyal çevremden mühendis, avukat, doktor olmak dışında bir tavsiye, bir meslek, bir okul önerilmedi.
Kendimin değil, onların istediği mesleği seçmeliydim.
Başarı böyle yakalanır. Okul böyle seçilir.
Nitekim ODTÜ dışında bir üniversitede okumayı hiç düşünmedim.
Değil on ay, on bin ay da geçseydi bu değişmeyecekti.
Bugün bunun yanlış olduğunu, çocukların dünyaya bakarak yeteneklerinin uygun olduğu mesleği yahut okulu seçmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Kaldı ki üniversite okumak bile şart değil bunun için.
Makineyi seviyorsanız makine mühendisi, ağacı, doğayı seviyorsanız orman mühendisi olmanız şart değil.
Oto tamircisi olarak da başarılı olabilirsiniz, çiftçi yaparak da.
Ziraat mühendisi olarak çiftçi, makine mühendisi olarak oto tamircisi olmanızda da bir mahsur yok kanaatimce.
Belki daha da güzel olur.
En büyük problemimiz, üniversiteyi dolgun maaşla çalışan masa memuru olacak yer olarak görmek, yahut memleketi kurtaracak bilge bir siyasetçi yetişen yer olarak görmek.
Dünyayı, insanı, hayatı doğru anlamak, iyi olmak önemli.
İşini doğru yapan, sevmeyi bilen, kavgadan kaçan, zarar vermeyen, şeytanlık, gaddarlık, zalimlik, öfke bilmeyen olmak.