Koronavirüs yüzünden annemle evde oturunca sanki araştırmacı, soruşturmacı gazeteci kesildim dostlar.
Bu virüsün biyolojik virüs olduğunu, laboratuvarlarda uzun araştırma sonucunda bulunduğunu, diğer grip vakalarından farklı mutasyona uğrayarak daha ölümcül hale geldiğini artık biliyoruz.
Sorgulayan akıl bilimin peşinden koşar.
Ben de bilginin peşinde koşayım diyerek Google amcadan araştırmak istedim.
Sağlık Bakanı sevgili hemşerim Osman DURMUŞ beyefendi ile 3 sene önce aile dostumuz Ahmet Özlek kardeşimin işletmesi Urfalı Hacı Mehmet lokantasında karşılaştığımızda, o zaman aklımda kalan kan örneklerine karşı çıkışının nedenini öğrenmek istemiş, ooo kimler gelmiş edasıyla ellerimi iki yana açıp masalarına neredeyse pike yapar gibi konuşlanmıştım.
Tabii sevgili kardeşim Ahmet Özlek le birlikte.
Adamcağıza ve eşine dirlik vermedim sorularımla, tam yerlerken kebabı boğazlarına dizdim.
Yanıt verirken nezaketen elindeki lavaşı bir kenara bırakarak, kebabı da soğutarak bana yanıt vermek zorunda kaldı.
Sağlık Bakanlığı döneminde şimdilerde tutuklu Adnan Oktar suç örgütünün İsrail’e yakın elamanı Oktar Babuna'nın lösemi ayağına 1999 yılında Türkiye de kan kampanyası başlatarak Türk Milletinin kanlarını topladığını ve buna sonradan vahameti anlayarak karşı durduğunu anlattı.
O dönemde basına yansımıştı sayın Bakanın toplanan kanlar konusunda karşı duruşu.
Bunun tehlikeli bir durum olduğunu sağlık Bakanlığının izni ve ruhsatı olmadan Bakanlığın sitesine yüklemeden kanların ABD ve Alanya’da ki laboratuvarlara gönderildiğini araştırarak yeni öğreniyorum.
Eeee yemek yerken bana basın açıklaması yapacak da değildi sayın Bakanımız Osman Durmuş beyefendi
Sadece genlerimizin haritasının çıkartılmasının, şifresinin incelenmesinin sakıncalı olduğunu ifade etti.
Çok da konuşmak istemedi bu konuda aslında.
Şimdilerde araştırınca karşıma ilginç bir yazı çıktı, bu biyolojik üretilmiş koronavirüs mevzuatından sonra.
Kulağımda kalan tek şey Osman Durmuş Bakanımızın çok tehlikeli bir konuydu demesi, konuyu irdelemem açısından bana uç verdi.
Bu laboratuvarlarda incelenen kan sonuçlarında Türk Milletinin bağışıklık sistemini çökerterek, hastalıklara karşı direncini azaltacak neler üretilmiş olabilir?
Türkiye de mantar gibi çoğalmış, neredeyse tek tek birimlerine bakınca lokal şehirler oluşturmuş, hasta garantili devasa hastahaneleri görünce insan düşünüyor.
Giderek artan kanser türleri; özellikle kolon kanseri genç yaşlara kadar düştü, lösemi, diyabet hastaları vakaları sayısı giderek çoğalıyor.
Buna mecliste çok sevdiğimiz değerli büyüğümüz Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş beyin verdiği, AKP ve MHP oyları ile reddedilen Ata tohumu önergesini de eklediğinizde, İsrailin ne olduğu belli olmayan, tohum fabrikalarından aldığımız, bir sonraki sene ekersen kendini toprakta imha eden tohumları katarsak, genetiği ile oynanmış ürünleri ve gıdaları da üstüne koyarsak çıkan sonuç ürkütücü.
Giderek büyük bir hızla katlanan hasta sayısının artışı, hastahaneleri dolup dolup taşması bize bir şey söylemiyor mu?
Size kendimden yola çıkarak anlatmam gereken bir şey daha var.
Bunu daha sonra ki yazımda yazayım istemiştim ama şimdi yeri geldi.
Uzun zamandır mide problemi yaşıyorum.
Vücudum sumo güreşçisi, hatta body sporu yapanlar gibi giderek şişiyor. Akşama doğru.
Bir çok arkadaşım "Neşe dikkat et canım bak, kilo almışsın" dese de onlara; "Yok bu kilo değil mide şişkinliği, yarın görün bakın incecik oluyorum" lafıma hep gülmüşlerdi, görünen köy misali.
Genellikle ben sabah incecik, akşam bildiğiniz Sumo güreşçisi, bodyguard.
Yediğim bir dilim beyaz ekmekten olduğunu düşündüğüm için, tam buğday ekmeğine terfi ettim.
Bu şişkinlik bir türlü geçmedi.
Sonra kan testi yapılarak nelere, hangi gıdalara alerjimiz olduğunu, beslenme alışkanlığımızı değiştirmemizin yapılacak kan tahlilinden sonra ortaya çıktığını duydum bu testi yaptıran dostlarımdan.
Gerçekten baktığımda ödemleri gitmiş incecik olmuşlardı.
Özenmedim de değil hani.
Özel polikliniklerde alınan kanın tahlillerinin fiyatını söylemiyorum dudağınız uçuklar, emekli bir sanatçı olarak benim uçukladı valla.
Fakat sonuç mükemmel, incecik ödemi gitmiş bir vücut.
Neyse konu şu ki; Bu Adnan Oktar suç örgütünün Sarıyer deki şirketlerinde 2019 senesinde Sağlık Bakanlığı uzmanlarının ve polisimizin yaptığı incelemesinde kan numunelerinin bu kez de PİNNER TEST adı altında ABD ye gönderildiği tespit edilmiş.
Aynı şirket mevcut internet sitesi ile ruhsatlı bir labaratuvar gibi algı oluşturmuşlar.
Bu nedenle internet adresine başvuru yapanlar yanlış yönlendirilmişler.
İki şirket de Sağlık Bakanlığından alınmış ruhsatı olmadan ve dahi Sağlık Bakanlığının sitesine yüklenmeden kan numunelerini kanunsuz bir şekilde hooop yine yurt dışına ABD ye göndermişler.
Türk polisimiz ve Sağlık uzmanlarının raporu aynen şöyle; "Kan testlerinin yurt dışına çıkarılması telafisi olmayan işlemler oluşturmuştur"
Bu örgüte ait kayıtları inceleyen polis, şirketin bir önceki adının PİNNER TEST olduğunu belirlemiş.
Ne demek peki PİNNER TEST?
İnsanların hangi gıdalara alerjisi olup olmadığını belirlemeye yarayan kitleri kullanarak,Türk insanından aldıkları kanları bu kitlere koyarak, yasal olmayan yollarla bu sefer de bu şekilde yurt dışına kaçırmışlar.
Bunu neye dayanarak yazıyorum?
İstanbul ağır ceza mahkemesinde yargılanan 213 sanıklı örgütün topladıkları kanları yurt dışına gönderdiklerini kabul ettikleri itirafı ile.
Yani Türk'ün kanı Sağlık Bakanımız değerli hemşerimiz Osman Durmuş beyin de dediği gibi her şekilde yurt dışına kaçırılarak laboratuvarlarda incelenmiş.(cesaretimizi mi aldılar naptılar, pıstık kaldık)
Türk'ün bağışıklık sistemi güçlüdür.
"Türk gibi güçlü ol" sözü boşa söylenmedi.
Ya bu sistemi çökertirlerse?
Bir Çankırılı olarak yöresel tarhana çorbası, kızılcık eğşisi, minik Bamya çorbası, doğal kızılcık reçeli, pekmez yemenizi öneririm, Canan Karatay hoca gibi tavsiyemdir.
Virüslere karşı beni koruyan bağışıklık sistemimin güçlü olduğu hastanede yaptırdığım kan testi sonucu ortaya çıktı, bu yüzden tavsiye ediyorum dostlar.
İyi ki diyorum iki beden inceleceğim, şişkinliğim gidecek diye PİNNER TEST kliniğine kan verip kobay gibi kullanılmamışım.
Kanımıza bakarak önce neye alerjimiz var, ya da neye reaksiyon gösteriyor onu tespit ediyorlar.
Bedensel olarak toplumu çökertmek kolay oluyor sonra.
Aynı emperyalist el bir şekilde genetiği ile oynanmış gıdaları bize Ata tohumumuzu ektirmeyerek, tarımı bitirerek ithal ediyorlar.
O gıdaları yiyen şişiyor.
Sonra tedavisi için yeni bir sektör daha oluşuyor.
Günlük seansları el yakıyor.(Diyetisyene gitsen aynı şey)
Pirinç yemeyin.
Bulgur yemeyin.
Bakliyattan uzak durun.
Meyve yemeyin.
Beyaz undan, şekerden uzak durun.
Yeşil sebze yemeyin.
Ne yiyelim, zıkkımın kökünü mü?
Eskiden hiç bu kadar alerjik, gıdalara reaksiyon gösteren bünyemiz yoktu.
Ne yersek yiyelim turp gibiydik, kurbağa gibi şişmezdik.
Şimdilerde hastalıklara karşı savunma sistemimiz demiri olmayan binalar gibi çöktü.
Bu yüzden evden dışarı çıkmadan, şu virüs ölene kadar hiç değilse, kıçımızı kırıp oturalım.( Bir sene sürmesinde Trump in dediği gibi, tek umudum Küba bu arada.)
Ne olacağımız belli değil.
Allah sonumuzu hayr eylesin
Sevgili hemşerim sayın Bakanım Osman Durmuş beyefendinin dediği gibi.
"O kanı vermeyecektik" "Kanı bozukların eline geçtik" (neşe)