Aslan için koyunların,
Tilki için tavukların,
Kedi için farelerin,
Avcı için balıkların,
Kasap için ineklerin
Biz Türkler için de yavşak Batılıların ve onların dümen suyuna giden hempalarının ne düşündüğünün bir önemi yoktur.
Biz, “Ne derler acaba diye kahrolası bir put vardır” eşiğini çoktan geçtik; o putu öldürdük, gömdük, unuttuk.
Budapeşte Sözleşmesi şöyle diyormuş, Kopenhag Kriterleri böyle diyormuş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi denen karın ağrısında bilmem ne buyuruyormuş, demokrasi şöyleymiş, laiklik böyleymiş hepsini geçtik.
“Babası maaşımıza harçlık diyormuş / Anası on binlerce başlık diyormuş / Kısacası bu iş olamıyormuş / Bir araya gelemeyiz sevdiğim” diyerek hedefimizden sapacak değiliz.
Bizim bu dünyada bir araya gelemeyeceğimiz tek topluluk şeytanı kendilerine rehber edinen batılılardır.
Biz şarkçıyız, onlar garpçı.
Biz sulhçuyuz, onlar harpçı.
Biz türkücüyüz, onlar rapçı.
Biz Yeşilaycıyız, onlar hapçı.
Bizim için önemli olan devletimiz ne dediğidir. Devletimizin dediğinden daha önemli bir şey yoktur. Doğrusu doğrumuz, eğrisi eğrimiz, yolu yolumuz, dostu dostumuz, düşmanı düşmanımızdır. Bu konudaki duruşumuz günçiçeğinin güneşle olan ilişkisi gibidir. Dönmekten başımız dönse de döndükleri yere döner halimizden asla şikâyet etmeyiz. Vur dese vurur, öl dese ölürüz evelallah; kimi vurduğumuza ve neden öldüğümüze bakmadan hem de…
He-Man, Me-Man, Ke-Man kimmiş yahu! Nerenin iti oluyor onlar? Güç, o Man’lar da değil, bizde artık. İcabında o Man’ları keman gibi çalarız. Hans ne demiş, Corc ne demiş, kim hangi konuda ne buyurmuş umurumuzda mı bizim? Bizim olduğumuz yerde kimin ne dediğinin ne önemi var? Aslolan bizim hangi konuda ne dediğimizdir.
Budapeşte Sözleşmesi / sayfa 260/