Türkiye'de hep bir seçim tartışması sürüp gider... Bugün de öyle oluyor! Elbette Türkiye'yi kimin yöneteceği hepimizi ilgilendirir.
Ancak kimin yöneteceğinden ziyade bence yönetecek olanın ne yapacağı önemlidir.
İktidar da bulunanların ne yaptığını 22 yıldır biliyoruz bu sebeple gelecekte neler yapacağını da tahmin etmekte pek zorlanmıyoruz.
Asıl merakımızı celbeden husus bu iktidarın yerine geleceğini iddia edenlerin ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik sorunlara karşı ne gibi çözümler üreteceğidir.
Ben de merak ettiğim bazı soruların cevaplarını arıyorum...
Bunlardan bazıları şunlar;
İktidara gelecek olanlar IMF ve Dünya Bankası örneğinde olduğu gibi uluslararası para piyasalarını ve ekonomik gelişmeleri etkileyen kuruluşlarla nasıl bir ilişki içinde olacaklar?
Mesela yurtdışından aldığımız kredilerde faiz ve indirimine gidebilecekler mi? Dış borçlanmayı sonlandıracaklar mı? Örneğin buralardan danışma(n) hizmeti alacaklar mı?
İthalata dayalı ekonomiyi üretime ve dolayısıyla ihracata dayalı bir ekonomi haline getirebilecekler mi?
AB ile olan tek taraflı "Gümrük Birliği" anlaşmasını sona erdirebileceklermi ya da Türkiye'nin lehine olacak şekilde revize edebilecekler mi?
Türkiye'ye 1945'ten bu yana ağır mükellefiyetler yükleyen ikili siyasi ve ticari anlaşmaları Türk Milletine açıklayabilecekler mi?
Başta finans sektörü olmak üzere Türk ekonomisini elinde tutan yabancı sermayeyi bize afişe edebilecekler mi?
Türk Milletine ait olan yer altı ve yer üstü zenginliklerin hangi yabancılara arama ve işletme ruhsatları ile bırakıldıklarını alenen halkımıza söyleyebilecekler mi?
Adeta kapitülasyonlara dönüşen ve özelleştirme adı ile elimizden çıkan kuruluşlarımızı yeniden millileştirebilecekler mi?
Sığınmacıların yarattığı ekonomik tahribatı halkımızla paylaşabilecekler mi?
Ülkemizin yabancı şirketler ve dolayısıyla yabancı sermaye tarafından hangi oranda ele geçirildiğini ortaya koyabilecekler mi?
Dış borcumuzu yeni borçlanmaya da gitmeyerek sıfırlayabilecekler mi?
Denk bütçe yapmayı başarabilecekler mi?
Bütün bu konularda Türk Milletini de arkalarına almak suretiyle menfaatlerimizi korumak için ABD, İngiltere, İsrail, Rusya ve AB ülkelerine diklenebilecekler mi? Yoksa öncüllerinin yaptığı gibi işi bunlarla mı, sürdürmeye çalışacaklar?
Malumunuz bayrak size ait olabilir ama ekonominiz size ait değilse bağımsızlığınızdan söz edilemez! Tıpkı şimdi Türkiye'nin içinde bulunduğu durum gibi...
Ben ne iktidardan ne de iktidara talip olduğunu söyleyenlerden bahsettim hususlara ilişkin bir açıklama görmüyorum.
Ülke ekonomik olarak işgal edilmiş! Buna karşı bir "istiklâl mücadelesi" verilmek zorunda ama hep "o gitsin ben geleyim" tartışması var.
İyi de bunlar gitsin ama siz gelince ne olacak?
Ekonomide devrim niteliğinde kararlar alınmaz ve bir millileşme yaşanmaz ise fakirin fukaranın açlığı perişanlığı kaldığı yerden sürmeye devam eder... Değişen sadece isimler olur o kadar!
Türk Milleti artık Osmanlı'dan bu yana kendisinden başka herkesin sağdığı bir inek pozisyonunda yaşamak istemiyor. Kendi zenginliğimizin kendimize ait olmasını istiyoruz!
Ben cevaplar bekliyorum... Ancak bunlar "biz ilişkileri geliştireceğiz, daha çok yabancı sermaye gelecek, ucuz kredi bulacağız, AB'ye gireceğiz, yeni gümrük birliği anlaşması yapacağız" falan filan gibi olmasın...
Kendini iktidar karşılığında yabancılara teslim etmiş olanların yerine yine iktidar karşılığında kendini yabancılara teslim etmeye hazır adamları başımıza getirmenin dayanılmaz ağırlığını ben şahsen yaşamak istemiyorum...Sizi bilmem!
İlgilisine not: Türkiye'de iktidarları mutfaktaki yangın değil mutfaktaki yangını çıkaranlar götürür!
"05 Ekim 2024 günü Zafer Partisi İzmir İl Başkanı arkadaşım Naşit Birgüvi'nin daveti üzerine il kongrelerini izlemeye gittim. Bu kongrede Zafer Partisi Genel Başkanı Prof.Dr Ümit Özdağ bir saatin üzerinde bir konuşma yaptı ve yukarıda sorduğum sorulara Türk Milletinden ve Türkiye Cumhuriyeti devletinden yana cevaplar verdi... Şu ana kadar muhalefetten işittiğim en olumlu sözler Özdağ'ın konuştukları oldu... Diğer muhalefet liderlerine de duyurulur!"
Özcan PEHLİVANOĞLU
08 Ekim 2024 / İzmir