Mübarız Mansımav Duruşmasından Notlar

Abone Ol

15 Eylül Salı günü Cumhuriyet tarihinin en önemli davalarından birini gazeteci sıfatımla baştan sona takip etme imkanı buldum. 6 ay önce yanında çalışan ve işten çıkardığı bazı çalışanlarının biraraya gelerek soyut iddialarla gizli tanıklığı sebebiyle tutuklanan ünlü işadamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu, özel güvenlik önlemleriyle Silivri Cezaevinden Çağlayan Adliyesine getirildi. Adliye çıkışında bir grup Azerbaycanlı, “Biz bir millet, iki devletiz”, “ Türkiye ve Azerbaycan kardeştir” yazılı dövizlerle Mübariz Bey’e destek amaçlı toplanmıştı. Adliye içinde de kalabalık bir grup duruşma saatini bekliyorlardı. Saat 14.30 civarında, pandemi sebebiyle duruşma salonuna izleyici alınmayacağı, sadece Mübariz Bey’in 5 yakın akrabasının alınacağı ifade edildi. Mübariz Mansimov’un kız kardeşleri, eşi ve çocukları, birkaç yakın akrabasının yanısıra ben ve az sayıda gazeteciyi de duruşma salonuna aldılar.

Mübariz Mansimov 6 ay sonra ilk defa hakim karşısına çıkıyordu. Silivri zindanının üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri hissetmemek mümkün değildi. Çok zayıflamıştı. Ama kendinden emin, vakur bir tavır içindeydi. Giyimine de özen göstermişti. Mahkeme başkanı sözü Mübariz Mansimov’a verdi. Heyecanlıydı. Kullandığı depresyon ilaçlarının etkisiyle konuşmasında zaman zaman tutukluklar olsa da konuya hakimdi. Yarım saat süren muazzam bir konuşma yaptı. Hakkındaki FETÖ üyeliği iddialarını tek tek çürüttü. Sözlerine “Ben Türkiye ve Atatürk sevdalısı bir Türk milliyetçisiyim. Ne FETÖ ne de başka bir terör örgütüyle hiçbir ilişkim, sempatim yoktur” diyerek başladı. Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu, Türk adaletine güvendiğini belirterek, “Eğer bir suçum varda kellemi kesin, atın! Fakat hakkımdaki iddialar birer iftiradan ibarettir. Büyük bir komploya maruz kalmış durumdayım. Yüce Türk adaletinin bu komployu bozacağına inanıyorum” dedi.

Gezi olaylarında, 17-25 Aralık darbe girişiminde, 15 Temmuz’da hep devletin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında durduğunu çeşitli örneklerle anlatan Mübariz Gurbanoğlu, gezi olayları sırasında Etiler’deki otelinin ön cephesine büyük boy Erdoğan posteri astırdığını, 17-25 Aralık olayları sonrasında Palmali Holding olarak FETÖ bağlantılı yayın organlarına asla reklam verilmemesi konusunda talimat verdiğini, şirket çalışanları arasında FETÖ şüphelisi varsa derhal işten çıkarılmasını istediğini çeşitli örneklerle anlattı. Amerika ve Pensilvanya ziyaretleri konusunda da çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Özetle şöyle dedi: “ 17-25 Aralıktan çok önce, Amerika’ya aralarında tanınmış bakanların, büyük işadamlarının olduğu yüzlerce kişilik bir resmî heyetle gittik. Devlet beni davet etmiş, katılmamak nezaketsizlik olurdu. O ziyaret sırasında yine çok önemli işadamlarının olduğu bir grup Pensilvanya’yı ziyarete gidecekti. Beni de davet ettiler. O gün içkiliydim. Gitmem uygun değil dedim. Birşey olmaz, “hoca efendi hoşgörülüdür, problem olmaz, seni tanıştıralım ” dediler. İstemeyerek de olsa gittim. Fetullah denen adamı ilk defa gördüm.”

Mübariz Mansimov, Amerika’ya yapılan bu seyahatin bir devlet organizasyonu olduğunu, o heyetteki yüzlerce işadamı ve devlet adamı içinden sadece kendisinin hedef alınarak maksatlı bir komplo olduğunu vurguladı. Konuşmasında kendisinin Şia mezhebine mensup bir müslüman olduğunu hatırlatan Mansimov, “Şia mezhebinden olan bir insanın tarikatla, cemaatle, Fetö’yle ne işi olabilir. Ben her şeyden önce dindar bir insan değilim. Annem babam inançlı insanlardır ama ben namaz kılan, oruç tutan biri değilim. Alkol kullanan bir insanım. Bir işadamıyım. Ben aklını kiraya verecek biri değilim. Kaldı ki, Fetullah Gülen’in ne kadar boş, ne kadar sıfır bir insan olduğunu farkettim. Benim böyle bir insanla ne işim olabilir. Eğer 17-25 Aralık öncesi yapılan ve benim de içinde bulunduğum bu ziyaretten dolayı Fetöcü olunuyorsa o zaman Türkiye’deki devlet adamlarının, belediye başkanlarının ve işadamlarının çoğu Fetöcüdür!”

Mahkemede gizli tanıkların ifadesiyle iddianameye yazılan bazı ayrıntılar da soruldu. Mesela Palmali Holding’in girişinde yer alan müzede Gülen’in kendisine hediye ettiği iddia edilen pijama da soruldu. Mübariz Mansimov, bunun da bir iftira olduğunu, pijama denilen giysinin Selçuklu döneminden kalan tarihi bir kaftan olduğunu belirtti ve ekledi: “Şahsen bana biri pijama hediye etse o pijamayı onun kafasına geçirirdim!, bunu bir hakaret olarak görürüm!”

ERMENİLERİN SON 200 YILLIK İHANETİ

Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun mahkeme salonunda yaptığı açıklamalar sırasında Türkiye’de yaptığı yatırımların toplamının 3.8 milyar doları bulduğunu da öğrenmiş olduk. Bu yatırımların en büyük kısmını gemicilik sektöründe yapmış ve hem ülkeye ciddi anlamda döviz girdisi, hem de en az 5 bin kişiye iş imkanı sağlamıştır. Küçücük Yunanistan’ın deniz taşımacılığı konusunda Türkiye’nin 8 katı büyüklüğünde yatırım yaptığı düşünülürse Mübariz Bey’in bu alanda yaptığı yatırımların önemi daha iyi anlaşılır. 17-25 Aralık sürecinde pek çok işadamı yatırımlarını başka ülkelere taşırken Mübariz Mansimov, başka ülkelerdeki yatırımlarını da Türkiye’ye taşımıştı. Üstelik daha önce – o dönemde Başbakan olan – Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sözüyle Avrupa pasaportunu yırtıp Türk vatandaşı olmuştu. Duruşma salonunda Türkiye’ye olan sevgisini dile getirirken, “Burası benim vatanım. Ailem, 4 evladım burada yaşıyor. Ben öldüğümde de mezarımın Türkiye’de olmasını vasiyet etmişim. Ben bu ülkeye ihanet etmedim, elimden geldiğince bu ülkeye katkı sunmaya çalıştım” Gerçekten de Mübariz Bey, kazancını hep hayır işlerinde kullanmıştır. Şimdiye kadar çok sayıda karakol ve okul gibi kurumlar yaptırarak İçişleri Bakanlığına, Milli Eğitim’e ve diğer resmî kurumlara hediye etmiştir. Onun en belirgin vasfı hayırsever bir işadamı olmasıdır. 20 bin civarında öğrenciye burs vermesi, yüzlerce yoksul hastayı tedavi ettirmesi, dul ve yetimlere, şehit ailelerine, gazilere her fırsatta yardım etmesi, kapısına gelen hiçbir ihtiyaç sahibini boş çevirmemesi halk nezdinde onu adeta efsane bir halk kahramanına dönüştürmüştür. O nedenle halk onu 2. Hacı Zeynel Abidin Tagiyev olarak görmektedir. Bugün milyonlarca Azerbaycanlının gözünde kahraman ve mazlum olarak yer edinmesinin en büyük sebeplerinden biri budur. Duruşma salonunda yaptığı hayır işlerinden birkaç örnekle bahseden Mübariz Mansimov, kazancını çalışanlarıyla ve ihtiyaç sahipleriyle bölüşmeyi sevdiğini anlatırken, salonda çok duygusal anlar yaşandı. “Ben her zaman çalışanlarımın yanında oldum. Onlara dolarla maaş verdim. Benden daha iyi şartlarda yaşamalarını istedim” diyen Mansimov, kaderin garip bir cilvesi olarak, ne yazık ki en büyük darbeyi de en yakınındaki insanlardan yemişti. Soyut birtakım iddialarla Mübariz Mansimov’un aylarca Silivri zindanında kalmasına sebep olan 5 gizli tanık, sıfırdan başladıkları iş hayatında Palmali Holding bünyesine girdikten sonra zirveye çıkmışlardı. Kısa sürede yüksek makamlara ve astronomik maaşlara sahip olmuşlardı. Mesela bir arkadaşının ricası üzerine sekreter olarak işe aldığı Natali Aliyeva’nın 12 bin dolar maaş aldığını o salonda öğrenmiş olduk. Ne hazin bir olaydır ki Rus vatandaşı Natali Aliyeva, şimdi duruşma salonunda Mübariz Mansimov’u “Fetöcü” olmakla suçluyordu. Mübariz Mansimov’un konuşmasının ardından, gizli tanıklar birer birer hakim karşısına çıktılar ve bildiğimiz iddialarını tekrarladılar. Natali’nin iddiasına göre Fetöcü bir öğretmen birkaç defa Palmali Holding binasına gelip Mübariz Bey’le görüşmüştü. Diğer tanıklar da benzer soyut iddiaları tekrarladılar. Mahkeme hakiminin sorduğu sorulara ise tutarsız cevaplar verdiler. Paranın verildiğini görüp görmedikleri sorulduğunda hiçbiri “evet gördük, şu kadar para verildi” diyemediler. Sadece kurum içinde böyle söylentilerin olduğunu söylemekle yetindiler. Bu arada sanık avukatı Çaka beyin Palmali Holdinge geldiği ve Mübariz Bey’le görüştüğü iddia edilen şahıs bu resimdekilerden hangisidir?” diye sorduğu gizli tanık, hiç alakasız bir fotoğrafa parmağıyla işaret ederek kendi kendisini yalanlamış oldu. Palmali Holdinge geldiği iddia edilen Fetöcü öğretmen hakkında “körün fili tarif etmesine” benzeyen açıklalamalar yapan tanıklardan biri, sözkonusu şahsın büyük bir bond çantayla geldiğini söylerken diğer bir tanık ise küçük bir çantayla geldiğini ileri sürüyordu. Tutarsızlıklar bununla sınırlı değildi elbet. Mesela tanıklardan biri karakola kendi istekleriyle ve birbirlerinden habersiz giderek ifade verdiklerini söylerken bir diğeri ise aynı anda diğer gizli tanıkların da ifade verdiğini anlatıyordu. 4 yıl önce şirkette yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla Palmali Holding’ten çıkarılan ve haklarında yolsuzluk davası açılan bu tanıklar ne hikmetse 4 yıl aradan sonra, üstelik aynı anda Mübariz Mansimov’un Fetöcü olduğuna dair bazı soyut ithamlarda bulunuyorlardı. Sanık avukatları bu hususa işaret ederek, husumetli kişilerin tanıklığının hukuk sistemimize göre ne kadar geçerli olduğunu mahkemeye heyetinin dikkatine sundu. Bu arada Mübariz bey söz alarak Natali Aliyeva’nın Palmali Holding bünyesine yerleştirilen kripto bir Fetöcü olma ihtimaline işaret etti.
Mübariz Mansimov, aleyhinde açılan soruşturmaya rağmen Türkiye’den kaçmayı asla aklından bile geçirmediğini belirterek, “Ben isteseydim defalarca yurtdışına çıkabilirdim. Gemilerim dünyanın pekçok bölgesine gidiyor. Burası benim vatanım, ben suçlu değilim ki başka bir ülkeye kaçayım. Türk Adaletine güvenim tamdır. Bana kurulan bu komployu mutlaka bozacaktır” dedi.
Benim görebildiğim kadarıyla tanıkların öne sürdükleri iddiaların hiçbiri somut temellere dayanmıyordu ve dedikodu niteliğindeki duyumlardan öte bir anlamı yoktu. Mesela iddialardan biri şuydu: Rusya’nın Rostov şehrinde Palmali Holding’in düzenlediği yemekli toplantıda, güya Mübariz Mansimov, yanında bulunan misafirlerine “Tayyip gidecek, Hocaefendi gelecek” demişmiş. Bu iddia üzerine Mübariz Mansimov söz alarak bunun yalan olduğunu söyledi ve şöyle dedi: “Bu iddia sahibi şahıs, benim oturduğum masadan çok uzakta bir yerde Türklerle oturuyordu. Benim masamda ise Ruslar vardı. Ben orada Rusça konuştum. Bu şahsın benim ne konuştuğumu bilmesi ve anlaması mümkün değil. Aynı yemekte bulunan diğer insanlara sorulursa zaten sözlerimin doğruluğunu teyit edeceklerdir”

Mansimov, FETÖ örgütü liderine Türkiye’de herkesin “Hocaefendi” dediği günlerde Rus istihbaratı yetkililerine ve Azerbaycan devletine uyarılarda bulunduğunu, bu insanların CIA veya Mossad hesabına çalıştıklarından şüphelendiğini, dikkat edilmesi gerektiğini söylediğini hatırlattı.

Tanıkların diğer iddiaları da benzer nitelikte, inandırıcılığı zor olan soyut ithamlardan öte gitmedi. Zaten tüm iddialara Mübariz Bey son derece mantıklı, akılcı cevaplar verdi. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’da hemen herkesin yaptığı sıradan görüşmelerin suçmuş gibi gösterilmesi; Güllüoğlu Baklavacısından PAL Gıdanın satın aldığı birkaç kilo baklavanın, Palmali Grubunda konaklayan bir müşterinin ödediği konaklama ücretinin ve iş için başvuruda bulunan bir gence 1 günlük deneme yevmiyesi olarak ödenen 50 lira yevmiyenin “suç unsuru” diye sunulduğu dava dosyası yüzünden 6 aydır hayatı karartılan ve yüzmilyonlarca dolarlık şirketleri batma noktasına getirilen Mübariz Mansimov, yaşadığı korkunç psikolojik atmosfere rağmen, vakarlı bir tavır içindeydi. Türk hukuk sistemine ve mahkeme heyetine güvendiğini defalarca dile getirdi. Bana göre manifesto niteliğinde muazzam bir savunma yaptı. Mübariz Mansimov’u savunan avukatların savunmaları da son derece akılcı ve tatminkardı. Mübariz Bey’in savunmasını yapan avukatlar Fatih Turhan, Çaka Kul, Mehmet Çelik ve Aykan Sargın çok önemli açıklamalar yaparak bu iddianamenin içinin boş olduğunu delillerle ve çağdaş hukuk normlarından örneklerle dile getirdiler. Tanıklara sordukları sorularla onların iddialarının tutarsızlığını ortaya koydular. Keza Mübariz Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun yanında uzun yıllardan beri çalışan basın danışmanı Fidan Guliyeva ve güvenlik görevlisi Mahir Bahçetepe de ifadelerinde Mübariz Bey’in her zaman devletinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında taraf olduğunu, FETÖ’yle hiçbir maddi ve manevi bağını görmediklerini, bilakis FETÖ’cülerğn hedefinde olduğunu dile getirdiler. Avukat Fatih Turhan, 2017 yılında isimsiz bir ihbar mektubuyla Cimer’e yapılan şikayet sonrası ilgili kurumların yaptığı ve 2 yıl süren araştırmalar sonucunda, FETÖ soruşturmalarında en önemli kriter olarak görülen ByLock üyeliğinin olmadığının ve BankAsya’ya ve ilgili FETÖ kurumlarına para yatırılmadığının tespit edildiğini ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Mübariz Bey hakkında 2019 yılında takipsizlik kararı verdiğini hatırlattı. Dolayısıyla tanıkların ifadelerinin somut bilgilere dayanmadığını, kulaktan duyma dedikodu niteliğinde olduğunu, tanıklar hakkında daha önce yolsuzluk davası açıldığını dolayısıyla husumetli insanların 4 yıl aradan sonra biraraya gelip Mübariz Mansimov hakkında gerçek dışı iddialarda bulunmasının hukuki olmadığını dile getirdi ve sanığın tahliyesini ya da adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasını talep etti. Avukatlar ayrıca, Türkiye’de yatırımların önem kazandığı bir dönemde, bütün servetini ve yatırımlarını Türk ekonomisinin hizmetine sunan Mübariz Gurbanoğlu’na reva görülen bu haksız uygulamanın iş dünyasında ve uluslararası piyasalarda Türkiye hakkında çok olumsuz bir imaj meydana getirdiğini belirttiler.
Aslında sadece uluslararası iş çevrelerinde değil, Türkiye’deki mevcut iş çevrelerinde de bu olay oldukça olumsuz etkiler bırakmıştır. Bu hadisenin en çok zarar verdiği konu ise milyonlarca Azerbaycanlının Türkiye’ye duyduğu güveni zedelenmesidir. Bu tutukluk olayını bahane eden bazı çevreler konuyu Türkiye düşmanlığına kadar vardırmışlardır. Yani bu olay başta işgalci Ermenistan ve Rus derin devleti olmak üzere Türk düşmanlarını ve içimizdeki kripto unsurları sevindirmiştir.

Kısaca özetlemek gerekirse, gerek Mübariz Bey’in ve gerekse avukatların savunmaları tüm iddiaları çürütmüştür. Bu nedenle duruşma salonunda bulunan herkes gibi ben de duruşmanın mutlaka tahliye veya denetimli serbest bırakmayla sonuçlanacağına yürekten inandık. Salondaki hemen herkes çok heyecanlı ve duyguluydu. Mübariz Bey’in kızkardeşleri sessiz gözyaşları döküyorlardı. Adeta herkes nefesini tutup 6 aydır süren kabusun bitmesi ve mutlu son için dua ediyordu. Kararın açıklanması için 10 dakika ara verildi. Hepimizin heyecanı doruktaydı. Duruşmanın yapıldığı 15 Eylül tarihi çok anlamlı bir güne denk gelmişti. Çünkü 15 Eylül’de, Ermeni Taşnak çetelerinin işgali altındaki Azerbaycan, Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu tarafından kurtarılmıştı. Milyonlarca Azerbaycan Türkünün gönlünde taht kuran Mübariz Mansimov, tahliye edilse o gün yeni bir bayramın başlangıcı olacak ve çifte bayram sevinci yaşanacaktı. Ama olmadı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Duruşma 9 Aralık 2020 tarihine ertelendi. Salondaki herkes ve 6 aydır gece gündüz demeden bu davayla yatıp kalkan milyonlarca Azerbaycan Türkü, bir kabustan yeni bir kabusa uyanmıştı. Azerbaycan’ın muhtelif yerlerinden bu davayı izlemeye gelen yaşlı teyzeler, Karabağ gazileri, şehit yakınları, gençler, kadınlar Mübariz Mansimov için gözyaşı döküyorlardı. Ellerindeki pankartlarda ise “Biz bir millet iki devletiz” , “Türkiye – Azerbaycan kardeştir” yazıyordu.