Türk Milliyetçilerinin geçmişini, mücadelesini, ideallerini, kaygılarını, değerlerini, fedakarlıklarını, ödedikleri bedelleri, düzenle olan kavgamızı kısaca bizi yok sayarak izlerimizi silmeyi ve dağılmış bireyler olarak yenilmiş bir halde biat ederek yaşamamızı marifet sayan, bizi sadece seçmen olarak gören sözde siyasetçilere rağmen; ağır şartlar altında bile olsa teşkilatlı olmayı öngörerek " Bir Davamız vardı bizim" iddiasını yaşatan Türk Milliyetçilerinin sayısı da az değil.
Kendi mensuplarını pasifleştiren, teslimiyetçi bir pozisyona hapseden anlayış çok mesafe aldı. Evet bu tespit doğrudur.
Türk milliyetçileri edilgen durumdadır, pasiftir, dağınıktır.
Ama bu acı gerçeğe rağmen direnen, teslim olmayan ve Ülkemiz adına kaygılar taşıyan pek çok münferit örnek, sayısı fazla çoban ateşlerini de görmezden gelemeyiz. Demek ki asil bir damar hala canlıdır tespitini yapabiliriz.
Yani Türk Milliyetçileri açısından her şey bitmiş değildir.
Bir ikilem yaşıyoruz sadece. Mücadele azmi ve teşkilatlanma becerisi örselenmiş, siyasi ve kültürel kimliği yıpranmış, umutlarını kaybederek düzene uyum sağlamış yığınlar oluştu saflarımızda.
Buna karşılık Milletimizin ruh dimağından süzülüp gelen aktif milliyetçi ruhu yaşatanlar da var.
Günlük hayatın seyri esnasında görüyoruz ki:
Kendi zihnine ve düşünce kodlarına hitap eden en cılız bir çağrıya bile umutla yaklaşan, dirileceğiz beklentisini ortaya koyan, özünü muhafaza etmiş yüce ruhlu arkadaşlarımızın bireysel girişimleri olmuştur.
Yeni bir maya ve yeni bir teşkilatlanma modeliyle yeniden ışık saçacak milliyetçi potansiyel yeteri kadar var diyebiliriz rahatlıkla.
Salt Particilik kalıpları ile yetinmeyip Particilik ve günlük politika dışında da teşkilatlı olmak iddiamız ve teklifimiz doğru bir önermedir.
Türk Milliyetçilerinin itibar edeceği ve güveneceği güçlü bir STK olmalıydı / olmalıdır.
Türkiye de Milliyetçilik fikri güçlü bir sosyal hareketi tüm yönleriyle beslemeye, büyütmeye ve bir arada tutmaya yetecek kadar detaylandırılamadı.
Hamaset ve slogan , ayrıca yüzeysel bir mensubiyet ve parti taassubu duygusundan öteye gidilemedi.
Entellektüel boyutu zayıf sığ bir ortamda yürütülen mücadele istenilen sonucu vermez, vermedi de zaten.
Sosyal alanlarda toplumun ekseriyeti tarafından kabul gören düşünce derinliği olmalıydı.
Bu nedenle Türkiye de Milliyetçi seçmen ve milliyetçi kalabalıklar Milliyetçilik iddiasıyla yola çıkan siyasi yapıları kucaklamadı.
Milliyetçi seçmenin neden yeterli desteği vermediği ise o siyasi yapılar tarafından önemsenmedi. Çünkü amaç geleceğe dair bir tasavvur değil, yaklaşan seçimde üç beş sandalye kazanmaktı.
Çünkü Partiler bir hizmet alanı değil siyasi ve ekonomik rant elde edilen, siyasi güç devşirilen birer aparat gibi göründü seçmene.
Öteleme kurgusu üzerine temellendirilen siyaset alanı Milliyetçilik iddiasında ki partileri de boğdu.
Siyasetten çekilmek, siyaset alanını boş bırakmak da çözüm değildir elbette.
O halde mevcut şartlarda ihtiyacımız olan çözüm nedir?
Bana göre yeni bir hamle yapmak maksadıyla nitelikli insan potansiyelimizi bir araya getirecek güçlü bir STK oluşumu için yoğunlaşmak hususu önemsenmelidir.
Yeni bir grup yeni bir parça olarak değil. Tekrar bölerek değil.
Milli ve insani ortak paydalarda beraber hareket edebilecek Aydınlar mutabakatı tesis ederek yola çıkılabilir. Her siyasi parçada var olan değerli ve uzman milliyetçi kadroları bir araya getirmek çabası önemsenmelidir.
Yani, günlük basit politik tartışmaların dışında ve fakat siyasete de etki edecek, siyasete seviye kazandıracak aksiyoner AYDIN hareketini tesis etmek önerimizi tartışmalıyız.
Türk Milliyetçileri şimdilerde moda olan "Devleti biz yönetiyoruz" safsatasına takılmadan geleceğimizi planlayacak kadrolarımızı bir araya getirerek işe başlamalıdır.
Kolaycılığa kapılmadan, köklü bir temel atarak Devlete sahip çıkacak adımları atmalıyız.
Geri çekilme ve durağan dönemine son verilerek yeni bir atak için planlı programlı hareket tarzı elzem hale gelmiştir.
Bu itibarla Türkiye de Milliyetçi kadro hareketinin yeni bir nizam teklifi anlamında ayağa kalkması yönünde büyük bir çağrıda bulunmak bu istikamette kafa yormaktan başka tercihimiz kalmamıştır.
Fikri zemin oluşturmak, düşünce üretmek ve teşkilatlanmak manasında Türk Milliyetçiliği Dünya görüşünü pratiğe aksettirmek tarihi bir borçtur.
Keza donanımlı şuurlu Milliyetçi genç nesiller yetiştirmek için ortam yaratmak kurumsallaşmak zorundayız.
Zira, Milliyetçi Mücadelenin şuurlu mensupları günümüz şartlarına uygun fikir ve dünya görüşü gibi mefkure muhtevasından yoksun kaldıysa bunun sebeplerinden en önemlisi günümüze dair fikir ve düşünce üretecek milliyetçi Aydınların bir arada olduğu güçlü bir çatının olmamasıdır.
Ayrıca Tekliflerimizi eleştirilerimizi ve düşüncelerimizi toplumun kılcal damarlarına kadar taşıyacak vasıtalarımızın olmaması da Türk Milliyetçilerini sığ bir alana hapsetti.
Milliyetçileri harekete geçirecek , yönlendirecek Aydınlarımızın dağınık olması bizi köreltti.
Yani problemlerimizin en önemli kilit noktası , yetişmiş kadrolarımızın etkisiz halde olmalarıdır.
Türkiye de ve Türk Dünyasında kendi alanlarında uzman Milliyetçi Aydınları yani nitelikli kadroları bir araya getirmek konusuna artık kaybedecek vaktimiz yoktur.
Örgütlü cehalete, gaflet içinde olanlara karşı, Devletimizi tehdit eden unsurlara karşı fikriyle, bedeniyle kafa tutacak güçlü bir STK gereklidir bence.
Türk Milliyetçilerinin artık her konuda kendilerini tanımlama ve tanıtma alanları yaratmaları hayati önem taşıyor.
Teklifimiz ve çağrımız şudur:
Siyaset üstü bir alanda ve fakat siyaseti de etkileyecek şekilde Milliyetçi aydın sesini aksiyoner hale getirmek yönünde çaba sarf edelim.
Kendi alanında uzman, tecrübeli Milliyetçi Aydınlar bir çatı etrafında toplansın. Devletimizin, Milletimizin ve Ülkemizin problemlerine dair teklif ve öneriler hazırlasınlar.
Bu çıkışı halk arasında duyulur hale getirelim. Meşruiyet temelinde daha aktif aksiyoner bir mücadele başlatalım.
Milliyetçi Mücadele toplumsal zeminde kendine has araçlar, sesler ve kurumlarla yürütülür. Bu kanalı tesis edelim.
Bölünerek farklı alanlarda aynı hedef için gayret etmek gibi bir yol varken, bölünerek birbirini dışlayan birbirine hakaret eden, birbirine sırt dönen tavırların gelişmesi Türk Milliyetçiliğinin ana gövdesine darbe vurmuştur.
Bu ayrışma ve bölünme sürecinde açığa çıkan güç kaybı Türk Milletine dost olmayanlara yaradı.
Bölünmeleri netleşme olarak görmeye çalışsak da sonuç hüsran olmuştur.
Türk Milliyetçilerinin çok sayıda siyasi partilere bölünmesini, hizip tartışmalarını gereksiz ve zamansız bir eylem olarak nitelendirmek yanlış olmaz.
Birleşmenin önündeki engelleri kaldırmak şarttır.
Bunun için bir Aydın hareketine ihtiyaç vardır.
Yeni bir bölen değil, bölünmeleri engelleyecek bir sıçrama gerekir.
Birleşmeyi sağlayacak güçlü lobi çalışması tabanda karşılık bulacaktır.
Son söz: "Gerçek dava adamları karşı oldukları sistem içinde yaşamak zorunda iken arzu ettikleri nizamın ölçülerine göre kurumsallaşabilenlerdir."