Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, her Türk veya anayasal anlamda her Türk vatandaşı milliyetçilik anlamında milliyetsever, yurtsever ve vatanseverdir. Atatürk ilkelerine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne gönülden bağlıdır. Bu anlamda Türk Milleti milliyetçi (milliyetsever)'dir ve iktidarın gerçek sahibidir. En azından biz böyle olması gerektiğini düşünüyoruz...
Bizim kast ettiğimiz siyasal anlamda kendini Türk Milliyetçisi olarak ifade edenlerdir. Bunlar içinde bizim yıllardır vurgu yaptığımız "milliyetçi görünümlüler"de vardır. Bunlar kanaatimize göre hiç bir zaman iktidar olamaz!
Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk Milliyetçileri kurmuştur. Ancak Atatürk'ün ölümünden sonra yaptıkları hatalarla ülke yönetimini terk etmişlerdir. Şimdi artık içinde bulundukları hâl nedeniyle her şey beyhudedir. Onlarda bunu bildikleri için şu an yaptıkları tek şey Türkiye'ye hakim güçlerle kişisel menfaatlerini gerçekleştirmek için bir paslaşmadan yapmaktan ibarettir.
"Siyasal Milliyetçilik" olarak tanımladığımız hareket(ler) son dönemde dünyanın ve Türkiye'nin yaşadığı değişimler sonucu yozlaşmıştır. Bu yozlaşma iktidar olamamanın önemli nedenlerinden biridir. Bu sebeple milliyetçilerin iktidar olmasını beklemek büyük bir hayaldir. Kimse Türk Milletini böyle bir boş hayalle meşgul etmemelidir.
Ayrıca Türkiye'deki "Siyasal Milliyetçiler" (derin) devletin çeşmesinden devamlı olarak su içtiklerinden dolayı kast edilen devletin emir komuta zincirinden çıkamazlar. Bu konuda çok sayıda örnek önümüzdedir.
Bu çeşmeden su içme hali bir nesille sınırlı değildir. Çocuklar, torunlar ve eş dost bu zincirin halkalarıdır.
"Siyasal Milliyetçiler" bu sebeple devlet ve güvenlik bürokrasisinin her katmanında (müsteşar, genel müdür, büyükelçi, polis, subay, uzman çavuş, hakim-savcı, vali, kaymakam, öğretmen vb.) devamlı olarak kullanılmaktadırlar.
Ancak bahsi geçen milliyetçiler devleti sevk ve idare eden karar alıcı kadronun içinde değillerdir. Devleti kuran irade her ne kadar "Türk Milliyetçileri" olsa da zaman içinde sevk ve idareyi sağlayan "altın çekirdek"ten uzaklaştırılmışlar ve bugün itibariyle karar alıcı merkezden yok edilmişlerdir. Bunda kendi kabahatleri de, önemli bir rol oynamıştır.
" Siyasal Milliyetçiler"e önderlik eden kadrolar, menfaatlerine ve egolarına yenik düşmüşlerdir. Böyle olunca kontrolleri de çok kolaylaşmıştır.
Toplumun genelinde görülen ruh, kültür ve ahlak erozyonu etkisini "siyasal milliyetçiler" üzerinde de çok ağır bir şekilde hissettirmektedir. Yani popüler olana yenilmişler ve güçten yana devrilmişlerdir. Günümüzde de başlarına popüler birilerini arayarak bireysel kazanım peşindedirler.
Aralarında birlik beraberlik yoktur. Sevgi saygı ortamı uzun yıllardır terk ettikleri bir haldir. Bir çoğu toplu halde bir kazanımdan yana değildir. Şartları bildiklerinden dolayı sadece kendilsrini kazanmasını arzulamaktadırlar. Bu nedenlerle milliyetçilik ile bağdaşmayacak arayışlar mübah hâline gelmektedir. Bu durum milliyetçiler açısından bir şey getirmemiş aksine bazı kişilerin makam-mevki hırsına düşmelerine neden olmuştur. Bundan dolayı makas değiştirmeler, değer savurganlıkları, duygusal kopuşlar milliyetçiler arasında çok sık görülmektedir.
Bunları veya benzer halleri gören iç ve dış güçler "siyasal milliyetçiler"ı kendi hedefleri doğrultusunda çok rahat kullanmayı başarmışlardır.
Onun için yakın bir gelecekte "siyasal milliyetçiler"in birleşmesi ve iktidar olması mümkün gözükmemektedir. Çünkü bunun önündeki en büyük engel bizzat kendileridir.
" Siyasal Milliyetçilik " Türklere ve Türkiye'ye orta vadeli bir geçmişte çok şey kaybettirmiş olup ve kaybettirmeye de devam etmektedir.
Bu nedenle aslında her biri Türk Milliyetçisi (milliyetçi görünümlü değil iseler!) olan bu "siyasal milliyetçiler" bir özeleştiri yaparak yanlışlarını yüksek sesle ifade etmelidirler.
Sonra plan, program ve yol haritalarını halkın önüme getirmeli ve bu yolda çalışmalıdırlar. Stratejisi olmayan her çalışma çıkmaz bir sokakta tıkanıp kalmaya mahkumdur.
"Siyasal Milliyetçilik" Türk Milliyetçiliğinin şemsiyesi altındadır. Türk Milliyetçiliğinin ana hedefi kurduğu devletin sahibi olabilmek için iktidar olmaktır. Yoksa görevimiz onu bunu cumhurbaşkanı seçtirmek veya seçtirmemek değildir.
Maşa olmak bize yakışmaz!
Özcan PEHLİVANOĞLU
10 Haziran 2024 / İzmir