MİLLİYETÇİ DÜŞÜNCENİN ÖNCELİKLERİ !

Devleti “yürütme” organı olarak temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamına seçilen Sn. Erdoğan %52,5 oyla seçilmiştir.

Abone Ol

Fizikte “iş” yapmış olmanın tanımı bir ağırlığı bir düzlemde doğrusal olarak taşımak değildir.

Fizikte işin tanımı bir ağırlığı birim zamanda bir yüksekliğe taşımaktır.

Düz yolda yürürken iş yapmış olmazsınız.

Merdiven çıkarken iş yapmış olursunuz.

Sırtınızda 10kg yükle düz yolda 1km. yürüseniz iş yapmış olmazsınız. Ama hiç yürümeden 10kg bir yükü 1 m yüksekliğe çıkarırsanız iş yapmış olursunuz.

Yani “lafla peynir gemisi yürümez” ata sözü ile fizikteki gerçek işin tanımını yüzlerce yıl önce atalarımız yapmış.

Milliyetçiliğin genel geçer tanımında ülkesini, vatanını seven herkes ben de milliyetçiyim diyor.

Değilsin diyemezsiniz?

Peki gerçek anlamda “milliyetçi düşünce” genel geçer tanımının ve kabülünün dışında aslı itibarıyla özel olarak Türk milliyetçileri tarafından ne zaman ve nasıl farkını ve Türk siyasetinde etkinliğini ve gücünü ortaya kayabilir?

Yani ne zaman “iş” yapmış, etkin ve belirleyici olabilir “milliyetçi düşünce” ?

Milliyetçi düşüncenin etkin ve belirleyici olmasının en önemli şartı hedef birliğini kitlesel olarak tabanda sağlanmasından ve milliyetçilik merkezli siyaset yapan siyasi partilerin üst yönetimlerini bu hedefler istikametinde karar almalarının baskısını oluşturmaktan geçmektedir.

Ortaya bir hedef koymayan, bu hedefe uygun bir strateji oluşturmayan ve hedefe ulaşmak için öncelikler sıralamasını doğru yapmayan “milliyetçi düşünce” sahiplerinin fizik tanımı ile “iş yapmış” olduğu ya da “işe yaradığı” iddiası ne kadar gerçekçidir?

Türk milletinin gündemindeki sorunlarda ve önceliklerde anlaşamayan milliyetçi siyasi yapılar, kendilerinin milliyetçilik iddiasında ne kadar inandırıcı olabilirler ve de halka güven verebilirler?

Ülkesine, milletine ve devletine yönelik tehdit ve düşmanlıklarda, tuzaklarda anlaşamayan bir “milliyetçilik” iddası ne kadar “iş yapma” ve etkin olma kabiliyetine sahiptir.

Parlemento seçimleri bitti. 5 yıl hangi siyasi parti kaç sandalye aldıysa sahip olduğu gücü ile gelecek seçimlere kadar politikalarına devam edecek. Yeni seçimlere kadar vekillerin partileri değişebilir fakat isimleri değişmeyecektir.

Fakat, yeni sistemde “yürütme” organı sınırsız yetkisi ile sürekli kadro değişikliğine açık bir halde 5 yıl ülkeyi yönetmeye devam edecektir.

Devleti “yürütme” organı olarak temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamına seçilen Sn. Erdoğan %52,5 oyla seçilmiştir.

Fakat aynı seçimlerde Sn.Erdoğan’ın başında olduğu partisi, AK Parti %35 oy alabilmiştir.

Aradaki %17.5 oy hangi oranlarda hangi siyasi görüş mensuplarına aittir?

Sn. Erdoğan’a milliyetçilerin desteğinin en az %12-13 olduğu milliyetçi parti ve oluşumların aldığı oylardan bellidir.AK Partinin aldığı oylarda da milliyetçi öncelik her zaman ciddi ağırlıktadır.

Milliyetçiler ya önümüzde ki 5 yıl “yürütme” organının yeni sistemde konumlanmasını ıskalayarak, iktidar karşıtlığı ya da desteği üzerinden bir birlerleri ile uğraşmaya devam edecekler ya da “yürütmede” ülke yönetiminde “milliyetçi kadroların” etkin, belirleyici ve paydaş olmasının yolunu bulacak ve zorlayacaklardır.

Çocuklarımız ve torunlarımızın kazandığı üniversite sonuçlarını sosyal medyada heyecan ile paylaşıyoruz.

Fakat o üniversitelerin rektörlerinin ve akademik kadrosunun gelecek nesiller için kimler olmasına kafa yoruyoruz, kafa yormayı bırakın, kaçımız mesele edip düşünüyoruz?

Devleti yöneten üst düzey kadrolarda Türk milliyetçilerinin olmamasının sorumluluğunu karşılıksız destek veriyor diye MHP’ye kızarak yükleyerek ve sosyal medyadan da muhalefete de muhalif olarak bizler hergün milliyetçi düşünce önceliğinde “iş yaptığımızı mı” sanıyoruz?

Bir beş yıl daha parçalanmış siyasi iradesi ile Türk milliyetçileri hala yeni sistemi ve yürütmenin gerçek iktidar olduğunu ve o makamlarında Türk milletinin, devletine ait kadrolar olduğunu bakalım ne zaman kavrayacak?

Devlet yönetiminde etkin, belirleyici ve paydaş olma hedefinin AK Partiye ve Erdoğan’a yandaş ve satılmıştık olarak görür ve eski parlementer sistemin kalıpları ile düşünmeğe ve iddalarda bulunmaya devam ettiğimiz müddetçe, bu devleti yanlış ve ihanetle yönetiyorsunuz diye önümüze gelen herkese daha yıllarca sosyal medyada sahte tahta kılıç sallamaya devam ederiz.

Yürütmenin tümüne % 35 ile hakim olan ve devletin kadrolarına yerleşmiş, hergün nefretle yerip tenkit ettiğiniz siyasal islamcı, dinci hiziplerin örgütlü gücüne nasıl örtülü destek olduğunumuzu bakalım ne zaman farkedeceğiz?

Hakkı Şafak Ses