Kolay gelinmedi bu günlere.
Üç yüz yıllık ilmek ilmek örülen bağların, azar azar bozulmasıyla oldu.
“Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu.
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.”
Bu milleti bağlayan bağlar koparılıyor.
Bayramlarda oteller bayram yeri oldu.
Mutfakta yangın var deyip, fakirlikten dem vuranlar, yüksek miktarları çok rahat otellere, tatil yerlerine hatta haftalığı 20 milyara karavanaya verebiliyor.
Üretip geçmişi düşünen milletten, her şeye şikayet eden bir millet haline geldik.
Yani kendimizden geçip, kendimiz olamadık, kendimizi kaybettik, kaybettirildik.
- Dünyada kendi geçmişini ,kendi milletini içimizdeki fosilleşmiş olanlar kadar öven değil döven, seven değil sövüp kötüleyen başka bir millet yok gibidir.
Televizyondaki konuşmacı sürekli Türkiye’nin dünyada hep kötü bir görüntüde olduğunu, itibarının bulunmadığını dile getiriyor ve konuştukça hala göbekten batıya bağlı olduğunu batı
övgüleriyle dile getiriyordu.
Bu konuşmayı zorlukla dinlerken acaba burada konuşan bir Yunan milletvekili ve sözcüsü var gibi geldi.
Batı bile kendisini bu kadar övemez ve insan dışı davranışlarını gizleyemezdi.
Bizde hala kişilik yetersizliği sürmektedir.
Daha önce de yazmış ve söylemiştim; Sayın Erdoğan’ın – vicdansızlık ve insafsızlık edip de- bu millete hiçbir şey yapmamış olsa bile, bu millete kazandırdığı zilletten kurtulma, kişilik kazanma,
kendini bilip kendine gelme duygusu başlı başına bir gelişmeydi.
Diklenmeden dik durmayı bu millet Sayın Erdoğan ile öğrendi.
Eziklikten büzüklükten kurtuldu.
Ancak belli ki o ezikliği hala atlayamayan ve atlatamayanlar da kalıntı ve döküntü olarak kalmıştı.
1970’lerin terörünü görmeyip düşünmeyenler, ibret ve ders almayanların, yapılanlara nankörlükte bulunanların burnu sürünsün.
-Halimiz şu hikayedeki aslan yavrusuna çok benziyordu;
-“Yeni doğmuş bir aslan yavrusu bir koyun sürüsü tarafından evlat edinildi ve kendi çocukları olarak büyütüldü.
Yavru aslan büyüyüp genç bir aslan olduğunun hiç farkına varmadı. Tüm hayatı koyunlarla geçmişti, neye benzediğini de bilmiyordu. Otluyor, etoburlardan korkuyordu.
Hatta koyunlar gibi ses çıkarıyor, kükremeyi bilmiyordu.
Bir gün daha yaşlı bir aslan, genç aslan ve koyun sürüsünü gördü ve gözlerine inanamadı. Koyunlar da diğer aslanı görünce hem koşmaya hem de korkuyla bağırmaya başladılar,
genç aslan da onlarla birlikte bağırmaktaydı.
Yaşlı aslan sürüye zorlukla yetişti ve panik içinde olan genç aslanı yakalayıp bir kenara çekti. Genç aslan öleceğini sanmaktaydı ama yaşlı aslan ona “Bak oğlum” dedi “şu göle bak
” Genç aslan suya baktığında iki tane aslan gördü. Bir süre bu görüntüye baktı ve içinden bir kükreme geldi. Kükremesi ile dağlar taşlar inledi.
“Benden bu kadar” dedi yaşlı aslan. “Kendi “yarattığımız ben algısı” ile gerçek birbirinden farklı. Artık tek başınasın ve gerçekte kim olduğunu biliyorsun.”
-“Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı
Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı
Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz
Sen Hıristiyan mısın? Diye sorsan darılır
Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır
Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz
Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz”
Arif Nihat Asya
MEHMET ÖZÇELİK
20-08-2022