Bir ses gelse hiç bilmediğim bir yerden ve hiç duymadığım bir tonda!
Emir kipinde bir soru;
'Hangi yaşında, geçirdiğin hangi zamanın içinde kalmak isterdin hep?'
Yani yaşadıkların, gördüklerin ve duyduklarının cümlesinden feragat edip hangi karesine sığınmak isterdin ömrünün?
Çok zor soru bu,
çok kazık!
Kitabın orta yerinden değil, tam ortasından!..
Galiba bulunduğum anı talep ederdim yine.
Hayatımdan yaşadıklarımı verirsem geriye ne kalırdı ki!
Her tecrübe binbir zahmetin meyvesidir oysa!
Her bilgi faturası ödenmiş kaygıların, uykusuz gecelerin mahsülüdür...
Denemelerim, yanılmalarım ve tekrar denemelerim!
Yeniden yanılacağımı bile bile, yine, yeniden yanılmalarımı bir lahza da hapsolunmuş, kopyalanmış daimi mutlu bir varoluşla takas edersem, hakikatini inkar eden bir kalpazan sayarım kendimi...
Hayat zıtları ile kaim ve kıymetlidir.
'Acı, tatlı/ İyi, kötü/ Mutlu, mutsuz...
Kişi, yaşadıklarıyla 'Her kişidir' ama yaşadıklarından öğrendiği hikmet kadar 'Er kişidir!'
Öyle ki; Bildiklerimi, yaşadıklarım kadar hak ediyorum!
Ve hal-i pür melalim sadakatimi hak ediyor...
Belki de beni kıymetli yapan kendi özümdeki mevcut ahvâlimdir kimbilir...
İnsan ne çok konuşan bir varlıksın sen. Ne de geveze!..