EZİLDİK SONRAMI? KEYFİNİ ÇIKARIP ŞARAP OLDUK!
Her ilişkinin bir mührü, bileşenleri, şifreleri, anahtarları, dahası adı vardır. Biz ortaokuldan beri tanışıp lisede aynı sınıfta okuduk, bitmedi seçilmiş dostluğumuz, münakaşa ettik, darıldık, dedikodumuzu yaptık ancak kopmadık.
Aslında sağlam bir temel atmışız, her tartışmada bir tuğla eklemişiz, yapıyı sağlam tutmuşuz. Şimdi gönlümüzün sahilinde huzurla dinleniyoruz. Ah, ne güzeldik ya! Biliyor musunuz, o kadar iyi biliyoruz ki kendimizi bize anlatmıyoruz. O kadar iyi tanıyor, seviyor ve çok güveniyoruz birbirimize. “Anlatma sakın ha” demiyoruz, biliyoruz ki o ölene kadar kalbimizin sırlı sandıklarında saklı kalacak.
Yargılama, sorgulama yok, dün çok keyifle sohbet ettik. Konumuz "değersizleştirme", farkındalık ve özgüven! En çok da özgüvenimizi sevdik. Haklıydın, derin, bilge, okuyan, araştıran, donanımlı kızlardık... Elimizde her zaman okuduğumuz kitaplar var. Kitap alışverişi yapardık, keyifle özetler anlatılırdı heyecanla, ataerkil, baskıcı kız çocuğunun korunmalı, muhafazakar ailelere sahiptik.
Dışarı çıkma, akşam çıkmakta ne demek? Akşam kızlar başkasının evinde kalmaz vs. Bireylerin yok sayılarak takdir görmeden sürekli eleştiri ve ötelenme... Hala kırıntıları yok mu? Çelikleştirdik, o yüzden özgüvenimizi onlar aldı, biz üstüne inadına kattık. Örneğin; saçım gür ve kabarık kalktı, papaz kıyafet tarzım değişik, deli deli kıyafetler çul çaput onlara göre. Kitap okuyorum, "kalk, kalk, bulaşık yıka" hadi, o sana ne verecek yazdığım şiirleri saklardım aşık sanmasınlar (ki doğrudur genelde) ,,yazmak için aşka bile gerek yok bazen kendine aşıksan...
Hep şununla büyüdük: İyi kızlar dantel örer, örgü örer, ütü yapar, bulaşık yıkar. Sevmedik hiç birini, o yaşta bile giyindik, süslendik, okuduk, kötü kızdık onlara göre. Oysa ne güzel kızlardık. Dilek, Zeynep ben, oysa öyle böyle güzel de değildik ve dahası fark etmedik, fark edilmeden, bilmeden büyüdük.
O zamana dair beğenileri şimdi duyuyoruz, ne güzel olduğumuzu, ne güzel giyindiğimizi. Oysa evde o bluz, ne koca göğüslerini mi sergiliyorsun, o mini etek de ne, gitmiş mi sana (oysa gidiyordu). Topla şu saçını, papaz kot her yere, pantolon, normal kızlar (hala normal değilim onlara göre) gibi doğru etek giy, elbise giy. Yerden yere vurulduk, sokakta her yerimizi saklamak istedik. "Güzelsin" dediklerinde inanmadık, boşaldı o sayfa, yok oraya dair bilgi. Şimdi resimlere bakıyorum, ne istediniz bizden, değersizleştirerek büyümenin sızılarını yaşarım zaman zaman. Şimdi mi en önemli kırmızıçizgim "DEĞER". Sizin aldığınız özgüvenimi, hat safhada, kimsenin beni değersiz kılmasına izin vermiyorum.
Bye bye, yolcu, yapıyorum. Kimseden iltifat beklemiyorum, ruhumu kendimiz, biz besliyoruz. Aynaya bakınca "ne güzel kadınsın" diyorum. Seviyorum hepimizin ayrı havası vardı, şimdi onun sohbetini ediyoruz. Güzel, havalı, aurası yüksek kızlardık. Hepimizin kendine has özellikleri vardı, kendi aramızda güldüğümüz, isimlendirdiğimiz. Ben hala yoğurt, kahve manyağı, hala sizi çok seven, yamaları, yaralarını kendi başına saran, güçlü kadınım. Artık masaya vurduk yumruğumuzu, biz bizi çok seviyoruz. Hala çok güzel, akıllı, donanımlı, yaşımızın güzelleriyiz.
Elimizden kitap, krem, kürler düşmeyen. Aileme gelince, sarma yaptım deyince gülüyorlar hala. Neyse, artık onlarda şaşkın, hangi ara bu kadar becerikli, temiz ve iyi olduğuma... Oysa çöp evdir bana yakıştırdıkları ne kadar lay lom iş bilmez gezen kızlar varsa bana benzetirlerdi. Hayalleri hiç iş yapmayan, gezen ben için işte, yok sayılmanın trajikomik geçmişi biz.
Küllerimizden yeniden doğduk, size rağmen. Zeynep'im, bakma ufak tefek sancıları, kırıntılar var. Tabii ki bizi çok seviyorum. Sohbeti nirvanam, çok keyifli sohbetlere, bizi tanımanın şerefine!
Kıymet Şahin
11 Nisan 2024 13:55