o çağlarda;
doğup büyüdüğüm şehir de anlatacağım gibiydi;
cinli perili bir masaldan fırlamıştı sanki evler
caddeler sokaklar meydanlar
hele de bayramlarda
hele de bayram yerleri;
bambaşka bir alemdi; öyle bir alem ki sormayın gitsin.
yer - gök sapsarı yazlar toz toprak
kışın çamurdan geçilmezdi
baharına güzüne bir diyeceğimiz yoktu elbette.
ama bayramlar
ama bayramlar hep güze ve bahara gelmezdi.
ayaklarımızda 'gizlaved' içi muflonlu lastikler
ya da yaz-kış demeden giydiğimiz rengarenk cankurtaranlar..
ceketlerimizin göğüs cepleri genellikte sağdaydı.
babamızın eskisinden ters yüz edildiği her halinden belliydi.
tahtadandı atlı karıncalar
dönme dolaplar, leyliler hep tahtadandı.
"salıncak" nedir diye sorsalardı, bilmezdik.
ya palızacılar, akıtçılar, tulumbacılar..
hiç biri cebimize doldurduğumuz;
bastığın, çekçeğin, kesmenin tadını vermezdi.
karlamaç satarlardı yaz aylarına gelen bayramlarında.
o günlerde hayır bereket vardı;
o günlerde su parayla satılmazdı.
bayramları bayram gibi yaşardık.
keyfimiz begde paşada bulunmazdı