Bu ne demek şimdi?
İroni mi? Mizah mı? Şaka mı?
Kahtalı Mıçe bir kültürün, bir dönemin temsilcisi. Bir fenomen... Bir efsane... sesindeki kavga, sesindeki aşk, sesindeki mizah bir karekter, bir vicdan... Tarzıyla, sesiyle bu toprağın sesi, bu toprağın rengi...
Ne ahlaksızlıklara tahammül ediyoruz. Üstelik sadece ses değil, diziler, filimler, tv programları...
Kartalı Mıçe bir efsane. Zorlukların, yokluğun, acının, ezilmişliğin isyanı... Yaşadıklarının, gördüklerinin, hissettiklerinin hikayesi... Doğduğu evin, yürüdüğü sokakların, yaşadığı mahallenin, büyüdüğü şehri kahramanı. Nemrut'un, Fırat'ın, tütünün, Fatonun, Hamonun, hamalın, bakkalın sesi. Hasılı toprağın, insanın, hayatın özeti. Lay lay lomla işi olmaz. Mahsuni ile içini döker, Sakine ile derdini anlatır. Halaylarla ağıt, hoyratlarla isyan haykırır. Yaralıdır. Acılıdır. Öfkelidir. Yarası da acısı da öfkesi de ses rengine, kalp sesine vurur. Dili sesinin rengi, sözleri hayatının hikayesi... Çocukluğu, hayalleri, umutları...
Şuna bakar mısınız? Sırası mı bunları yazmanın? Bu sıralar rahatsız. Hiç de zamanı değil. Acil şifalar diliyorum. İnşallah aramıza döner.
O kadar incindim ki... Sesini çok beğendiğimden değil, dönemine, toprağına, isyanına, kendini ifade biçimine olan saygısızlığına üzüldüm.
Hiç bir kelimesini anlamadığım Farsça şiirlerden, Hintçe şarkılardan ve teatral parçalardan/operalardan o kadar keyif alırım ki hiçbirini küçümsemem, hiçbirini tu kaka etmem. Hepsi bir kültür, hepsi bir yerlere ait. Bir emeğe, bir çağa, bir tarihe ait. Süzüle süzüle gelmişler buralara.
Kahtalı Mıçe bizimdir ve o bir efsanedir.
Tez zamanda aramızda olur inşallah.