Dini/ahlak kitapların tamamında hırsızlığın, yolsuzluğun,arsızlığın kötülüğünden bahsedilir.İnsanlar güzel yaşamaya, diğer insanların hukukuna uymaya çağrılır.
Hiç bir dini eser hırsızlığa, yolsuzluğa cevaz vermez.
Fıkıh kitapları hırsızların nasıl cezalandırılacağına dair fetvalarla doludur.
Hal böyle olmasına rağmen İslam toplumlarında hırsızlık eksik olmamış, rüşvet yaygın bir hastalık olarak devam etmiştir.
Onun için Fuzuli asırlar önce; "Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar" diye sitem etmiştir.
Osmanlı tarihinde rüşveti yaygınlaştıran kişinin Kehle-i İkbal Rüstem Paşa olduğu söylenir. Kehle-i ikbal, biti ikbaline neden olan kişi anlamına gelir.
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet dün vardı, bugün de var.
Fakat dünle bugün arasında ciddi bir fark var.
Bugüne kadar tek bir din adamı hırsızlığa, yolsuzluğa yol vermemiş, meşruiyetine dair sebepler uydurmamıştır. Çalan da, alan da haram olduğunu bilerek çalmış veya almıştır.
Taaa ki AKP iktidarına kadar.
17/25 Aralık skandalı ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra iktidarın fetvacısı Hayrettin Karaman, yolsuzluk hırsızlık değildir kabilinden bir yazı yazmıştı.
Yolsuzlukla, hırsızlık hukuki sınıflandırma açısından elbette aynı şey değil. Ama ahlaki sınıflandırma bakımından yolsuzluk hırsızlığın bir çeşididir ve çapı ve yapılış tarzı bakımından toplumları daha çok tahrip edicidir.
Karaman, bu fetvasıyla aslında bir kalem oyunu ile yolsuzluğun toplum vicdanındaki ağırlığını hafifletmeye, böylece tepkilerin şiddetini düşürmeye çalışmıştı.
Bu fetvadan sonra ne diyecektik, yolsuzluk hırsızlık değilse, peki nedir? Bu sorunun cevabı yok. Cevabı olmayan her soruya herkes kendisi bir cevap bulur. Amaç bir kafa karışıklığı yaratarak AKP'nin muhafazakar tabanını uyutmaktı, bunda başarılı da olundu.
Kimse kumpas mumpas diyerek 17/25 Aralıkta olanların üstünü örtemez.
Evet, bu devasa yolsuzluğu deşifre edenlerin amacı iktidarı düşürmekti, fakat o görüntüler, o ses kayıtları, o önüne yatarım ifadeleri, o kutu kutu rüşvet paraları da gerçekti. Karaman, İslam'ı arkadan dolanarak bu çirkin eylemi vatandaşın gözünde basitleştirdi.Bir milleti ayağa kaldırması gereken yolsuzluğu toplu iğne aşırma derecesine indirdi. E hırsız bizden olunca fetva da ona göre oluyor.
Daha ilginci o dönem suç üstü yakalananların savunmalarıydı. Kimi İmam Hatip parası dedi, kimi Bosna'da okul, cami için toplandı dedi, savcılık takipsizlik kararı verince de o paraları faiziyle birlikte alıp afiyetle yediler. Akıllarına ne İmam Hatip ne cami geldi.
O savunmalardan anladık ki, alınan rüşvete cami veya İmam Hatip için deyince rüşvet olmaktan çıkıp meşru bir faaliyet haline geliyor. Yani söz konusu cami veya okul olunca çalabiliriz. Zaten bizde yaygın bir gelenektir, büyük hırsızla küçük hırsızı ayıran da budur: Büyük hırsız çalar, çalar, koyacak yeri kalmayınca vicdanını rahatlatmak için o paranın milyonda biri ile bir cami yapar böylece bütün parasını kendi gözünde temizlemiş olur. Gözü kör olsun küçük hırsız bunu yapamadığı için gider hapis yatar.
Bunun bir başka şekli de davadır. Dava o kadar büyük o kadar büyüktür ki (haşa) İslam'dan bile büyüktür.
Niye İslam'dan büyüktür? Çünkü İslam çalmayın, kul hakkı yemeyin, rüşvet almayın der, ama dava bunların hepsini meşru kılar. Davamız için paraya ihtiyaç vardır. Müslüman zengin olmalıdır. Siyaset pahalı bir iştir, memleketi kaptırmamak için bol paramızın olması gereklidir, dava için her yol meşrudur vs. Tabi ki böyle bir davanın İslam'la ambalajlansa bile İslam'la alakası yoktur.
Evet bugüne kadar hiç bir İslam alimi hırsızlığı, yolsuzluğu, rüşveti meşrulaştıracak bir fetva veremedi.Taa ki bugüne kadar. Ne zaman ki dava İslam'dan daha büyük bir dava(cep davası) haline geldi, her hırsız vicdanını rahatlatacak fetvalar vermeye başladı. Ancak ne hikmetse bu fetvalarını kitaplaştırıp ümmetin istifadesine sunamadılar. Başta Karaman olmak üzere Saray fetvacılarından, ulema-i rüsumdan, İslam'a göre hırsızlık nasıl yapılır, dini rüşvet nasıl olur, meşru yolsuzluk nedir gibi konular üzerine eserler bekliyoruz. Madem bunun dine uyan yolları var, bizim başımız kel mi, su akarken biz de testimizi dolduralım!?
Kendi aranızda birbirinizin malını (İslam’ın yasakladığı rüşvet, hırsızlık,faiz, gasp, aldatma gibi) batıl yollarla yemeyin. (Yanlış olduğunu) bile bile, yöneticilere rüşvet vererek, insanlara ait olan mallardan bir kısmını günah ile yemeyin. (Bakara 188)