İslam dininin ortaya çıkışını tarihi açıdan incelersek iki bölümde ele almak en doğru yaklaşım olur.
İkinci bölümü ise; hayattayken O'nun birleştirici özelliği, ortak hedefe yürüyen toplumuna önderliği, toplumun tamamı üzerinde kabul gören otoritesi ile tek vücut halindeki ümmetin, Rasulullah'ın vefatıyla başlayan, siyasi çekişmeler, iktidar savaşları, etnik ayrışmalar mezhep çatışmalarıyla parçalandığı ve kaosun hüküm sürdüğü 1400 yıllık süreçten oluşmaktadır.
Bu dönemde Muhammed (as);
Nebi olarak toplumsal hayatı yönlendiren, İslam devletini kuran ve yöneten, aynı zamanda özel hayatı, ailesi, arkadaşlarıyla ilişkilerini beşeri vasıflarıyla sürdüren sivil otoriteyi temsil ederken,
Resul olarak vahiy geldiğinde olduğu gibi, ilavesiz-eksiltmesiz olarak ayetleri toplumuna tebliğ edip aktaran, Allah'ın ayetleri dışında birşey konuşmayan, adeta yürüyen canlı Kur'an olarak dinin resmi otoritesini temsil etmiştir.
Din bu dönemde en saf ve duru haliyle yaşanmıştır. Muhammed (as) bizzat toplumun içinde yaşadığı ve her türlü sorunda danışılan bir konumda olduğu için din tamamen Resul/Nebi Muhammed (as) üzerine kurgulanmıştır.
Kur'an daki ayetlerinde bildirdiği gibi aslında Allah adına konuşan, ağzından sadece Kur'an ayetleri çıkan ''Resule itaat Allah'a itaat'' sayılmıştır.
İslamın henüz tanınmaya başlandığı, dinin yerleşmesi ve toplumda kabulünün mümkün olması adına, vahyin inmeye devam ettiği, insanların dinin tebliğ edicisi ve Allah'ın Elçisi olarak karşılarında muhatap olarak gördükleri, aralarında yaşayan Resul/Nebi Muhammed (as)'e yönelik olarak Kur'an da destek ve itaat ile ilgili emirler olması kadar doğal bir şey olamaz.
O yüzden İslamın ilk döneminde, Allah'ın ilahi mesajları olan Kur'an ayetleri Resul Muhammed (as)'in bedeninde, O'nun dilinde hayat bulduğu için Kur'an da ''Allah ve Resulü'' kalıbı kullanılmış ve bu kalıp ''Allah'a uymak demek Resule uymak'' olarak anlam kazanmıştır.
İkinci bölüm olan ve Rasulullah'ın hemen vefatıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden süreçte maalesef Kur'an a dayalı, arı ve saf din giderek terkedilmiştir.
Siyasi kavgalar ve iktidar çekişmeleri, savaşlar sonucunda Emevi zulmünün hüküm sürdüğü dönemde dinde tahrifat başlamış, dini siyasi çıkarları için kullanmak adına, sipariş üzerine uydurulan ve sayıları giderek artarak yüzbinlere varan hadisler üretilmiştir. Bu yolla kendi kurguladıkları şekilde yaşanan, Kur'an dan kopuk, uydurma hadisler üzerinden içtihata dayalı mezhepçi yaklaşımlarla bir sürü din anlayışları ortaya çıkmış ve İslam dini bu farklı oluşumların birbiriyle mücadel ettiği, hatta savaştığı fraksiyonlara ayrılmıştır. Başta ehli sünnet ve şia olmak üzere, uydurma hadislere dayanarak Allah'ın yanında Nebi'miz ve güya O'nun varisi olan imam, alim, şeyh, gavs, kuttub v.b. beşeri varlıklara ilahi nitelikler verilerek, şirk temelli din anlayışları ortaya çıkmıştır. Geniş kitleler yüzyıllardır bu sapkın din anlayışlarını İslam dini sanarak yaşamaktadırlar.
Şimdi günümüzün ve geleceğin müslüman nesilleri şu gerçeği anlamalıdır;
İslam dini Muhammed Nebi/Resul'ün 23 yıllık Nübüvvet ve Risaleti boyunca tebliğ ettiği ve uyup uyguladığı Kur'an a dayalı, sadece Allah'a has kılınan, dinde Allah'tan başka hiçbir varlığa ilahi niteliklerin isnat edilmediği, dinin yalnız Allah'a özgülenerek yaşandığı dindir.
Biz işte bu ilk dönemdeki İslam'ı yani
"İndirilmiş dini" kabul ediyoruz.
Bu 23 yıllık nübüvvet dönemi sonunda Muhammed Nebi/Resul vefat ettikten sonraki 1400 yıllık dönemde dine yapılan ilaveler, tahrifatlar, bozulmalar, uydurma hadislere dayalı içtihatlar, bid'at lar, hurafeler, safsatalar, örfi ve geleneğe dayalı uygulamalar asla İslam dini olarak kabul edilemez.
Biz işte bu ikinci dönemindeki İslam'ı yani "Uydurulmuş dini" reddediyoruz.
Bu uydurma bilgilere dayalı gelenekçi/atalar din anlayışının;
''Allah Resulü'nün Kur'an ı nasıl anladığı ve nasıl uyguladığı ancak hadis kitaplarıyla anlaşılır iddiası'' asla doğru değildir.
Muhammed Nebi/Resulün 23 yıllık nübüvveti boyunca uyduğu, bizzat kendi hayatı üzerinden örnekliğini topluma yansıttığı gerçek İslam anlayışını anlamak ve uygulamak için, uydurma hadislere değil, 23 yıl boyunca O'na indirilmiş ve toplanıp yazılmış olan KUR'AN A bakmalıyız.
Muhammed (as) vefat ettikten sonra artık nübüvvete bağlı ''Beşer Resul'' gelmeyeceğine göre, kıyamete kadar O'nu temsil edecek, ölümsüz olan ''Kitap Resul'' Kur'an a tabi olmalıyız.
Çünkü Allah'ın ilahi mesajlarını tebliğ görevi yani Risalet misyonu hayattayken Resul Muhammed (as)'e ait idi.
Ancak O'nun vefatıyla bu misyon, zaten O'nun da uyup uyguladığı, sadece O'ndan konuştuğu Kur'an ile kıyamete kadar devam edecektir