Toplumda, çoğunluğun yaşam şeklinin, uydukları ve uyguladıkları kuralların doğru olduğu gibi bir inanış hâkim. Adetâ bir ‘din’dir bu yaşanan. Bu ‘din’in mensuplarının, toplumun çoğunluğunu oluşturuyor olması, diğer insanları da yanlış yönlendirir. Oysa Kur’an … Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar. (Hud Suresi, 17) ayetiyle, çoğunluğun yanlış yolda olduğunu haber verir bize.
Kur’an ayetlerine bakarsak; insanların çoğu kâfirdir. (Nahl 83), çoğu fasıktır (Maide 49), çoğu müşriktir (Rum 42), çoğu inkârcıdır (İsra 89), çoğu gâfildir (Yunus 92), çoğu şükretmez (Bakara 243), çoğu zanna uyar (Yunus 36), çoğu nankördür (Furkan 50), çoğu yalancıdır (Şuara 223), çoğu iman etmez (Bakara 100), çoğu Allah’a ortak koşar (Yusuf 106), çoğu haktan hoşlanmaz (Zuhruf 78), çoğu Kur’andan yüz çevirir (Fussilet 4), çoğu akletmez (Maide 103), çoğu ölüleri Allah’ın dirilteceğini bilmez (Nahl 38), çoğu Kıyametin geleceğine inanmaz (Mümin 59), çoğu Allah’ın mucize yaratabileceğini bilmez (Enam 37), çoğu Rızkı Allah’ın verdiğini bilmez (Sebe 36), yine insanların çoğu doğru olan dinin Müslümanlık olduğunu bilmez. (Rum 30)…
Allah insanlara, haksız çoğunluğun hevalarının koyduğu kurallara uymamalarını ve Kur’an ahlâkını uygulamalarını buyurur. Ancak birçok insan, vicdanının sesine değil, onaylamıyor da olsa çoğunluğun yaşam tarzına ayak uydurmanın zorunlu olduğunu düşünür. Onlara göre, toplumun her bireyi bu kurallarla yaşamak zorundadır.
Kur’an ahlâkını gerçek anlamda kavramamış olan kişilere göre; Allah’ın buyrukları dışında da insanların uyması gereken bazı kurallar vardır. İnsan sosyal bir birey olduğuna göre bu kurallara uymak zorundadır. Toplum bireylerinin hoşnutluğu önemlidir ve “insanlar ne der, ne düşünürler, benim hakkımda şöyle düşünmesinler, böyle konuşmasınlar” gibi düşünceler endişe sebebidir.
Kur’an’da cahiliye olarak tanımlanan bu toplumun bireyleri eğitimli, kariyer sahibi kişiler dahi olsalar, Allah’ın kudretini ve büyüklüğünü tanıyabilecek akıl ve vicdana sahip değildirler. İnsanların çoğunun bu cahil yapıda olması ve diğerlerinin de bu çoğunluğun davranışlarını kıstas almaları, tüm toplumun cehalet batağında yaşamasına neden olur.
‘‘Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle’ yalan söylerler.’’ (En’am Suresi, 116) ayetiyle bildirildiği gibi bu kişiler, zan ve tahminle hareket ederler ve insanları Allah’ın yolundan saptırarak kendi sapkın yollarına çekerler.
Farklı yollara sapan kimseler, kendileri gibi acz içindeki insanlara tabi olur, onların görüşlerini kesin doğru olarak kabullenirler. Vicdanlarını kullanmadıkları için, zamanla işitmeyen ve görmeyen kişiler haline gelirler. Ayetteki ifadesiyle bu kişiler, “Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.” (Bakara Suresi, 18)
Kur’an ahlâkını samimi olarak yaşamaya çalışan insanlar için gerçek kıstas kendi vicdanlarıdır. Vicdanı kabul etmediği halde, insanlar tarafından kınanmaktan korkarak, çoğunluğun mantığını kabullenmek büyük yanılgıdır. Vicdan, insanı doğruya yönlendiren sestir. Kişinin toplum tarafından kınanmaktan korkması ve vicdanının işaret ettiği doğrulardan kaçınması son derece akıl dışı bir davranıştır.
Kalben Allah’a yakın olmak isteyen insan, vicdanını tam kapasite kullanır; aksi ise şeytanın ve sözcüsü olan nefsin fücurunu gözetmektir. Vicdanının önüne “çoğunluk böyle yaptığına göre doğru olan budur” mantığıyla set çeken kişi yanılgıdadır. İnsanların hoşnutluğunu önemsemesi ve toplumda kınanmaktan çekinmesi nedeniyle, insanın Kur’an ahlâkını yaşaması zorlaşır.
Kur’an, insanların büyük çoğunluğunun ‘alçaltılmış’ kılındığını, samimi iman sahiplerinin ise ‘üstün’ olduğu gerçeğini vurgular. Kur’an’ın ışığında yaşamayı seçen insan, çoğunluğun yaşadığı sıkıntı ve karanlıktan kurtulur; Allah’ın dilemesiyle aydınlığa ve güzelliklere ulaşır.
İnsanların çoğunun -iman etmiyor olsa da- vicdanî olarak İslam’ın doğruluğuna kanaati gelir. Ancak iman etmek farklıdır, insanı farklı kılar. Mümin hayatını İslam’a, Kur’an’a, Allah’a adar. Hayatın sosyal yönlerini arka plâna iter.
Allah’ı hakkıyla sevmek çok önemli iken çoğunluğun bunu yapamaması çok büyük haksızlıktır, vicdansızlıktır. Gerçekten insan “zalim ve cahil”dir.
Allah’ın rızası dışında bir yaşam tarzını benimseyen çoğunluğa uyma mantığı insana kazanç değil, büyük zarar getirir. Din ahlâkından uzak yaşayan kişiler, çıkar kavgalarının ve düşmanlıkların yaşandığı dejenere bir toplum oluştururlar. Yaşadıkları huzursuzluk ise, ahirette onları bekleyen azabın başlangıcıdır.
… İşte onlar, buna (Kur’an’a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona vaat edilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar.
(Hud Suresi, 17)