20 Haziran 2002 tarihinde İçel adının kaldırılarak İl geneline Mersin adının verilmesinin evveliyatı Anavatan Partisi milletvekili Ali Er ve Rüştü Kazım Yücelen’in Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 24.10.2000 tarih ve 07-00/25 sayılı kanun teklifiyle başlamıştı.
Verilen teklifin gerekçesinde özetle; Bugünkü İçel İl Merkezi 1836 yılında bir köy olarak kurulmuştur. 1852 yılında nahiye, 1864 yılında kaza, 1888 yılında mutasarrıflık ve nihayet 1824 yılında vilayet olmuştur. Bütün bu tarihi süreçlerde ismini Mersin olarak korumuştur. 1933 yılında çıkarılan 2197 sayılı kanunla bazı vilayetler birleştirilmiş, bazıları ilçeye dönüştürülmüş, bazı ilçelerin bağlı olduğu iller değiştirilmiş ve bu meyanda İçel ve Mersin vilayetleri birleştirilerek il merkezi Mersin olmak üzere İçel vilayeti kurulmuştur şeklinde giriş yapıldıktan sonra gerekçenin devamında İçel isminin ilde yaşayanlarca da benimsenmediği ve dünyada da buranın İçel değil Mersin olarak tanındığından bahisle İçel adının Mersin olarak değiştirilmesinin uygun olacağına dair kanun teklifi verilmiştir.
Kanunun çıkması ile birlikte pek çok kişi bu konuda memnuniyetini belirtirken, pek çok kişi de geçmişten bu güne kullanılan ve atalarımızdan bize miras olarak gelen İçel adının kaldırılmasını tenkit etmiş üzüntülerini belirtmişti.
Bir atasözümüzde “olmuşla, ölmüşe çare bulunmaz” der. Gerçekten kanun çıkmış ve olan olmuş.
Hatta ilimizin isim değişikliği nedeniyle valilik önünde bir tören düzenlenmiş. Törene, Vali Akif Tığ, Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Hasan Hoşgit, Ulaştırma eski Bakanı ve MHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Enis Öksüz, DSP Mersin Milletvekili Akif Serin, Mersin Bağımsız Milletvekili Ali Güngör, alt birim belediye başkanları ile çok sayıda vatandaş katılmış. Bir konuşma yapan Mersin Valisi Akif Tığ, kentin ismi nedeniyle Türkiye'de ve uluslararası ilişkilerde ikilem yaşandığını belirterek, "İçel adının Mersin olarak değiştirilmesi için birçok neden vardı. En önemli nedenlerden biri de, 154 ülke ile ticari ilişki içerisinde olan bir merkez olması ve 1998 yılında işlem hacmi itibariyle 1 milyar 897 milyon dolarlık kapasiteye sahip Serbest Bölge'nin adının da 'Mersin Serbest Bölgesi' olmasıdır. Birlik beraberlik için Mersin'i daha ilerilere taşıyacağız" demişti. Tığ, sözlerini İçel'in son, Mersin'in ilk valisi olduğunu belirterek noktalarken, konuşmasının ardından üzeri Türk bayrağı ile kapalı olan "Mersin Valiliği" yazılı yeni tabela törenle açılmıştı. Tören sonunda Vali Tığ, makamına geçerek tebrikleri kabul etmişti.
Ben o günden bu güne öne sürülen gerekçelere inanmadım. Birçok yazar-çizer arkadaşla görüşürken bu konular gündeme geldiği için biliyorum. Benim gibi düşünen pek çok kişi var. Haberleşmenin, teknolojinin, iletişimde ülke kodunun, alan kodunun, ticarette IBAN hesap numaralarının olduğu bir dünyada nasıl bir karışıklık ya da yanlışlık olacak? Söz gelimi: zarfa Silivri yazınca yanlışlıkla Silifke ya da Siverek’e mi gidecek gönderiler…
Ama başında söylediğim gibi “olanla ölmüşe çare yok”. İçel’in kaldırılmasına üzülenlerin de Mersin adı kaldırılsın yine İçel denilsin gibi bir iddiası yok. Mersin ismi de uydurma bir isim olmayıp aşiretlerimizden birinin adıdır. Bazılarının iddia ettiği gibi mersin bitkisi ile alakalı değildir. Öyle olsa yurdumuzun değişik yerlerinde Mersin adıyla kurulan başka yerleşim birimleri olmazdı. Çünkü oralarda mersin bitkisinin olmadığı yerler de vardır.
Peki, mesele nedir? Yaklaşık Bin yıldır UÇ-İL, İÇ-İL ve İÇ-EL olarak kullanıla gelen İÇEL adının yaşatılması noktasında gayretler var. Zaten tarihi belgeler açısından bakılacak olursa İç-İl sınırı doğu tarafında Alata çayıdır. İçel Sancağı da Silifke merkezli Mut, Anamur, Gülnar ve Ermenek yerleşim ilçeleridir. Sancak merkezi konusu Ermenek ve Silifke arasında yıllarca süren mücadeleye sahne olmuştur. Bu konuda Ankara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisinde Ahmet Ali Gazel’in çok kapsamlı bir araştırması “ İçel Sancağının Yönetim Merkezi Olmak İçin Kazalar Arasında Yaşanan Mücadele” başlığıyla yayınlanmıştır.
Ermenek ilçesinin önce Konya’ya, Karaman’ın il olmasından sonra da Karaman’a bağlanması coğrafi yakınlık bakımından doğru olmuştur. Ancak yüz yıllarca beraber kader birliği yaptığımız için gönül bağımız devam etmektedir. Tarihteki haliyle ve son zamanlara kadar Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Gülnar, Mut, Silifke ve Erdemli sınırlarını kapsayan coğrafya İÇEL adını yaşatmaya ve kullanmaya devam etmeli ve her fırsatta araştırmalarda, yazılarda, şiirlerde İçel adını ısrarla kullanmalıdır.
Tarihten bu yana Cumhuriyet dönemi de dâhil yabancı kökenli yer adları fetih edenin doğal hakkı ve coğrafyanın sahibi olan milletin egemenliğinin bir işareti olarak Türkçe adlar verilerek değiştirilmiştir. Bu normaldir. Ama özbeöz Türkçe olan İçel adının değiştirilmesinin izahı yoktur. Bu sebeple İçel adının hem de kanunla kaldırılması doğru olmamıştır. Bizim Güneysu’ya Potamya, Tunceli’ye Dersim, Güroymak’a Norşin isimlerini geri getirmeye çalışanlara karşı mücadele etmemiz gerekirken Selçuklu ve Beylikler döneminden bu yana kullanılan İçel adıyla uğraşmamız tam bir tezat teşkil etmektedir.
Şimdi Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar, Aydıncık, Bozyazı ve Anamurlulara düşen görev her ortam ve her fırsatta İçel adının yaşatılması için neler yapılabileceği noktasında ortak akıl ve ortak bir davranış geliştirmektir. Söz gelimi; Mersin (İçel) ilinin kara sınırı 608 kilometre, deniz sınırı ise 321 kilometre uzunluğundadır. Bu diğer illerle kıyaslandığında büyük bir coğrafyadır, yerel ve idari hizmetlerde büyük zorluklara sebep olmaktadır. Bu zorluklar Mersin’in Erdemli’nin doğusunda itibaren ayrı bir il kurulmasıyla aşılabilir. Bulunduğumuz coğrafyanın Mersin ili ve İçel ili olarak yeniden düzenlenmesi halinde yerel ve idari hizmetler bakımından da halkımıza büyük kolaylıklar sağlanacağı görülmektedir.
Bilindiği gibi Mersin Tarsus Sancağının Gökçeli Nahiyesi’ne bağlı bir köyüydü.1852 de yine Tarsus’a bağlı nahiye ve 1864 de Gökçeli, Kalınlı ve Elvanlı Nahiyelerinin bağlı olduğu Mersin Kazası olmuştur. Mersin, 1888 de Sancak olunca Tarsus Mersin Sancağına bağlı bir kaza haline geldi. 1800’lü yılların sonu, 1900’lü yılların başında Taşeli yöresi ile Çukurova’nın batı kesiminde, Alata Çayı’nın sınır olduğu iki sancak vardı. Merkezi Silifke olan ve Mut, Anamur ile Gülnar ve Ermenek kazalarının bağlı olduğu İçel Sancağı ile Mersin Merkez ve Tarsus kazalarının bağlı olduğu Mersin Sancağı… Her iki sancak, Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında yapılan idari düzenleme ile iki ayrı İçel ve Mersin vilayeti olarak varlıklarını devam ettirdiler. 1933 yılında ise bugünkü halini aldı.
Sözün özü: Önümüze çıkacak fırsatların ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak kararlılıkla İçel adının yaşaması ve yaşatılması için elimizden gelen her türlü gayreti göstermeliyiz. Atalarımızdan bize intikal eden İçel adını gelecek nesillere aktarmalıyız.