HOŞGELDİN YA RAMAZAN!

Abone Ol


Ramazan geliyor. Haydi bakalım evlere şenlik, gözlere aydınlık, gönüllere huzur olsun..
Daha şimdiden hazırlıklara başlamalı! Belediyelerimiz birbirinden işveli sanatçılarla hemen anlaşmalı! Günü oruçla geçirip mükellef bir iftar ziyafeti çeken halkımız huşulu bir teravih namazı sonrası birazcık eğlenip moral bulsun. Zira ertesi gün yine oruç tutacak.
Yani, ziyafet olmazsa, eğlence olmazsa çekilir mi koca ramazan ayı...
Hepsi bu kadar değil elbette!
Ramazan ayının gelmesi en çok mütedeyyin, abdestli, namazlı, hele hele en çok fazla da, islamcı aydın, yazar, çizer ve "Siyasal İslam" tanımlamasından en çok nimetlenen "Dini bütün" mücahit! Kitleyi sevindirecek!
Keza, ramazan ayı sevap ayı, ibadet ayı olmakla birlikte, yeme, içme ayıdır. Dün bu dava için bedel ödediler ve bugün iktidar oldular. Tabi ki "Allah nimetlerini üzerlerinde görmek isteyecektir"
Ne yani! Bunca mücadelenin ve ödenen bedelin meyvesini yiyip, sefasını sürmeye hakları yok mu? Bol mefruşatlı ve son model döşeli, kadife perdeli evlerinde birbirlerini ağırlayıp doyasıya "Kebap" yiyemesinler mi? (Bu arada, perdenin üzerinde altın kaplama bir Osmanlı tuğrası mutlaka olmalı. Gelen misafirler ne kaytan bir "Ulubatlı" olduğunu anlasın..)
Kebap derken sadece kıyma olanı olmaz elbette. En az üç beş çeşidi olmalı! Önden biraz bal, tereyağı, peynir, meynir. Peşinden iki çeşit çorba, hemen ardından ana menüler ve salata...
Tabi baklava ve kadayıf için yarım saatlik bir ara şart. Nolacak canım, o arayıda nargile ve sigarayla doldururuz!...
STK'larımızın en çok yoğunlaştığı ve neredeyse varoluş gerekçesinin sebeplerinden birisidir Ramazan ayı.
Öyle ya, memleketin varoşlarında yaşayan garip, gureba, fakir, fukaranın derdiyle hemhal olmak lüzum eder.
Zenginler zekat verecek fakir ararken, halk fitresini dağıtacak yer ararken durulacak sıra mıdır!...
Herkes vazife başına! Haydi bre yiğitlerim, kim tutar sizi!..
Gülümsediniz! Ben de öyle.. Hafiften gülümsedim... 
Bugün yaşadıklarımız veya yaşanacaklara dair öngörülerimiz dünü özletti.. 20 yıl önce!... Daha evvelleri!..
Birşey hatırlattı mı?
Dünyanın öbür ucunda bir müslüman zulme uğrasa, Filistin'de bir çocuk şehit edilse, Üniversitede bir kızın başörtüsü zorla açılsa Cami avlularında ABD ve İsrail bayrakları yakanları özledim!.. Herşeyini bir tarafa atıp, Allah'ın diniyle ve onun dertli kullarının derdiyle dertlenen o kutlu topluluğu özledim!.. Tek silahı kalbinde ki imanı, tek serveti cebinde ki tesbihi! O mertlerin, zalimlere yiğitçe haykırdığı sloganları özledim!..
İşte burada tıkandım... Şimdi acaba ne yaparlar, neredeler?..
Ne yazayım ki daha? Kime yazayım ki daha? Kusurumu bağışlayın ey "İnsan"lar! Tüm yazdıklarım ve söylediklerimin hepsi kendime ve bana ve bize!..
Keza, yeryüzündeki tüm cinayetlerin, haksızlıkların, yokluğun ve fukaralığın tek mes'ulü benim,biziz!...
Haksızlara dur! Demekle yükümlü olan benim/Biziz!..
Niçin biliyor musunuz?
Çünkü ben/ Biz"MÜSLÜMAN/IM/IZ!"...