Yüreğimdeki kalem hiç durmaz… İçeriden haber geldi. Bahire’m ve Selim, umut dolu söylemlerle döndüler. Ablam uyanmış, dualarla hayata dönmüş! İlahi bir zaman ve haber… O sevinçle sarıldık birbirimize. Ne yazık ki gözlemlemeden, yazmadan duramadım anlık izlenimlerimi…
Hastane kapıları… Açılıp kapanan, her seferinde başka bir hikâyeyi ardında saklayan, içeri giren herkesin yüreğinde bir yük taşıdığı kapılar. Kimi ağrıyla, kimi korkuyla, kimi ise sadece bekleyerek…
Bahçedeki banka oturmuş bir anne, gözlerini acil servisin ışıklarına dikmiş. Kollarında, dualarla sıktığı bir tespih var. Birazdan doktor çıkacak, iyi haber getirecek. Buna inanmak istiyor. Yanında genç bir adam, elinde telefon, titreyen parmaklarıyla sürekli aynı mesajı yazıp siliyor:
"Merak etme, iyi olacak."
Ama kime yazacağını bilemiyor.
Öteki köşede, yaşlı bir adam elinde bastonu, gözleri uzaklara dalmış. İçeride yatan eşi için belki de bininci kez aynı cümleyi fısıldıyor:
"İyileşecek… Eve döneceğiz… Bahçedeki sardunyalar yine onun ellerinden su içecek…"
Ama her bekleyişin içinde biraz umutsuzluk da var. Bir yerlerde bir ambulans sireni duyuluyor, biri aceleyle içeri koşturuyor, bir başkası doktorun yüzündeki ifadeden sonucu anladığını fark edip gözlerini kapatıyor. Hayat burada, hastane bahçesinde, acıyla ve umutla iç içe akıyor.
Ama en çok da umut var burada.
Yeni doğmuş bir bebeğin ilk ağlaması duyuluyor. Bir odadan taburcu olan bir hasta çıkıyor, annesinin boynuna sarılıyor.
"Bitti anne, iyiyim." diyor, gözleri ışıl ışıl.
Kapıların ardında hastalık da var, bekleyiş de, korku da. Ama en çok da hayata tutunanların, her şeye rağmen "İyileşeceğiz." diyenlerin umudu var.
Çünkü hastane kapıları her gün kapanır, ama umut hiçbir zaman tamamen kapanmaz.
Kıymet Şahin
01.02.2025 10:17