“Hangi demokrasi?” diye sorardı Attila İlhan. Her konuda HANGİ sorusu sorulmalı derdi. Şimdiki demokrasinin PİYASA DEMOKRASİSİ olduğunu tekrarlardı sık sık .. Türkiye batıya peşkeş çekilmiş ve bu, ‘demokrasi’ diye halka yutturulmuştu. Oysa Cumhuriyetin tüm kurumları dağıtılıyor ve -piyasa demokrasisine- geçiş öngörülüyordu. Derdi ki
“Demokrasi, güçsüzün güçlü karşısında örgütlenme özgürlüğüdür ki piyasa demokrasisi bunu engellemekle yükümlüdür. Zaten demokrat olarak adlandırılan batı ülkelerinin çoğu cumhuriyet bile değildir. Çoğu hala krallıkla yönetilmektedir. Söz ettikleri piyasa demokrasisi ise güçsüzü değil güçlüyü korur, gücüne güç katar!.”
İşte böyle derdi.. Ne kadar açık değil mi ama kaçımız anladı ve gereğini yaptı?!
Eylül 2011’de KAÇIN DEMOKRASİ GELİYOR! adlı kitabı yayınlamıştım. Gelen demokrasi değildi, en koyusundan bir faşizmdi.”
“ Demokrasi, özelleştirme ve küreselleşme ile geliyor. Cumhuriyetin tüm kurumlarını yok ederek yerine serbest piyasanın acımasız ve bölücü kurallarını koyuyor. Ulus devleti parçalamak istiyor. 1950’den beri sözde demokrasi yaşıyoruz Nerede olduğumuz ortada. Bugün geldiğimiz noktada, tüm zenginliklerimiz batıya peşkeş çekildi, Avrupa Birliği emriyle emekçiler yok sayılıyor, sendikalar dağıtılıyor; öğretmenimiz, öğrencimiz, doktorumuz batı demokrasisinin emri ve kumandası altında sersefil! Demokrasi adına iç savaş kışkırtılıyor…”
Aslında planın adı hiç değişmiyor : Böl ve yut…
“Halk bunun farkına varırsa tezgah yürümez. Basın, televizyon, sinema, moda, müzik sanayi, bilgisayar oyunları, demokrasicilik oyunları, seçim kukla tiyatrosu filan o nedenle var.”