Hamas İsrail’e niçin saldırdı sorusu elbetteki anlamsızdır.
Hamas, Yaser Arafat’ın ölümünün ardından Filistin İslam Devletini kurmak için GAZZE’de kurulmuş bir siyasi partidir. Hedefi ve düşmanı İsrail devletidir. Her zaman ve her vesile ile İsrail’e saldırması beklenmelidir.
Fakat bu son saldırısı için sorulacak esas soru şu olmalıdır.
Bu saldırının zamanı niçin Türkiye’nin Suriye ve Irak üzerinden çok geniş ve kararlı olarak PYD; PKK; YPG’nin sadece silahlı hedeflerine değil varlığını sürdürmesini sağlayan tüm yaşamsal hedeflerine yönelik bir harekatı başlattığı günler ile örtüştü?
Türkiye çok iddialı ve kararlı başlattığı son harekatta en çok hangi ülkeleri rahatsız etti?
ABD, İRAN ve FRANSA !
Fransa nereden çıktı demeyin.
Fransa Afrika’da ve Suriye’de, Karabağ ve Ermeni meselesinde zaten Türkiye ile karşı karşıya ve hasım.
Bu üç ülke Türkiye’nin son harekatını durdurmanın yolunu Hamas üzerinden bulmuş olamazlar mı?
ABD ve Hamas’ın dolaylı işbirliği bir paradoks olarak görülebilir.
Ama bir çok karmaşık olayı çözmenin en basit yolu, gerçek kazananın ve gizli amacına ulaşanın kim ya da kimler olduğuna bakmak gerekir.
Bence bu Hamas saldırısını değerlendirirken Türkiye merkezli bir analize ihtiyacımız var.
Son 4 yılda Türkiye Kafkasyada,Ortadoğu’da ve Afrika’da ABD-BATI emperyal hesaplarını bozan büyük bölgesel güç olarak görünür hale geldi.
Türkiye’nin son güney sınırları ötesinde derinlikli ve tehdit odaklarını bitirme hedefli Suriye ve Irak topraklarındaki harekatında başarılı olması halinde başta ABD olmak üzere İran ve Fransa bölgede tüm etkinliğini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya geleceklerdi.
Türkiye’nin bu harekatta “üçüncü unsurları” uyararak hedef olan teröristlerin yanında yöresinde bulunmama ikazı bu ülkeleri ciddi olarak sıkıntıya soktu.
Ya ikazı ciddiye alıp bölgeden uzaklaşacaklar ve bu durumda Türkiye hedefine ulaşacak; ya da ayrılmayıp Türkiye ile savaşı göze alacaklar.
Savaşı göze alamları elbet mümkün değil.
Çünkü bu durumda ortaya çıkacak cehennemi çok iyi biliyorlar.
İşte bu sıkışık durumdan Hamas ile zaman kazanabilir ve Türkiye’nin harekat bölgesindeki Arap aşiretleri ile kurduğu dostluk ve işbirliği ile birlikte sesiz kalma sözü veren bazı Arap devletlerinin önüne yeni bir durum çıkararak siyasi önceliklerini değiştirebilirlerdi.
Bunun için Hamas-İsrail çatışması Arap dünyasını İsrail karşıtlığında birleştirebilir ve bu durum Türkiye’yi desteklemek önceliğinin yerini değiştirmekle kalmaz, Türkiye’yi Hamas- İsrail çatışmasında taraf olmaya zorlayarak sıkıntıya sokabilirdi.
İran bu durumda Hamas’ı direk destekleyerek İsrail’e karşı sert tavır alarak müslümanlar nezdinde Suriye ve Irak’ta Türkiye karşısında zayıflayan siyasi insiyatifini tekrar kazanabilirdi.
ABD, İsrail’in yanındayız derken aslında Hamas ve Arapları kışkırtarak sizin esas davanız ve hedefiniz İsrail.ABD, Türkiye ile ilişkilerinizi yeniden düzenlerken, Türkiye’nin sizin asıl davanıza bakışını ve nerede nasıl davranacağın görün demek istemiş olabilir.
Bu durumda İsrail, aslında ABD, İran ve Fransa’nın bölgede kendi düştükleri ya da Türkiye’nin yeni hamlesi ile düşecekleri hayati gördükleri bir stratejik kayıptan kurtulmak için kurban seçilmiş gibi gözüküyor.
Eski bilinen kalıpların algılarından bir an kendimizi kurtaralım. ABD-İsrail ayrılmaz bir bütünlükte siyasi ittifak içinde diye kesin bir kanaatimiz var. Evet stratejik olarak bu kabul doğrudur. Fakat taktik anlamda dönemsel anlaşmazlıklar olamaz mı? Niçin 1 yıla yakın süredir İsrail de büyük mitingler ve huzursuzluklar yaşanıyor? İsrail’de ABD’ye karşı güvensizliğin ve huzursuzluğun sebebi ne?
Hamas’a böyle büyük bir saldırıyı bugünlerde yaptıran güç, ABD,İran ve Arap Birliğini ve İsrail’i bölgede yeniden gündeme getireceğini ve Türkiye’nin harekatını durduracağını düşünmüş hatta planlamış olamaz mı?
ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail on binlerce füzenin hazırlığına ve yüzlerce Hamas militanın İsrail’e sızarak büyük eylemler yapacağına dair en ufak bir istihbarata nasıl olurda sahip olamazlar?
Bu mümkün olmadığına göre bu saldırı planlanmış ve istenmiş demektir.
Bölgede Türkiye’yi durdurmanın tek yolunun bu savaşı büyütmek ve tüm Ortadoğu’yu kana bulamak olduğu stratejisi için düğmeye basılmış gözüküyor.
Türkiye, bu büyük tuzaktan ancak Türk Dünyası ile siyasi güç birliğini büyüterek çıkabilir.
Hamas’la kurulan bu zorlama taraftarlık tuzağına Türkiye düşmeyecektir.
Dün Karabağ, Zengezur, Doğu Türkistan söz konusu olunca kimin ne söylediği hangi tarafta olduğu gerçeğini ve Filistin-İsrail çatışmasının bir din savaşı değil bir coğrafyanın paylaşım savaşı olduğunu unutmayacağız.
Bu coğrafyada hassas olduğumuz tek yer tek şehir KUDÜS’tür.
Ayrıca her iki tarafında kadın, çocuk ve yaşlı demeden hunharca katliamlar yaptığı kirli bir savaşın asla tarafı olmamalıyız ve inşallah olmayacağız da.
Türk milleti savaş ahlakı olan “ordu-millettir”.
Ve bu gerçeği itiraf etmeselerde bölgede tüm taraflar ve halklar bilmektedir.
Hakkı Şafak Ses