Bu memlekette en çok kafaya alınanlardan biri olduğumu düşünüyorum.
Kim benim yanımda kimi yerden yere vuruyorsa bir gün sonra onunla birlikte oluyor.
Kim benim yanımda kime beş 'para etmez adamın teki' diyorsa diğer gün onunla kol kola yürüyor.
Kim benim yanımda 'ondan memlekete bir hayır gelmez' diyorsa diğer gün onu memleketin kurtarıcısı olarak lanse ediyor.
Kim benim yanımda kiminle ilgili 'Yeter artık yeter! Bununla yol yürünmez' diyorsa diğer gün aynı kişiyle ilgili 'pazara kadar değil mezara kadar' paylaşımları yapıyor.
Kim kiminle ilgili 'onunla cennete bile gitmem' diyorsa diğer gün aynı kişiyle aynı karede yer almak için cansiperane bir mücadelenin içine giriyor.
Kim benim yanımda ahlaktan, vicdandan, adaletten bahsediyorsa diğer gün her türlü olumsuzluğun resmi anıtı olanlarla fotoğraflar çektiriyor.
Kim benim yanımda kimi memleketin başına bela olmuş en kötü bir musibet olarak görüyorsa, diğer gün aynı kişinin bu memleketin başına gelmiş en güzel şey olduğunu söylüyor.
Kim beni kime karşı dolduruşa getirmek istiyorsa diğer gün aynı kişiyle dolmuşta seyahat ediyor.
Şükür ki, öğrencilik yıllarımda her gün değilse bile, üç günde bir "Gazcılar'da inecek var" ikazıyla şoförün dikkatini çeken biriydim.
Ben sadece onlar mahcup olmasın, üzülmesin, ikiyüzlülükleri açığa çıkmasın, utanmasınlar diye susuyorum.
Suskunluğum aptallık olarak anlaşılıyor onların gözünde.
Onları utandırmaktansa bilerek ve isteyerek Abtal görünmeyi tercih ediyorum.
Yani o kadar çelişkilerle dolu bir hayat yaşadıklarını bilmediğimi bilmiyor olamazlar, bu kadar saf bu kadar salak olamazlar diye düşünüyorum.
Bu memlekette en çok kafaya alınanlardan biri olduğumu düşünüyorum; kafası her türlü üçkağıtçılığa yatan ve her türlü pozisyona peşin peşin razı olanlar tarafından.
Dertlerinin memleket, ülke, adalet, güzellik, dürüstlük, hakkaniyet, ahlak olmadığını biliyorum.
Dertlerinin, fahişe diye taşladıkları kapıdan içeri alınmadıkları için olduğunu biliyorum.
O kapı kendilerine açıldığında ilk girecek olanların, onlar olacağını da biliyorum...
Onları kıramıyorum, yadırgamıyorum, ayıpsamıyorum.
Ama dünyanın kendilerinden ibaret olmadığını bilmelerini istiyorum.
Bu ülke, bu memleket, bu insanlar bu halde ise, bu halde olmalarının nedeninin kendileri olduğunu bilmelerini istiyorum ama bunu kendilerini ayakta tutan şeyi kaybetmesinler diye söylemiyorum.
Beni kafaya almakla, vicdanlı, ahlaklı, dürüst, cesur insanlar olarak görünmek hoşlarına gidiyorsa onları mahcup etmek gibi herhangi bir davranışın içine girmeyeceğim; her zaman olduğu gibi onlar konuşacak ve ben susacağım. Yüzümdeki muzip ifadeden, "Yav he he" dediğimi anlamayacaklar...
İnsanların aptal olduklarını yüzlerine vurmaktansa aptal görünmeyi tercih ediyorum. İnanmış gibi, hak vermiş gibi, gerçekten öyleymiş gibi yapıyorum mesela.
Bu onları mutlu ediyorsa eğer, ne mutlu bana.
Ben kafaya alınmak için bekliyorum, sizler de aynı kafadaysanız buyurun gelin...
Yalnız her an her şey olacakmış gibi de dikkatli olun... Ee, sonuçta benim de bir sabrım var yav... Taşarsa hiçbiriniz önünde duramazsınız. Ama malumunuz "taşmayan sabır, sabır değildir."
Mart / 2019
(İşin kötüsü aradan geçen 4 yılda aynı maceranın devam etmesi. 2019 yılının Mart ayına nazaran daha kötü işletiliyorum, hem de göz göre göre hem de bile isteye...)