Gömlekçi Mehmet Usta

İlkokul dördüncü sınıfa geçtiğim yaz çıraklık ettiğim gömlekçi Mehmet Usta. Yanında çalışmıştım. Hoca Ömer camiinden günde on kez su taşıdığımı hiç unutmam.

Abone Ol

Organizeden tam çıkıyordum ki yaşının 64, 65 olduğunu tahmin ettiğim bir amca elini kaldırdı, ben durunca çarşıya bırakıp bırakamayacağımı sordu.

Çarşıya gitmememe rağmen, bırakacağımı söyledim.

Bindikten sonra tanıdım. İlkokul dördüncü sınıfa geçtiğim yaz çıraklık ettiğim gömlekçi Mehmet Usta. O yaz üç ay yanında çalışmıştım. Hoca Ömer camiinden günde on kez su taşıdığımı hiç unutmam.

Bir de haftalık vermediği için çok üzüldüğümü.

Beni tanımadı. Sevindim ama. Onu utandırmak istemiyordum. Perişan haldeydi. Pantolonu yırtık, terden beyaz lekeli gömleği solmuş, elleri nasırlı, beti benzi kalmamıştı. Kibarlığından hiçbir şey kaybetmemişti. Durdurduğu için defalarca özür diledi, helallik istedi. Ben de her seferinde çarşıya iniyorum, külfet olmaz dedim.

Bu arada fırsatını bulup adımı söylemek istiyorum, ancak bir türlü yapamıyorum. Çünkü kıyafetinden ve yüzünün ifadesinden durumunun pek de iyi olmadığını görüyor, eğer tanıdığımı anlarsa mahcup olur diye geçiriyorum içimden.

Kırk yıl olmuştu. Durumu çok iyiydi o zaman. Gömlek terzisiydi. Rafları kumaş doluydu. Siparişleri bir aydan önce teslim edemiyordu. En tanıdık gelse rica minnet on gün sürüyordu. Bir gömlek yarım gününü alıyordu halbuki. Ütüyü ben yapıyordum. Arada bir düğme de dikiyordum. İlik açacaktım ki okullar açıldı, çıktım.

Neyse, dayanamadım sordum.

Eğer kendimi tanıtmadan arabadan inecek olsaydı saygısızlık etmiş olacağımı düşünüyordum.

“Beni çıkaramadınız herhalde?" dedim.

Döndü yüzüme baktı:

“Hıhı… Tanıyamadım. Kusura bakma.”

“Suat… Suat Tekin. Gömlekçiydiniz. Ben de çırağınızdım," dedim.

Adamın eli dizindeki yırtığa gitti. Görmemi istemedi. Oysa kaç kez gözüm takılmıştı. Ben, yapacağım iyiliğin peşindeydim. Yırtık umurumda değildi. Fakat onun aklı yırtıktaydı.

İlk kez yaptığım iyiliğe üzüldüm.