Bir Galatasaraylı olarak kıskandım. Kıskanmadım desem yalan.
Adam "Adayım," dedi, bir anda gündem oldu. Türkiye onu ve Fenerbahçeyi konuştu.
Halbuki bana ne... Hangi kulübün başkanı kim olacak bana ne. Renklerine ve çocukluğumuzun idolu olan Metin Oktay'a hayranlıktan dolayı seçtiğim Galatasaray'da bile başkan kim olacak merak etmem. Kim olursa olsun. Spor için, gençlik için, tanıtım için, başarı için kulüp yöneticiliğine soyunan biri, kulübün adı ne olursa olsun takdir ederim.
Spor yöneticiliği yaptım, bilirim. Zamanınızı alır, para harcarsınız, işler iyi gidince yere göğe sığdırmazlar, kötü giderse uykunuz kaçar, düşman kazanır, olmadık iftiralara maruz kalırsınız. Tribün coşkusu ve başarı tek teselliniz.
Kabul edelim ki adaylığı bile heyecanlandırdı.
Bu yaşta, bu sevgi, az bulunur.
Bravo... kıskandım.
Sandıktan mağlup çıktı, ama fener kazandı.
Kaybettiği halde kulübü kazanan kaç başkan var dünyada. Bizde bir tek Abdürrahim Albayrak'ı gördüm buna yakın, o bile bu kadar değil. Hele Fatih diye biri var ki ismi sevmesem adını bile anmayacağım. Oyunculuğu sırasında aramızda geçen konuşma ve otelde takım arkadaşları ile ilişkisini gördükten sonra Galatasarayı bıraktım.
Sayesinde 10 yıldız taksak sevinmem, bakışım değişmez.
İnsan, kalitesinin kattığı değeri cehaletinin nişanesi gibi görür, maydanoz suyundan atom bombası yapmış gibi ortalıkta dolanırsa sadece ayıplanır. Kaldı ki misliyle karşılığını aldı. Alsın, helali hoş olsun. Ancak kibri ve kasıntısı dayanılacak gibi değil.
Neyse, konu Fener ve Aziz Yıldırım.
Ali Koç seçildi, Aziz Yıldırım kazandı. Fener kazandı.
Spor bazen şirazesinden çıkıyor, başka başka yerlere gidiyor, gereksiz, abartılı, faydasız noktalara varıyor, ayrı. Ne edelim ki kulüplere yarıyor. Gündem değişiyor.
Son kertede spor iyidir ve spor olarak kalmalı.
Çizgisinden, maksadından, hedefinden sapmamalı.
Anlık da olsa, geçici de olsa mutluluğu var ve gerekli.