Bu ülkenin en kısır en fikirsiz tartışmalarından biri şahısları etnik kimlikleri üzerinden veya dönme diye damgalamaktır.
Devletin kurucusu Atatürk, millet anlayışında millete mensubiyeti kanla değil Türkiye'ye aidiyet duygusuyla olduğunu işaret etmiştir.
Damgalama öyle yobazlığa varıyor ki damgalanan kişilerin yaptıkları iyi şeyler de siliniyor. Yok ediliyor.
İsmail Cem veya Abdi İpekçi bu ülke onlara sürekli dönme dendi. Hatta Apo'ya Bekaa vaadisinde onun önünde tiyatro kurup sözde tarih baba rolü oynamış bir prof "İsmail Cem'in cumhurbaşkanlığını -dönme olduğu için-ben önledim" demişti. Halbuki o profun dedeleri Kurtuluş savaşı yıllarında Tarsus'ta Fransızlarla işbirliği yaptığı ortaya çıkmıştı. O da inkar etmemişti.
.
İsmail Cem bu ülkede Dışişleri Bakanlığı yaptı Türkiye aleyhine hangi yanlışı yaptının sorusunun cevabı yoktur.
Abdi İpekçi'nin teröre kurban edilmesinin en önemli nedeni 1978'de hızlanarak devam eden sağ sol çatışmasına bir son vermek, Türkiye'deki gerilimi azaltmak için Ecevit'le Türkeş'i anlaşmaya, bir araya getirmeye CHP-MHP koalisyonu kurmaya niyetlenmesi hatta teşebbüs etmesidir.
İsmail Cem'le ilgili hayıflandığım bir durum daha vardır o da şudur; Bizim mahalle Osmanlının yıkılışının "işler tıkır tıkır yürüyordu Bazı hain kişiler geldi devleti yıktı" anlayışı yerine onun bin yıllara tesir eden Osmanlıyı tarihten silen Osmanlı dışındaki Rönesans Coğrafi keşifler, sanayi devrimiyle, sosoyal, ekonomik düzeni sarsan ve asırlara tekabül eden süreci anlatan Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihini okumamalarıydı. Okunsaydı bu kadar sığ asla İslamla bağdaşmayan, tamamen klasik bir ırkçılık olan köken damgalanmasına başvurmazlardı.
O kitapta dış borçların yıkıcı tesirini Osmanlıyı bu alanda soyan emperyalistlerin üç kağıtlarını, Duyunu Umumiyeyi de dikatle alır fuzûlî borçtan kaçınırlardı.