DONKİŞOT
Donkişot üzerinden bir yazı kaleme alacağımdan dolayı yeniden okumaya başladım. Donkişot’u bu ikinci okuyuşumda beni oldukça etkiledi. Çağının ruhunu yakalayan sanat eseri pek azdır. Hele çağını aşıp, bütün çağlara seslenen sanat eseri ise ancak parmakla gösterilecek kadar azdır. Bana göre doğduğu çağdan günümüze kadar bütün çağlara söyleyecek sözü olan tek roman Donkişot’tur. Donkişot yayınlandığı dönemde şövalyeliği alaya alan, engizisyonun sansürünü akıllıca geçiştirip söylemek istediğini yine de söyleyen, akıl ile duygunun, gerçek ile hayalin çarpışmasını anlatan özellikle de sanal dünyaya mahkûm olduğumuz bu günlerde, çağımızın ruhunu yüzlerce yıl evvel dile getiren bir eser. Corona ile mücadele ettiğimiz, dijital/sanal dünyada daha çok yaşadığımız bu günlerde ne çok Donkişot’a benzeriz. Donkişot’un hayatını okurken, hayalperestliğini, daha doğrusu gerçekte olmayan ama zihninde yarattığı –tıpkı bugün negatifi olmayan sanal dünya gibi- sanrılarla yel değirmenlerini dev, koyun sürülerini ordu, çobanları şövalye, hanları şato gören Donkişot gibi, biz de gerçekte ete kemiğe bürünmeyen, bir fotoğraftan ibaret sanal dünyada yaşamıyor muyuz? Donkişot’un hayal dünyasından ne farkı var bizim sanal dünyamızın? Donkişot'un sanrılarına güleriz de sanal dünyadaki gerçek olmayan yalnızca fotoğraftan ibaret dünyamızı ise ciddiye alırız. Hatta Donkişot, ortaçağ dünyasının yalnızlığı içinde sığındığı şövalye romanlarıyla kendine bir dünya kurmuş ve o dünyayı gerçeğe taşımak istemişti. Biz ise bütün canlılığına, hızına, renkliliğine rağmen gerçek dünyamızdan kaçıp cebimizde taşıdığımız sanal dünyaya sığınıyoruz ve bunu bir gelişme, bir hakikat, bir gelecek sanıyoruz. Donkişot’un dünyası saf, temiz erdemli, merhametli ve çocuksudur. Delilik ile akıl arasındadır. Bizim dünyamız ise ikiyüzlü, kirlenmiş acımasız bir dünyadır. Onun dünyası değil, bizim dünyamızdır deli olan…
Cervantes yaratığı Donkişot ile çürüyen çağımıza ayna tutan büyük sanatçı. Çağlarına övgü dizen, kralların, imparatorların çanak yalayıcılığını yapan sanatçı ve aydınların tersine çağıyla hesaplaşan, aristokrasi, soyluluk gibi devrinin rağbet gören seçkinciliklerine eleştireler yöneltmekle kalmayıp alaya alan büyük yazar… Kahramanı Donkişot ne kadar merhametli ise Cervantes o denli acımasızdır çağına karşı… Donkişot sanrılar dünyasında yaşayan kahraman. İskender, Sezar, Napolyon’u yeniden yaratmak için yeniden büyük savaşlar çıkarmak gerekir. Ama Donkişot’un savaşı hepimizin, insanlığın ezeli savaşıdır. Varoluş sancısı çeken, kim olduğunu arayan insanın savaşı... Büyük savaşların büyük kahramanları kitapların tozlu sahifeleri arasında gizlenmişlerdir ama Donkişot ise içimizde yaşamaktadır. Hangimiz kitap okuyup da Donkişot gibş bölünmüşlük yaşamadık. Yaşamadık ise gerçek anlam okumamış, anlamış, aydın olamamışız demektir... Donkişot rir sokak başında, bir mezarlıkta, bir handa bir değirmende her an karşımıza çıkabilir.
Donkişot idealin gerçekten, hayalin hakikatten doğru olduğuna inan adamdır. Asaletin safkan belgesiyle ölçüldüğü bir dönemde faziletin soydan daha önemli olduğunu haykıran kişidir. Fildişi kulesindeki aydını “aşiyan”dan indirip hayatın içine katan adamdır. Bilgi ile eylemi şahsında bütünleştiren entelektüeldir. Asaletin efendilikle değil, hizmetle olduğunu gösteren şövalyedir. Adaletin güce değil, inanca ve vicdana dayandığını gösteren bilgedir. Bedene değil ruha, şekle değil yüreğe inanan, asaleti kendinden menkul adamdır. Soyluluk geçmişe değil, geleceğe yüce değerler bırakmak olduğunu gösteren asil insandır. İdeal hakikatten, efsane tarihten daha gerçekçi olduğuna inanan ve bunu şahsiyetinde somutlaştıran kişidir. Donkişot güçlülere meydan okuyup zayıflara arka çıkan ölümsüz kahramandır. Donkişot kendi çağının acımasız engizisyonuna ve faşizmine karşı dünyanın gelmiş geçmiş en hümanist adamıdır. Faşist İspanya’nın Yahudilere ve Müslümanlara yaptığı soykırımı Engizisyonun lanetine rağmen ironi ve imgesel sözcüklere sığınarak dile getiren mizah ustasıdır. Donkişot üç büyük dine aynı mesafede duran, hepsine saygıyla bakan “İbrahimi” yani üç ilahi dinin menşeini içinde barından Hanif dinine mensup inanmış adamdır. Donkişot, gelmiş geçmiş bütün felsefecilerin, varoluşçu yazarların içinden çıkamadığı insanın yazgısını trajikomik şahsiyetiyle somutlaştıran aşkın bir felsefecidir. Bana göre Donkişot, tarihin gelmiş geçmiş bütün kahramanlarından daha kahramandır.
Donkişot aşık ve aşkın bir şahsiyettir. Her macerası Mevlana'nın Mesnevi'sindeki hikemi kıssalar gibidir. İnanç ve aşkı öncelemiş adamdır. Köylü saflığını bozan aristokrasinin kirlenmişliğini ortaya koyan idealisttir.
Sancho Panza gerçek dünyanın, Donkişot sanal dünyanın temsilidir, yani çağımızın. Eğer kim ki Donkişot’a deli diyorsa, kendi aklını inkâr ediyor demektir. Donkişot’a göre imkânsız diye bir şey yoktur, zor olan şeyler sana imkânsız görünenlerdir. Oysa nesneler hakkında tecrüben olsa dünyada imkânsız olan diye bir şeyin olmadığını görürsünüz. Zira Donkişot gibi akla sahip olanlar, hayaller, rüyalar, sanrılar görenler imkânsızı başarmışlardır. Donkişot dünya krallığı kurmaya çalışan İsa’dır, merhamet ve sevgi için savaşır. Donkişot Musa’dır, Firavunun iktidarını sarstığı gibi devrinin asalet düşkünlerinin, engizisyonların, şövalyelerinin iktidarını ironi bir şekilde sarsmıştır. Donkişot Muhammed’idir; “cahili Arap toplumunun şirkini ayaklar altına alıp tevhidi haykırdığı gibi “iki sadece birdir” diyen adamdır. Bölünmüş kişiliğin temsili Donkişot ile Sancho Panza'dır. İki bedendirler ama eylemleriyle tek bir insan yani aklı temsil ederler. İkisinin aklının birleşimi tek insanı sembolize eder. Zira sorun insanın zihnen bölünmüşlüğüdür. Özellikle aydınlar bu bölünmüşlüğü, ikilemi derinlemesine yaşarlar… Sonuç olarak Donkişot benim ölümsüz kahramanım!