Çocukluğumda en mutlu olduğum yerde sessiz şefkatini gözlerinin içinde yaşatan "Meryem yengem" çatı katım ve kuzenim Nurhan’a “sakla beni” derdim, çağırdıklarında kendimce oyunlarım vardı, ismimi çağırırlar sağır olur duymazdım minik bir domuz gibi burnum kanatlanıp içimdeki cimcime ile gülerdik “seni çağırıyorlar” hayır ben ismimi değiştirdim o başkası derdim işte avaz avaz duymazdım ben oraya ait değildim adımda Kıymet değildi ömrün uzun olsun güzel annem ve Meryem yengem!
DİLSİZ GÖZYAŞLARIM!
Güneşin maviye yakardığı
Bulutların kızıl ateşi
Öptüğü saatlerde
Bir yonga kokusu
Genzimi yaktı
Ağustosun gülüşüne
Sarıldığı
Hüznün saatlerinde
Vadiye dökülmüş
Kızıl kahve fındıklar
Sardı her yanımı
Ağladığını ilk o zaman
Öğrendim bulutların
Solmaya yüz tutmuş
Yıldızlardan
Düşlerim tırmanıyor
Kerpiç duvarlı evimizin
Sönmüş bacasından
Bir güvercin kanadına
Hiç doğmamışım
Gibi attılar
Kararmış tahta beşiklere
Meryem ana
Gülüşü çıkageldi
Çatı katı rüyalarıma
Öfkem yükseldi
Yeşil tepelere
Soluklarımda
Yangın yeli lodoslar
Acısı çıkageldi
Suskunluğumun
Dilsiz gözyaşlarım
Döküldü sağırlaştı
Gelincik ölülerinde
Yıkıldı toprak damım
Erguvan rengi
Bir türkü tuttu elimden
Bir oluk suda
Can buldu
Aciz bedenim
Doğduğumda ağladığımı
Duymayan anam
Yaşları aktı susuz
Soluklarımda
Döküldü sersefil
Akasya dallarından
Sürgün şiirlerime..
Kıymet Şahin
01.Şubat.2024 12:48