Dilimiz, kendi ülkemiz dışında dünyanın hiçbir ülkesinde para etmiyor.
Paramız, bırakın dünyanın bir başka ülkesinde, kendi ülkemizde bile artık geçer akçe sayılmıyor.
Büyük şehirlerde Türkçe tabelalara rastlamak, Türkçe konuşanlara kulak misafiri olmak Kerbela'da coşkun akan bir nehre rastlamak kadar mucizevi bir şey.
Gençlerimiz, 3. dünya ülkeleri olarak adlandırdığımız komşu ülkelerin sınırlarında üç kuruş ucuza cep telefonunu alabilmek için ömür tüketiyor.
İmkanlar el verse ve sınırlar kaldırılsa bir gecede bu ülkeyi terk edecek milyonlar var.
Sorsan mutluyuz ve gururluyuz.
Sorsan milliyiz ve yerliyiz.
Sorsan vakur ve onurluyuz...
Dili para etmeyen, parası para etmeyen, ürettiği kendine yetmeyen, dış borçlarla ve ve ithal ettiği ürünlere uyguladığı Deli Dumrul vergileriyle ayakta kalmaya çalışan bir ülke kendi vatandaşlarına bir gelecek vaat etmiyor ne yazık ki.
Asgari ücretin bir ev kirasına, 30 yıl çalışan bir emeklinin maaşının faturalarını ödemeye yetmediği bir ülkede sloganlarla, vatan millet edebiyatıyla zevahiri kurtarmaya çalışanlar, kendileri deveyi hamuduyla yutarken, bu ülkenin güzel insanlarını kendi ülkelerinde adım adım vatansız bırakanlardır.
Yerli ve milli, onurlu ve gururlu olmak elbette güzel.
Ama unutulmasın ki bir ülkenin onuru o ülkede yaşayan insanların onuru kadardır.