1970’lerin ekmek, su gibi sosyal hayatımızda olan ideolojik yapılar şimdileri hayatımızda unuttuğumuz kötü hatıralarımız gibiler.
Eski iddialı söylemleri de saygınlıklarıda yok artık.
Ne onları yazan köşe yazarları ne TV lerde
Hararetli savunan konuşmacılar var.
Dünyanın değişimine ayak uyduramadılar kendilerini yenileyemediler,fikir yapılarını revize edemediler .
Ve her geçen gün küçüldüler.
Marjinallikten kurtulamadılar.
Toplum sosyolojisini okumaktan insan psikolojisini tahlil etmekten dünyada olan bitenden uzaklaşınca
Ne ciddiyetleri kaldı ne önemleri ne saygınlıkları.
Dünyadaki sol başka mecralara kayıp
Kendini başka isimlerle ifade etme yolunu seçmiş durumda,fakat yeni yapıları anlatım ve fikirleri ile toplumun genelinin ilgisini çekmekten çok uzak bir hal içerisindeler.
Eskinin ciddi Marksist Leninist tartışmalarını istemeye istemeye çöpe atmaktan başka çareleri kalmamıştı.
Kolay değildi tabi yıllar yılı uğruna mücadele ettikleri kavga verdikleri birçok ülkede “Katliamlar”yaparak iktidar oldukları.
ideolojileri,dünyadaki değişime ayak uyduramamış bir daha geri gelmemek üzere “çöp “olmuştu.
Ne köylerden başlayıp şehirleri kuşatarak yönetme hayali.
Ne işçi hareketleri ile şehirlere hükmederek,kuşatarak yönetme hayalleri mümkün değildi artık.
Kaybolma silinme gerçeğini bir türlü kabulenemediler.
Almanya’daki (Frankfurt)dünyanın çeşitli ülkelerinden bir araya gelip tartıştıkları toplantıda sorunu çözmeye yetmemişti kafalar karışık fikirler darmadağın olmuştu.
Çok enteresandır solun düşünen akil insanları içinde bulundukları durumu tartışmak,fikir alışverişinde bulunmak için yıllarca kapitalist sömürü düzeninin “Merkezleri “olarak ifade ettikleri ülkelerde fikirlerini ideolojilerini tartışıyor çareler arıyorlardı.
Tevafuk bende oradaydım,merak edip zaman ayırıp toplantıya gittim.
Gözüm Türkiye’den birileri var mı diye çok arandı durdu fakat kimseyi göremedim.
En çok New Zealand(Yeni Zelanda)işçi Partisini temsilen bir kadının konuşması dikkatimi çekti.?
Sol İdeolojiyi köylerden,işçi sınıfından fabrikalardan alıp çevre bilincini ön plana çıkarması bilimsel bir makale gibiydi.
Sonuç çıkmadı tabi bir sonuca varamadan bir fikir birliği oluşturmadan herkes kendi başının çaresine baksın dercesine iki günün sonunda dağıldılar.
Hiç kimse Marks’ın “Dünyanın bütün işçileri birleşin “enternasyonalist hayalinde değildi artık.
Birleşme falan hayaldi.
Dağılmadılar,darmadağın oldular.
Bana göre bu dağılma ;
Türkiye’deki ve dünyadaki solun tamamen iflasının tescilli sonunu ifade ediyordu.
Dünyadaki sol hareketlerin yeni yapılanmalarına bakın kendilerine yeni meşakkatler bulduklarini görürsünüz.
Ot böcek çiçek yeşil vs kısaca”Çevre” işlerine meyletmeye başladılar.
Solun Çevreciliğie meyletmesi bizim açımızdan,eleştiriler bir bakış açısı değil
tabi.
Bizim söylemek istediğimiz solun kendi ideolojik görüşünü bırakarak çevreci bir evrime geçerek,ideolojisini terkettiğini ifade etmek.
Biz iddia etmiyoruz onlar söylüyor.
Yeni yapılanmaları “Çevrecilik “üzerine.
Şimdileri böyle teselli oluyorlar.
Dünyada yeni sol,yeni yapılanma görüntüsü ile kendini ifade etme konusunda,ciddi değişim gösterirken,
bizdeki sol fikirsizlikten idealsizlikten,boşluğa düşmüş
ne yapacağını ne diyeceğini bilemez perişanlığı içinde,öyle savruldular ki
Hükümet olma,devleti yönetme hayallerini gerçekleştirmek için doğudaki bir belediye üzerinden (Tunceli )birşeyler yapma gayreti içinde oldular ama oda kooperatifçilik (Kolhoz) hayaliyle iddia edilen sonuca ulaşamadı.
Çünkü değişen dünya şartlarında onunda
Başarı şansı marjinal olarak kalmaya mahkumdu.
Büyük bir hayal kırıklığıyla ne yapacaklarını şaşırdılar.
“Irkcı” terör örgütleri ile iş tutmaktan bile çekinmediler.
Irkçılığı karşı olan bir yapıdan marjinal ırkçılığı terfi ederek yabancı olmadıkları şideti,terörü savunan bir yapının içerisinde bulunmaktan gocunmadılar.
Kendilerince iç dünyalarında yıkılan hayallerini PKK nın devlet kurma özlemi içerisinde terörist hayalperestlerle birleşerek gidermek için İki kesiminde,ortak dünya görüşü olan Marksist Leninist ideolojiyi gerçekleştirme hayaliyle bir “Kürt devleti “kurarız ideolojimizi yaşatır,gerçekleştiririz dediler işbirliğine gittiler.
Olmadı.
Artık tutarsızlıkları paçalarından akmaya başlamıştı o kadar savruldular ki bir kısım teröristlerle işbirliği yaparken bir diğer kısım,Yeni bir şey söylüyormuş gibi
sadece isim değiştirerek (Vatan)yada
”Yeşil Sol “gibi yeni yapılanmalara girdiler.
Fikir üretemiyorlardı yeni dünyanın,dijital teknoloji çağını yapay zeka devriminin ne olduğunu Modern şehirleşmenin geldiği boyutu,sosyal alanın değişen ruhuna ayak uyduramadılar.
“Yeni”yi yorumlamaktan anlamaktan çok uzak kaldılar.
Değişimi “İsim”değiştirerek yakalayacaklarını,yapacaklarını zannediyorlar.
Ne tam olarak dünyadaki geleneksel solu kavrayabiliyorlar ne de geleneksel solun her ülke için uygulanır olarak ifade ettiği kendi ülkelerinde yeni bir sentezlemeye gidebilme kapasiteleri var.
Üzülerek ifade etmeliyim ki bizdeki sol hareketler hiçbir zaman “Yerli “sol olmamıştır, solun özünde yani fikir yapısında özgürlük anlayışı bireylerin sosyal alandaki yaşamlarının kuralsız bir anlayışla yaşanmalarını ifade etmez sosyalizmin ya da bir başka ifadeyle komünizmin özgürlük anlayışı ülkelerin bağımsız yapılarını ifade eder.
Yani üretimde ve yönetimde bağımsızlık yerli milli üretim,yönetimsel bağımsızlık ama bizim solcular yerli üretimi kapitalist sermayenin zararlı güçlenmesi olarak görür.
Ülkenin uluslararası emperyal baskılara karşı durmasını bağımsızlık mücadelesi değil faşist devlet direnci olarak görür.
Çünkü bizdeki sol bağımsız ve bağlantısız değildir.
Emperyalizm kucağında,emirle hareket eder.
Bu haliyle kendini kandırır halkıda kaldıracağını zanneder.
Özeleştiri yapanları çok azdır.
İlerici,birleştirici görüşe sahipmiş gibi görünürler ama asla öyle olmadılar olamadılar.
Böyle bir yapıya sahip olmadıkları için
52 Franksiyona bölünerek emperyal güçler tarafından konsolide edildiler.
(Bu durum kendisini sağ kesim olarak ifade eden bütün gruplar içinde geçerlidir)
Oysaki dünyanın hangi devleti olursa olsun o devletlerde faaliyet gösteren bütün sol hareketler Türkiye’dekinin aksine hep duruşlarını ve politikalarını kendi ülke değerleri yerlilik ve millilik üzerine yaptılar.
Bir çok devletten bir çok örnek verebiliriz ancak bizim solun çok yakından tanıdığı birini işaret etmek istiyorum.
Bu duruma en doğru örnek Yunanistan sol
Hareketının lideri Aleksis Çipras
Çipras hem Yunan milli değerlerini savunan,hem emperyalist akımlara karşı duran bir sol liderlik gösteriyor.
Seçim sonuçları karşısında istifa etsede
Aleksis,hala kendi ülkesinde potansiyel bir lider.
Bizim solcular, Çipras’a iyi baksın iyi tahlil etsinler.
Çipras’dan öğrenecekleri çok şeyleri var.
Birde Mirsaid Sultangaliyev’in Ulusal komünizm doktirinine bir göz atsalar kendileri için faydalı olur.
Türkiye’de solun Faaliyetleri ve yapılanmaları incelendiği zaman görülüyor ki hiçbir zaman anti emperyalist bir yapıda olmadılar aksine emperyalist kullanıma açık emperyal devletlerle işbirliği içinde ve içiçe ,görüntü verdiler.
Yabacı istihbarat örgütüleri ile çalıştılar.
Fonlandılar,kullanıldılar,savruldular.
Bazen savrulurken o kadar belirgin ve komik duruma düştülerki.
İnsanları güldürerek hayatını devam ettiren çadır tiyatrosu oyuncuları gibi davrandılar.
Solun amiral gemisi,zor zamanlarda stratejik toplanma merkezi CHP ve
CHP’nin genel başkanı
bu tiyatro oyunculuğuna en iyi örnek.
Oyunu çok iyi oynadığını gerçek hayatta
taşıdığını zanneden CHP Genel Başkanlığı
çadır tiyatrocularına taş çıkartacak roller gösterdi.(Gösteriyor.)
Bazen en iyi Atatürkçü,en iyi solcu,sosyal demokrat,en gerçek milliyetçi,en kral Ülkücü,sofuluk kıvamının merkezinde olan mücahit,rollerini oynuyor.
İyi bir tiyatrocu oldukları söylenemez.
Girdikleri hiçbir kılık,yaptıkları hiçbir rol gerçeği ifade etmediği için ne yaparsa yapsınlar komik oluyorlar.
Yaptıkları roller gerçek fikri düşünceleri ve benlikleri olmadığı için savruluyorlar.
Bu savrulmanın farkında değillerimi bilemem ama toplum kendi değerlerine saygısızlığı ve “İLKESİZLİĞİ “
Net olarak görüyor.
Kabile hayatı yaşayan topluluklarda bile böyle savruk bir düşünce yapısı içinde kişilikleri göremezsiniz.
Bu kadar çok olabilirlilik sonunda hiçbir şey olamamak işin trajikomik sonu.
Bu bukalemun kişiliğe inananların olması ise “Psikolojik çözümleme” gerektiren tedavi konusuna giriyor.
Türkiye’deki solun,İçine düştüğü çaresizlik iktidar ya da hükümet olmayla aşılacak bir konu değil.
Konu tamamen fikri manada tutarlılıkla alakalı.
Zaten bu savruk tutarsızlık görüntüsü ve ne olduğu bilinmeyen karmaşık yapılanma içerisinde olunduğu müddetce hükümet olma devleti yönetme şansları hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Artık çevrecilik marjinalliği içerisinde
bolca oksijen alıp tedavi olacaklar
Belki toprakla çiçekle böcekle çevre ile uğraşırken,bastıkları topraktan aldıkları
Elektirk ile titreyip kendilerine gelip
milli olmayı öğrenecekler.
Aksi taktirde onlar İçin geçen her zaman boşuna yaşanmış kayıp zamanlar olacak.
Ülkemizde bir başka ideolojik savrulma yaşayan aklı karışıkların çok olduğu fikri birliğini sağlamaktan fikri olgunluğu yakalamaktan uzaklaşarak her geçen gün daha çok bölünerek marjinalleşen kendilerine “Ülkücü”diyen
bu tanımlamaları üst kimlik olarak kullanan bir başka ideolojik grup var.
Onların bölünmüş perişanlık içindeki hallerine bir başka yazımızda anlatmaya gayret edeceğiz.
MTT