YOL
“Bir yol var bana gelir, bir yol var benden gider…”
Ömrümün dehlizinden uzanır bir meçhule;
Kıvrım-kıvrım kıvranır yol gider, ben giderim…
Sırtımda emanetin O ÇİLELİ YÜKÜYLE;
Anlarım ki bu yoldan yürümekmiş kaderim…
Varsın yığılsın-kalsın üstüme bin haile,
Her bela ve cefaya tek başıma yeterim..
İstemem ne yer ne yar; HAK OLAN O MENZİLE;
Ya bu yoldan kavuşur, ya tükenir-biterim..
Rotasız-Pusulasız çile üstüne çile;
Aklımı nefse sarıp yol üstüne inerim…
“Nefsimin can düşmanı” önüme çıksa bile,
Bir lanet kamçısıyla baş eğdirir-binerim…
“Günahımın üstüne” ne söylesem nafile;
Dizlerimi titretir sevincim ve kederim…
Boynumdaki vebalin sıkleti çöker bele,
Bu yükü atabilsem; Gerisi “ALLAH KERİM”
“Nedamet prangası” vurur kalbime sille;
Yola her baktığımda, “neden geç kaldım?” derim…
Ruhumu “KABZEYLEYEN” günahım gelir dile;
Su serper yüreğime “ŞEFAATÇI REHBERİM (ASM)”…
Ciğerimde bir volkan; can evim döner çöle,
Bir damla suya hasret başlar her bir seferim.
BİR’DEN dile bağlanır sanki İLAHİ LÜLE,
Hararetten sıyrılır, açılır-gider perim…
Başımda seher yeli, gönlüm kanar bülbüle;
Dar gelir bana artık evim, ocağım, yerim,
Uzanıverir hemen elim “goncaya-güle”;
“Basiret kapısına” dökülür ettiklerim…
Yansın-kavrulsun tenim, girsin ateşe-küle;
Ben bu yola “EZELDEN-EBEDE” seferberim…
“Dest-i Kudret ufkundan doğsun kalbime şule”;
Dağılsın karanlığım, aydınlansın seherim…
Mahşerde can borcumu vermezsem yüz akıyla;
Yetişir imdadıma “ŞEFKATLİ PEYGAMBERİM”…
Girsin “DİCLE-FIRAT’A” Varsın “GANJ’E VE NİL’E”;
Yunsun kirli bedenim, sarsın Onu makberim…
“YOL GİDER-BEN GİDERİM,
YOL GİDER-BEN GİDERİM,
KAL-U BELA’DAN BERİ;
BU YOLA SEFERBERİM..”(İHB)
ÜLKEMIZDE GAZETE VE GAZETİCİLİK SEŔÜVENİ..
"Gazeteci olan/bitene Ayna tutan ilkeli,azimli ve kararlı bir Adam,Gazetecilik de zor,çileli bir iş.."
Evet!
Gazetecilik çok, zor Zanaat,Gazeteci de içinde yaşadığı sosyal ve doğal çevreye karşı-boynuna yüklediği sosyal sorumluluk bilinciyle-ruhunu ve bedenini merak ve umutla namütenahi yollara düşüren garip ve çileli bir yolcu;Gâh aklını ve kalbini karanlık gecelerin masum ve mahcup sessizliğine kaskatı saran mahbup ve müştak bir hayal-ı muhayyile,gah “SAMSUNLU DYOJEN” misali gündüzün göz kamaştırıcı mahur-u mest dağdağalı herc-u merç aydınlığında bir elindeki ölgün yüzlü Fanusuyla köşe/bucak düşe/kalka Adam arayan,diğer elinde taşıdığı pak ve temiz Aynasıyla da bulduğunu çevresine yansıtarak onu olan/bitenden haberdar eden bir muhakik-i ram müptela...
Ancak!
Acaba toplumlar da bunun farkında mı,farkındaysa ne kadar farkında-Mesela;Sosyal katmanların/İnsanları ilgi gösteriyor mu,üstüne düşenı yapıyor mu, destek veriyor mu yani hiç olmazsa alıp okuyor mu-Gazete denen nesneyi?
Hiç sanmıyorum..
Çünkü!
Toplumsal gerçekliğe göre ne yazık ki;Gazeteler İktidar ya da muhalefetin telkin, teşhir,teganni ve tezahür alanı,Gazeteciler de kalemlerini-Onlara sanki biat etmek üzere iltica etmiş can feda (KALEMŞÖRLER) misali satan ya da kiralayan gönüllü birer(PARALI) figüran hükmünde..
Böyle olunca da!
Gazetecilerin tuttuğu AYNALARI kirli, KALEMLERİ de sivri/zehirli oluyor;Ne toplum aydınlanıyor,ne ülkemiz ne de milletçe içinde yaşadığımız sosyal ve doğal çevremiz ve bu nedenle de hep birlikte birbirimizin ağzını,yüzünü ve gözünü kirleterek,sanal bir pislik içinde kirli ruh ve bedenlerimizle beraber devinip/duruyoruz..
Ve ancak!
Hayat da devam ediyor işte Ve Biz yaşadıkça da devam edecek elbet-lâkin;Ekmek de artık Aslanların ya da Kaplanların,Sırtlanların,Çıyanların kursağında değil,şimdi artık tarif ve tanımından bile aciz kaldığım,ifade etmekten kaskatı derinden taaccüp ettiğim İNSANLIK VE ERDEMLİKTEN asla hiç nasip alamamış olan insan kılıklı bir zalim ve ucube mahlukatların elindeki pervadır..
Hani!
Başta da dedik ya;Gazetecilik zor Zanaat,Gazeteci de gündüz gözüyle bir elindeki kırık/dökük Fanusuyla Adam gibi Adam arayan ve diğer elinde tutuğu saf/ temiz Aynasıyla (Kalem,Fikir Ve Gazetesiyle)de içinde yaşadığı doğal ve sosyal çevreye Ayna tutarak onu-Akıl,izan,vicdan mizanıyla-gönlü ve kelamıyla-Aydınlatan diye..
Demesine dedik de!
Ama artık ne temiz bir Ayna kaldı,ne de akıl,izan ve vicdanıyla mizanını hasredecek namuslu bir Ayna tutan kaldı çevremizde,yani;Birçoğumuz,Dyojenvari elimizdeki solgun/ölgün,kırık/dökük bir Fanusla Adam aramaktayız şimdi-na'mahrem nasipsizlerin kararttığı parlak/mahur güneşin-artık sönmeye meyyal-ı mecbur edilmiş gündüz ışığında..
Bu hengamede!
Bir kaç gün arayla(Bu işe yıllarca ömrünü,emek ve alın terini hasretmiş olan dostlarım)değerli azimli-vefakar Gazeteci kardeşlerimden önce bizim sevgili vefalı Ömer(KARAKUŞ),sonra da Emmimoğlu bu işin çilegahı sevgili M.Emin(DANIŞ)bizi arayarak;Abi,kısmet olursa genel bir "İNTERNET SİTESİ" açıyoruz-GAZETECİLİĞE internet üzerinden devam etmeye karar verdik yazı ve desteğinizi bekliyoruz dediler..
Elbette!
Eyvallah,kolay gelsin gücümüzle akıl,fikir,duruş,eylemimiz/Kalemimiz-Kelamımızla yanınızda olacağız-olmalıyız da ancak;Toplumun, bizzat iktidar ve muhalefetiyle beraber ülkeyi yöneten siyasal yöneticileri tarafından sürekli ve de etkin bir yoğunluk içinde-suni/sahte gündemlerle oyalanıp manipüle edildiği ve ülkede olan/bitenler karşısında güçlü aile düzeninin bile kökünden sarsılarak-yozlaşıp bozulduğu, insanların büyük bir gaflet, benlik ve bencillik kabusu içerisinde birbirinden koparak uzaklaştığı,adeta sosyal sorumluluk bilincinin toptan yok sayılarak ötelendiği,nerdeyse herkesin ancak sadece kendi can ve mal derdine düştüğü,herkesin herkese karşı sevgisiz,şefkatsiz,duyarsız,ilgisiz ve de bigane kaldığı böylesine kaotik bir iklimde bilmem ki Bizi ve Gazetemizi kim takacak Ve de yardim ve desteğini kim sürdürecek(bakacak,okuyacak,dinleyecek,anlayacak)Ve de onu alıp-ADAM GİBİ-çevresine anlatacak ki?
Evet!
Ülkemizde Ulusal Ve Yerel basın camiasının içine düştüğü açmaz;NE YAZIK Kİ (şimdilik)böyle bir ortamda vücut buluyor,yarınlarda bu-Milletçe işine düştüğümüz derin girdap değişir mi-ondan da pek emin değilim...
Şüphesiz ki!
Bizim gibi 50 Yıl önce,Erzurum İnşaat Teknik Lisesinde(Atatürk’ün Milli Mücadeleyi Başlattığı)ERZURUM ATATÜRK KONGRE BINASI'NDA daha 15/16 yaşlarındayken OKUL DUVAR GAZETESINDE büyük bir şevk ve iştiyakla-zevk,heves ve heyecanla başladığımız gazetecilik serüvenini o günden (1969/1970)beri her gün biraz daha artan bir hevesle bugüne kadar kesintisiz devam ettiren,ki hâla-sanki yeni başlamış gibi;Durmadan habire-Her konuda-gece/gündüz yazıp/çizerek bir taraftan "ALLÂHA KARŞI KULLUK BORCUNU" ve diğer taraftan da içinde yaşamış olduğu Topluma karşı "SOSYAL SORUMLULUĞUNU" ifa etmeye çalışan özgün bir kişi için-BASININ içine düştüğü kabul edilmez bu kaotik ortamı görmek pek de kolay değil elbette....
Peki!
Şimdiye kadar acaba “ne yaptın,ne kazandın,nasıl bir katma değer oluşturdun ve de nasıl bir toplumsal fayda ve yarar sağladın ki derseniz,ben de buna-Asla para/pulla Ve hiç bir makam/Mevki ile de ölçülemeyecek kadar;Çok şeyler kazandım derim..
Mesela;
-Çevremde olan/biteni-Merak etmeyi,Ataletten sıyrılarak gidip görmeyi/İlmi-Tahkiki nazarlarla ilgi göstermeyi,görmeyi/Bakmayı,Okumayı,Öğrenmeyi Ve de baktığını anlayarak/Yorumlamayı Ve Yazmayı öğrendim,
-Kendimi,Rabbimi,Halkımı,Hakkımı Ve Haddimi bilmeyi öğrendim yani-ADAM gibi Adam olmayı Ve Kendime güvenmeyi;İçinde yaşadığım doğal ve Sosyal çevreye cesaretle yaklaşıp buluşmayı,kucaklaşmayı,konuşmayı,halleşmeyi,dinlemeyi,Onu anlamayı,anlatmayı Ve de farklılığımıza rağmen hayatı birlikte,beraber ve kardeşçe paylaşmayı ve de yaşamayı öğrendim-YETMEZ Mİ?
Eğer!
Çevrene ne kazandırdın,nasıl bir Sosyal ve Kültürel olgu ya da yapısal olaya bizzat imza attın ya da birilerine attırdın derseniz-O özeldir,ki onu da-Başta Rabbim Ve bir de muhatapları bilir elbette-Gerekmedikçe;İfşa ve izhar etmekten haya ve tahaccüp ederim-Zira elden çıkmış her türlü şahsi İNFAK ve istihkaklar ancak ALLÂH rızası içindir ki onu (İnsanları teşvik etmek,yönlendirmek amacı dışında)asla ve kat'a açıklamak doğru değildir derim..
Bu manada!
Biz şimdiye kadar Basın İşçiliğinden hiç para kazanmadık,kazanmayı düşünmedik, kazanmıyoruz ve kazanmak için de asla bir gayretimiz olmayacak dersek,sanırım ki yukarıdaki soruya da açıklık getirmiş oluruz çünkü;Biz bu işi Allah rızası için Ve de topluma olan sosyal sorumluluğumuzdan dolayı yaptık,yapıyoruz Ve Allah güç verdikçe de yapmaya devam edeceğiz.
Bu nedenle de!
Biz bu amaçla bir dernek(AKÇEVRE) kurarak bir de Dernek dergisini(AYNA)çıkardık Ve ayrıca Memleketimiz "Adıyaman'ın Köylülükten Kentliliğe uzanışının trendini” her yıl sorgulamak üzere bir gazeteyi (ADIYAMAN BİRARALIK GAZETESINİ) yayın hayatına kazandırdık,lâkin tek başına bir gazete çıkarmanın zorluğu karşısında bir yıl sonra pes ederek(çünkü gazeteyi genellikle bedelsiz dağıtıyorduk,buna karşılık bir reklam falan da pek alamıyorduk),ki o nedenle;Önce Adıyaman'da BUGÜN sonra da Adıyaman'da IŞIK gazetesinde sürekli yazmaya başladık ve o günden beri de hala yazmaya devam ediyoruz..
Ancak!
Şunu da söylemeliyim ki,Ne önceleri yazdığımız gazete ve dergilerden,ne bizzat tek başıma çıkardığım Ve de (Bedelini bizzat ödediğim)Dernek dergisiyle Gazetemden, ne de şimdi halen gönüllü olarak yazmakta olduğum hiç bir gazete ya da siteden para ücret falan almadım,almam Ve asla almayacağımın da bilinmesini isterim..
Çünkü!
Yukarıda da izah ettiğim gibi-Ben Amatör bir insanım ve bu işi;ALLAH KARŞI OLAN KULLUK BORCUMLA TOPLUMA KARŞI YURTAŞLIK VE SOSYAL SORUMLULUK BORCUMDAN DOLAYI GÖNÜLLÜ VE GÖNULDEN YAPMAKTAYIM,KI ONUN DA MADDI ASLA BIR BEDELI YOKTUR Ve de OLAMAZ..
Yani!
Düşünüyorum da, Ömer Ve Emin kardeşlerim şimdi bu zor,karmaşık ve meşakkatli işi, acaba bu günlerde sadece kendi derdine düşmüş,çar ve çaresiz/bigane toplumun hiç olmazsa küçük bir desteğini bile almadan;Nasıl yapacaklar,kolay mı,değil elbet Allah yardımcıları olsun-Her şeye rağmen umutlarını asla hiç kaybetmesinler, zira bu iş biraz da gönül,haslet ve erdemlilik isteyen bir alan,bu zor ve karmaşık alanın zikzaklı yollarında her şeye rağmen dik durmak,azim ve kararlılık ve de iman ve inatla durmadan direnmek ve yürümek gerekiyor..
Ve yani!
Hepimize kolay gelsin Ve yani-Geçmiş olsun çünkü;Öyle çileli bir yol ki,çeker bilir.
SON/SÖZ;
GAZETECİ,belki gün gelir “KELAMINI” bedava da verir,lâkin;”KALEMİNİ” asla ve de katta kiralamayan ve de satmayan-kendine münhasır çok cesur,özel özgün, örgün ve özgür bir kişi Ve karakterdir..
Herkes bunu böyle bilmeli Ve bilsin Ve de asla hiç unutmasın!
Sevgilerimle..