19 gündür kaybolan bir kız çocuğunun bulunmaması üzerine dün Mustafa Yücekaya dostuma şunu demiştim;
Devlet bütün imkanlarıyla seferber oldu. Defalarca bakmadığı dağ taş dere tepe nehir kovuk kalmadı. Bütün imkanlarını kullandı. Buna rağmen madem ki aramayla bulunmuyor, bu iş soruşturmayla çözülür dedim.
Ben olsam Tavşantepe köyünü karantinaya alır, elektriğini suyunu her türlü iletişimini internetini keser, dünyayla bağlantısını koparırım. Böylece bir suça ortak olmanın ne demek olduğunu öğrenmiş olurlar. 24 saat içinde dökülüyorlar mı dökülmüyorlar mı görürüz dedim.
Benim bu düşünceme gaddarlık diyebilirsiniz barbarlık diyebilirsiniz kurunun yanında yaş da yanar diyebilirsiniz her şeyi diyebilirsiniz.
Ama kaybettirilen ve ancak 19 gün sonra cesedine ulaşılabilen bu kız çocuğundan dolayı ne kadar öfkelendiğimi bilemezsiniz.
Kaybolmuş bir çocuk her türlü kendini buldurur demiştim daha önce ama kaybettirilmiş bir çocuğun kendini buldurma şansı yoktur.
8 yaşındaki Narin kaybettirilmiştir ve köyde yaşayanların da bir çoğunun bundan haberi vardır mutlaka.
Köy yerinde bırakın bir çocuğun ortada nasıl kaybolduğunu, kimin tavuğunun günde kaç kez yumurtladığından bile bütün köyün haberi olur.
19 gün sonra ulaşıldı Narin'in cansız bedenine, onca arama ve taramalara rağmen.
Şimdi bu işlenen cinayet ve cinayete ortak olanları vicdanlarıyla baş başa bırakıp hiçbir şey yapmamak mıdır adalet yoksa işlenen bir cinayete susarak ortak olduklarından hesap sormak mı?