BÖLGEDEN YÜKSELEN MARKA HİKAYELERİ DE VAR

Abone Ol

Doğru hükümet politikalarının ele alınması ve yerelde de idari kademenin hayata geçirdiği doğru projelerle tarım ve hayvancılıkta ciddi anlamda toparlanma sürecini yaşıyoruz...

Doğu-Güneydoğu illerimize yönelik özellikle son süreçte üzerinde özenle durduğum ‘tarım ve hayvancılık’ başlığında güzel yollar kat edildi... Gelen veriler de yazdıklarımı doğruluyor. Artış gösteren büyük ve küçükbaş hayvan sayısı, tarlaların doğru kullanımı, bilinçli sulamanın yaygınlaşması, doğal kaynakların desteğiyle verimin arttırılması (seracılıkta termal kaynaklar), uzman (veteriner-ziraat mühendisi) desteği ile ürün kalitesinin ve miktarının arttırılması, güçlü pazar ağı ile ürünlerin hak ettiği değeri görmesi...

Doğru hükümet politikalarının ele alınması ve yerelde de idari kademenin hayata geçirdiği doğru projelerle tarım ve hayvancılıkta ciddi anlamda toparlanma sürecini yaşıyoruz... Seracılıkta önemli yollar kat edildi... Güneydoğu ‘badem’ cennetine döndü... Zeytincilik uluslararası üne kavuştu... En güzeli de üretilen ürünlerin bölgeden çıkmadan yerinde işlenmesi konusunda marka değerler öne çıktı... Böylelikle bölge istihdamına büyük katkı sunuldu... Ülkemizin potansiyeli bu mu derseniz elbette değil derim! Biliyoruz ki potansiyelimizin belki de çok küçük bir kısmını değerlendiriyoruz şu an...

Doğru politikalar ve projeler demişken, “üreticilerin gözünde bir türlü vizyon kazanamayıp sektörleşemeyen” hayvancılık ve tarım emekçilerine değinmek istiyorum bugün. Aslında en büyük problemimiz bu! Doktor, avukat, öğretmen, kurum amiri nasıl ki ‘bu benim mesleğim’ deyip mesleğine sahip çıkıyorsa ve mesleğinde ilerlemek için çaba sarf ediyorsa tarım ve hayvancılık sektöründe emek verenlerde bu vizyonu kazanmalı. Bu bilinç ve mesleğini sahiplenme olmadığı sürece yapılan tüm projeler yerinde saymanın ötesine geçmez! Ve sektöründen kazandığını yine sektörüne yatırım yapmalı üretici! Tarladan kaldırdığı ekinin parasını üretimini büyütmek yerine gidip eve yatırım yaparsa tabi ki tarımsal üretim geriler! Ya da hayvancılığı halâ dededen kalma usullerle yapmakta inat edenler verim düşüklüğü yaşayınca hayvanlarını satıp kafe açarsa tabi ki hayvan sayımız azalır! Üretim, üretim, üretim tek odak bu olmalı hepimiz için...

Üretim demişken bölgeden çıkan örnek bir marka ile yazdıklarımı desteklemek istiyorum. Van Erciş’e ait Bozkan Tereyağ’ın pes etmeyen tam bir yoktan varoluş hikayesi var... Markanın kurucusu Turan Bozkan bu sektörde işçi olarak başlamış.

“Erciş’te peynir ve tereyağı imalathanelerinde çalıştım. Mesleğime saygı duydum ve sahip çıktım. Önce yağ eritme işlemini öğrendim ve sektörümüzün gerekliliği olan bütün incelikleri öğrenmeye gayret ettim. Yıllar sonra bu benim işim dediğim yolda ilerleyip ‘evet işimi tam öğrendim’ dediğim yerde kendi markamı kurdum. Bölgeden topladığım ürünleri yine bölgede işleyip Türkiye’nin her noktasındaki tatlı ve pasta imalathanelerine ulaştırıyoruz. Böylelikle hem bölge insanımıza istihdam sağlıyoruz hem de bölge hayvancılığını destekliyoruz. Markamı geliştirmek adına hep araştırdım. Bölgemizin geçmişteki zorlu şartlarını hiçbirimiz unutmadık. O zorlu süreçte bile pes etmedik ve bölgeden çıkmayıp üretime devam ettik. Sektörden kazandığımızı yine sektöre yatırım yapıyoruz. Misal yakında Ege Bölgesi’nde büyük bir imalathane açılışımız olacak. Hele ki bu süreçte küçük büyük demeden iş dünyasının yatırım yapması çok önemli çünkü herkes elinden geldiğinde piyasaya güç vermeli. Biz bu süreçte daralıp piyasadan para çekmektense elimizde ne varsa büyümek adına yine sektörümüze yatırıyoruz” diyen Turan Bozkan markasına çok önemli bir misyon ve vizyon eklemiş...

İşte anlatmaya çalıştığımın özeti tam da Bozkan Tereyağ’ın Kurucu Başkanı Turan Bozkan cümlelerinde!

Karnınız aç ise ayağa dahi kalkamazsınız, sağlıklı gıda yoksa hastalıklı nesillerle beliniz doğrulamaz! Tarım ve hayvancılığın dünyanın lokomotifi olduğu gerçeğini asla ve asla unutmamak gerekiyor...

Ülkemizde gıda lokomotiflerin doğal cenneti. Bu sebepten tarım ve hayvancılık ile uğraşanlar bu sektörleri hobi ya da kazan-kazandığını başka yerlere kaçır alanı olarak değil ‘vizyonu ve misyonu olan’ meslek grupları olarak görmeli...