BİR ŞEYİ DE BİLMİYORUM DEYİN

Abone Ol

“Tıp eğitimi almamış, virüs nedir bilmeyen sabitleşmiş yorumcular ekranlarda bilirkişilik taslamaktadır. Deprem olur bunlar çıkar, sel olur bunlar konuşur, salgın olur bunlar dile gelir. Bıktık bunların hezeyan ve cehaletlerinden! Susulacak yerde konuşmak ahmaklıktır...”

Geçtiğimiz hafta MHP Genel Başkanı bile isyan etti bu cümlelerle ekranlardaki hep aynı yüzlerin estirdiği ‘her şeyi bilirim’ terörüne!
Kurban olayım bi susun, bi durun, azıcık geri çekilin, birazcık ‘bu konuyu da bilmiyorum’ deyin...Ama neredeeee? Müneccim suyu mu içtiniz her konuda çuvalla lafınız, polemiğiniz, iddianız, tartışmanız var! Erkanların sihrine maruz kalan bu isimler hipnotize olmuş gibi koşuyor o program senin bu program benim...
Koronavirüsün ilk günlerinde savaş stratejistlerini bile gördük ekranda daha ne diyeyim! Ne anlatacaklardı çok merak ediyorum? Virüse karşı hangi savaş taktiğini geliştirmeliyizi mi?
Ekranların önüne ve arka yönetim kadrolarına hızlı bir şekilde format atılmalı ya da ekranlara yakında kilit vurulacak benden söylemesi. Çünkü vatandaşın gözünde ‘televizyonun ikna ve güvenilirlik vizyonu’ kalmadı maalesef!
Buradan halkın diliyle ve gönlüyle bir kez daha yazıyorum; vallahi de billahi de ‘her konuya ekleyecek nanesi olan isimlerden bıktık ve sıkıldık...
Evet sıkıntılı günler iyiyi, kötüyü, yanlışı, eksiği, bıktıklarımızı daha iyi görmemize vesile olur. Biz biliyorduk da kamuoyu da fazlasıyla gördü her şeyi ve herkesi! Sosyal mecradan abuk sabuk paylaşımlarla içlerindeki kini kusarak vatandaşı gaza getirmeye çalışanlar istedikleri karşılığı bulamadılar. Sonra da çaresizce ellerine megafonu alıp ‘devlet Kürtlerin ölmesini istiyor’ diye haybeye sokaklarda avare avare dolaştılar! Hay sizin virüs zekanıza turp suyu sıkayım! Megafonlu şovlarına da karşılık bulamadı virüs zekalılar elbette. Bulamazlar da çünkü canı gönülden kapı kapı dolaşıp ihtiyacı olanlara ulaşan devletini gören bu millet her şeyi ve herkesi çok iyi biliyor...
Eskisi gibi olmayacak dünya ve elbette Türkiye! Acılarla ve ölümlerle yüzleşen insanoğlu daha realist, daha kararlı ve net tavırlı olacak. Çünkü bir kesim gece gündüz elinden geldiğince süreci desteklerken diğer bir kesim yemek yediği tabağı kırmak için eteğindeki tüm taşları kullandı. Misal yurt dışından Türkiye’ye gelmek için kendini paralayanlar ülkeye gelince karantinaya alındıkları yurtları karalama paylaşımları yaptı. Siz nasıl mahlukatlarsınız diye çıldırdık hepimiz. Neyse ki Bolu Başsavcılığı hemen olaya el koydu.
Elbette yaptıkları yanlarına kar kalmasın. Ki bunca yoğunluğa rağmen İçişleri Bakanlığı yaptıkları teknik takiple anında tespit ediyor ve gerekli yasal işlemler yapılıyor. Yeter mi? Yetmez! Ülke ve vatandaşlık bilinci, sadakati, samimiyeti, emeği, dürüstlüğü üzerine daha kalın daha kırmızı çizgiler çekmek zorundayız... Ki emek verenle taş atanlar iyice ayrışsın!