Şimdi oturduğumuz evin arsasını alırken Gazihan caddesine paralel uzanan ikinci bir parsel daha vardı ve doğrusu onu almak istedik. Ancak yaklaşik yüz metre uzunluğundaki arsayı boydan boya yürürken son kısmının hemen önünde Gazihan yolunun altından geçen bir menfez gördük. Menfez ve menfezin altından geçecek suyun toplanma yerine bakıp düşündüğümü gören yanımdaki arkadaş sebebini sordu.
"Menfez, şu gördüğün arazinin suyunu toplayıp yolun karşısına geçiriyor. Dolayısıyla bu parsele yapılacak evin bulunduğu arsanın taban suyu bitişik parsellere göre yüzeye daha yakın olacak. Bu parsel kime düşerse haksızlık olur ," dedim.
Arsayı birlikte alacağımız dört arkadaş bana itibar etti, o arsadan vazgeçtik, menfezden 150 metre uzak, batıya uzanan parseli aldık.
Depremde bu parsele yapılan ev yıkıldı, bitişik parsellere yapılan evler sapasağlam ve oturuyorlar.
Şunun için anlattım.
Birbirine yakın hatta bitişik parsellere inşa edilen yapilardan biri bodrumlu, diğeri bodrumsuzsa, bodrumlu yapı çevrenin suyunu toplayacağından taban suyu yüksek olur, depreme karşı bitişik yapılardan daha dayanıksız olur. Sıvılaşma dedikleri bu. Birde çok katlı ise daha riskli.
Bodrumlu, asmolen, çok katlı, dükkan katlı, asma katlı yapıların Adiyaman'ın bugün üzerine oturduğu arazi yapısına uygun olmadığı depremde görüldü.
Eğer Adiyaman yeniden inşa edilecekse çarşı merkezinde dükkanlar olacağından en fazla 3 kat, mahallelerin ise bodrumsuz, dükkansız, tercihen bahçeli evlerden, mecburiyet halinde 4 kattan fazla olmaması gerekiyor.
Adıyaman, Karadağın eteğindeki alüvyon malzemenin üzerine kurulmuş. Son derece yumuşak malzeme. Önlem alınır, uygun teknik kullanılırsa denizin kenarına, kumsala da bina inşa edilir; sorun değil. Nitekim sahillerdeki oteller ve denizin kıyısına inşa edilen köprü ayakları buna en iyi örnek.
Depremin büyüklüğü, sıklığı, zamanı ayrı bir konu, yapıların dayanıklılığı ayrı bir konu. Son deprem gösterdiki bu siddette bir deprem öngörülememis. Dolayısıyla mevzuat ve yapılar tartışmalı.
İstedim ki bir de bu konu tartışılsın.
Sosyal ve siyasal konular yeterince, hatta biraz da fazlaca konuşuluyor, tartışılıyor. Ancak bu konu ihmal ediliyor. Sosyal ve siyasal konular deprem sonrasına, bu konu deprem öncesine ait bir konu ve daha önemli.