Belki de öyle değil böyledir!

Abone Ol

Kapitalist sistemlerin iki yüz yılda geliştirdiği silahlar, cihazlar, bilim ve teknolojiler ve hayat tarzının tümünü bir virüs yerle yeksan eyledi.

Birgün insanlık yok olursa, bunun suçluları; Kapitalizmin kibri ve zulme rıza gösteren halklardır... Zira; Kur'an'da kıssası geçen, helak olan kavimlerin en büyük helak sebebi, zalim zümrenin zulmü, Allah tanımazlığı ve onları alkışlayan, zulümlerine rıza gösteren topluluklardır.. İki asır dan bu yana "Demokrasi ve medeniyet" sloganlarıyla baş tacı yapılan batı, bugün bir salgın ortaya çıkınca birbirlerinin sağlık ekipmanlarına el koymaya başladı.

İtalya Fransa'nın, Fransa Almanya'nın ve ABD hepsinin maske ve sağlık cihazlarına el koydu! Tutanın, tuttuğunu öptüğü bir haydutlar geçidine dönen Batı medeniyetinin bu eşkiyalığının yeni olmadığını tarih en yalın şekilde anlatıyor halbuki. Geçmişleri korsanlık, haydutluk talan ve katliamlarla dolu Batıyı "Haçlı seferleri, Endülüs katliamı, Kızılderili katliamları, Afrikalı katliamları ve hatta kendi aralarında ki Protestan- Katolik savaşları katliamlarından tanıyoruz" Son 20 yıl'da elde ettiği teknolojiyle, bilişim, silah, otomotiv ve sağlık alanlarında adeta "Tanrı" lığını ilan eden "İnsan" geçmişte Allah'ın gazabına düçar olan helak edilmiş kavimlerin düştüğü hatayı tekrarladı.

Keza o kavimlerin herbiri belli suçlardan dolayı cezalandırılmıştı. Semud kavmi kibirlerinden dolayı ve zulmettikleri için. Aynı zaman da Allah'a inanmayı reddettikleri için, Lut kavmi sapıklıkları, heva ve heveslerini putlaştırdıkları için bilahare Allah'ı ve onun nizamını kabul etmedikleri için helak edilmişlerdi. En büyük ortak özellikleri ise "Kibirleri ve Allah tanımaz" oluşlarıydı. Günümüz dünyası ise çok daha vahim bir tablo içermektedir. Bugün yeryüzünde, geçmiş kavimlerin işlediği maddi ve manevi suçların tamamı mevcuttur ve sabittir. Bu suç kaynaklarının merkezi ise Batı medeniyetidir! Demokrasi, özgürlük ve çağdaşlık adı altında her türlü mel'aneti mübah sayarak insanların ruhlarını fuhuş, zina, uyuşturucu ve alkol ile zehirlediler. Hatta haddi o kadar aştılar ki; Erkek ile erkeğin, kadın ile kadının evlenmesine onay veren kanunlar çıkarttılar.

Geçtiğimiz aylarda Londra'da bir kadın, bahçesinde ki bir ağaç ile resmi olarak nikah kıydı!.. Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel(Erkek), Gauthier Destenay isimli bir erkekle eşcinsel bir evlilik yaptı!.. Sapkınlıklar ve zulümler Sadece batıda mı? Sadece Batılılar mı suçlu olan? Tabiki hayır! Saltanatlarını sürdürmek için halkını katleden diktatörler, bu katliamlara seyirci kalan, gözlerini ve kulaklarını tıkayan herkes suçludur! Yemen'de bebekler ve kadınlar açlıktan ölürken, hemen yanıbaşında Suud krallığı ve halkı sefahat ve lüks içerisinde tüketiyordu! Suriye'de yıllardır süren savaşta en çok acı çeken yine kadınlar ve çocuklardı.

Ancak Türkiye ve Katar dışında hiçbir müslüman ülke bu feryatları duymadı ve yardım etmedi.. Benzeri örnekler saymakla bitmez. Şimdi bir virüs çıktı. Adı Corona. Türkçesi "Kraliyet tacı" Tüm Dünya bu görünmeyen düşman karşısında şokta! Bilim dünyası çaresiz ve insanlık şaşkın! Virüsün ne olduğu ve nereden geldiği konusunda ki gerçeği henüz kimse tam olarak bilmiyor. Kimisine göre yarasa dan bulaştı. Bazılarına göre ise biyolojik oaboratuvarda ütetildi! Sebebi her ne olursa olsun, virüs, bulaşı özelliğiyle "Adil" Şimdilik çocuklar ve belli bir yaş grubunda ölümcül değil.

Diğer yandan 60 yaş üzerinde gayet ağır ve ölümcül seyrediyor. Bu şu demek; Ülkeleri yönetenler, zenginlikleriyle dünyayı dizayn edenler, zalimlikleriyle dikta eden krallar vs grupların en büyük kabusu bu virüs! Zira hepsi 60 yaşın çok üzerinde. Hastalığın ilacı yok ve nasıl tedavi edileceği yönünde net bir yöntem bulunmuyor.. Kendinizi müslüman ya da hristiyan olarak tanımlamanızın hiçbir manası yok.

Çünki çağın bütün zulümlerinde ortaksınız! Ya zulmü işleyen ya da zulme susan olarak ortaksınız/ Ortağız.. Hülasa; Virüs meselesinde "Neden ve nasılları" seküler bir mentaliteyle sormak yerine, kendi günahlarımızda, şeytani planlarımızda, işlediğimiz cinayetlerde, açlığa mahkum ettiğimiz kıtalarda, işlediğimiz insanlık suçlarında, ahlaksızca işlediğimiz günahlarımızda, suskunluğumuzda aramalıyız.

Bilim adamlarının üzerinde hararetle çalıştığı ilaç ve tedavinin bir an önce bulunabilmesi, belki de edeceğimiz samimi bir tevbe ve pişmanlığa bağlıdır. İnsanlık ya toptan yok olacak ya da toptan feraha erecektir. Zira bu topyekun insanlığın günahlarının sonucu ve sorunudur..