Bildiğiniz üzere yerel seçim çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Yakında bazıları ilk defa, bir çoğu ise yeniden başkan koltuğuna oturacak. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden yetkililer ve etkililer acil bir yasa çıkartıp belediye başkanlığını kazananların ‘koltuğa oturmadan’ yemin etmesini sağlamaları lazım. Ha! koltuk sıcak mıdır bilmem!
‘’Şerefim üzerine and içerim’’ diyecek.... Bazılarında bu eksiktir. Çünkü bu ülke o kadar çok kötü belediye başkanları örneği gördük ki... Rüşvet-talan, ihaleye fesat, çıkar ilişkileri, halkın parasını peşkeş çekmeler gibi iddialar söylentiler dedıkoduların bini bir para vs... uzayıp gider bu. Olmayan bir şey üzerine de yemin edilmez ki?
Yarınlara umutla bakan sevgili yurttaşlar
AND içmek bazılarının hoşuna gitmez. Çünkü orada yazılanlar birgün yüzlerinde şamar gibi patlayabilir. Bu yüzdendir ki önemli sorumluluklar taşıyan bazı yerel yöneticilere daha sonra hatırlatmak açısından yemin etmeleri sizce de uygun olmaz mı?
Sonradan bir çoğu pek uymasada TBMM’de göreve başlarken and (!) içiyorlar. Doktor diploma töreninde hipokrat yemini ediyor, polis, asker, avukat-öğretmen and içiyor. Belediye zabıtası bile işe alındığında yemin ederken belediye teşkilatının tüzel kişiliğini temsil eden en üst düzey yöneticisi, yaşadığı şehrin kaderini elinde tutan belediye başkanı neden yemin etmesin?
Belediye başkanı yemini mesela şöyle olur mu?
Kentlilik ve mimarlık esas ve kurallarına uyacağıma, uzman şehir plancıları, ve şehrin yararı ve çıkarı doğrultusunda da sivil toplum örgütleriyle uyumlu bir çalışma ve bilgi alışverişinde bulunacağıma, yaşadığımız yörenin suyunu-toprağını-yeşilini-havasını, kentin tarihsel dokusunu, kültürel ve sanatsal değerlerini, şehrin ekolojik dengesini ve tüm canlılarını koruyacağıma, kadın, erkek-yaşlı genç tüm bireylerimizin sosyal haklarını koruyup yaşanabilir bir kent bilincinin sunulmasını, spor, sanat-kültür, bilim ve eğitim alanlarında gerekli tüm destekleri sağlayacağıma, din-dil-ırk-mezhep ayırımı yapmadan herkese eşit ve adil olarak hizmet edeceğime, tarım ve yeşil alanlarını koruyup, ormanların ve kıyıların yapılaşmaya ve yağmalanmasına, kentin beton yığınına çevrilmesine asla müsade etmeyeceğime, Şehrin doğasına ve dokusuna aykırı imar kararları veya plan değişiklikleri yapıp yeni rant alanı yaratmayacağıma, gündüzkondu ve kaçak yapılaşmaya göz yummayacağıma ve siyasi baskılara karşı diz çökmeyeceğime, belediye arsaları ve benzeri varlıklarını koruyup halkın yararına yönelik kullanılacağıma, kentsel dönüşümün halkımızdan yana olmasını sağlayacağıma, çeşitli afet risklerine karşı acil eylem plan ve alanları oluşturup halkın bilinçlendirilmesini sağlayacağıma, kentin alt ve üst yapılaşmasını modern dünyaya uygun, bilinçli ve doğru şekilde yapılmasını sağlayacağıma, toplu taşımacılığa-raylı sistemlere önem vereceğime, kaldırımların oto parka dönüşmesini engelleyeceğime, kentin ve sokaklarının parklarının ve çarşılarının temiz tutulmasını sağlayacağıma, halkın sağlığını tehdit eden her türlü gıda ve yiyecek maddelerinin ilgililerce ve uzmanlılarca sık sık denetlenmesini sağlayacağıma ve özetle;
Görevim süresince bunlara aykırı davranmayacağıma, halkın parasını peşkeş çekmeyeceğime, kimsenin siyasi veya maddi gücünü göz önünde bulundurup buna göre menfaat temin etmeyeceğime, belediyenin kaynaklarını doğru, adil ve şeffaflık içinde kullanacağıma, gazete ve medya yoluyla kendimi öven, öne çıkaran ve reklamımı yapan haberler yaptırmayacağıma, partizan tutum ve kararlardan yana olmayacağıma, kimsenin din şarlatanlığı yapmasına asla izin vermeyeceğime ve hukukun üstünlüğünü herşeyin üstünde tutup laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti ve ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün değişemez ilkelerine sadakatle bağlı kalacağıma, ŞEREFİM ve NAMUSUM üzerine and içerim’’ dese buna kaçınız inanır?
Peki neden inanmazsınız? Bunun sebebi şu mudur acaba;
‘’Yıllardır her önümüze gelen düğme ilikleyerek ‘’halkın efendisi sizsiniz, ben ise hizmetkarınızım’’mı dedi? ‘’Halk için varım, sadece sizin için çalışacam’’ mı dedi? ‘’Size bir telefon kadar yakınım, ne zaman isterseniz arayın, gelin. Kapım her zaman açık duracak’’ mı dedi? Hizmet yerine hakkınız olan belediye bütçesini peşkeş mi çekti, cebine doldurup avanelerini de paraya mı boğdu, ne oldu?
Peki sonuç?
Fiyasko….. mu, ben bilmem!
Şimdi "Her millet layık olduğu şekilde yönetilir" sözü her nedense Churchill'e veya Hegel'e atfedilmiş bir söz olsada aslında orijinali Joseph De Maistre'nin "Toute nation a le gouvernement qu'elle mérite." özdeğişidir. Fakat konumuz bu değil tabi.
Ektiğini biçiyor insan. Herkes yaşadığı yerden sorumludur. Edirne’deki biri kalkıp Kars’ın belediyelik sorunlarıyla uğraşacak değil, öyle bir mecburiyeti de yok. İşte tam da bu yüzden siyasi partiler çıkaracağı adayını, halk da hangi adaya OY vereceğini çok iyi düşünmelidirler. Kişi kadar parti de önemlidir. İkisi birbirini tamamlamalıdır. Zira etraf …. Neyse
Peki ya hizmet? El cevap: Bütçe kısıtlı, yok para-mara! Devleti meşgul etmeyin yallah!
Benim kızımı işe alsınlar, damadımın tayini olsun… Şu kadar katlı bina ruhsatı versinler, sonra da gelsin paracıklar… İhale kapmalar.. Yeşil alanı imara açsın biz kapalım, hazine arazisinin üzerine kapaklanmalar, belediye arsalarının peşkeş çekmek.. Kıyılar üzerinde beton yığınları… Çıkar ve menfaat ilişkileri yüzünden kaçak GÜNDÜZkondular, sağlıksız, tehlikeli ve bilinçsiz yapılaşmalara izin vermek… DEPREM, heyalan, sel baskını… ÖLÜM ve yiten hayatlar!
Şerefim üzerine diyecek… Peki ya yoksa!
Farkettiğiniz üzere, yukarıda yazdıklarım daha çok, ‘’yapılmaması’’ gerekenler üzerinde, “Peki ya yapılması gerekenler? Onları yazmaya gerek yok mu derseniz, var elbette olmaz mı? Ancak bunun için önce yanlış yönetim zihniyetinden ve rüşvet-peşkeş geleneğinden kurtulmak lazım. Çatışmalı bir siyaset ikliminde bulunan güzel ülkemin öncelikle yanlış ve abuk-subuk uygulamalardan sıyrılması gerekiyor. Özetle; Doğrular için önce yanlışların bertaraf edilmesi gerekiyor. Çünkü doğru tektir.
Ama çocuk baştan sakat veya özürlü doğuyorsa halk burda ne yapsın da diyebilirsiniz? Bu yüzdendir ki siyasi ağabeyler belediye başkanı adayını seçerken doğru kıstaslar belirlemeli, liyakat aramalıdırlar. Zira halkı liyakatsız birine mahkum etmek etik de değil zaten, zulümdür.
Ayrıca ben, bu yazımın ilgili, yetkili ve etkililer tarafından dikkate alınıp uygulamaya konulanacağını sanacak kadar ‘’sazan’’ saf ve TOY da değilim! Benimkisi temenni, temenni! Bakarsın tutar hesabı… Denk getirirsem yani!
Allah kerim, sabredeceğiz diyen sevgili yurttaşlar
Artık seçimlere 3 kala meydanlar sloganlar ve vaatlerle çınlayacak. Ve artık seçim bitene kadar 5 yıldır göbek ve KIÇ büyüten kimi başkanlar (Hakkıyla çalışan liyatat sahibi başkanları tenzih ederim) bu aralar paçaları sıvayarak asfalt çalışmalarına, su ve kanal işlerine bir de şehrin makyaj çalışmalarına start verip sahaya inecektir. Ve sanki babasının cebinden ödüyor gibi ‘’Kaldırım yaptık, yol yaptık, yapacağız’’ diyecek ve bunun asli görevlerinden biri olduğundan belki bihaber veya bildiği halde kıvrak kurnazlığını kullanarak, göz boyama yapacaktır! ‘’Suyu getirdik veya artık temiz su içiyoruz, boru hatlarını yeniledik, kanalizasyon yaptık, yapmaktayız veya yapacağız’’ diyecek. Bunuda sanki asli işi değilmiş gibi yutturacak halka! Halk yutacak mı, bilmem, ama bildiğim odur ki, Atatürk’ü kullananlardan tutun da Kuran-ı Kerim’e kadar, vatan-millet sakarya diyenden, ejdatlara varan ve kıymetli hatıralarını alet edenlere kadar bu halk çok çekti, YETER!
Biliyor musunuz, benim babam çok iyi bir insandı. Karıncalar dahil tüm canlıların bu yaşama katkısı olduğunu söylerdi. Küskünleri barıştırır, girdiği ortamı neşeye boğardı. Bize vatanseverliği, dürüst ve kişilikli olmayı öğretti, şerefli olmanın bilincini ve kurallarını miras bıraktı….. Ha! bir de bana ‘şeker gibi adamsın’ demelerinin sebebi olan şeker’i de bıraktı rahmetli. Babam adam gibi adamdı anlayacağınız ama belediye başkanı olabilecek biri değildi. Demem o ki birinin iyi olması, varlıklı olması, siyasi gücü veya nüfuzu olması bir KISTAS değildir, olmamalıdır da. Burada seçmenin de sorumlu davranması gerekir. Seçim günü, ‘’aman ne oy kullanacam al birini vur ötekine’’ deyip dalgana bakarsan OY’una ve sandığına sahip çıkmazsan o zaman kimseden hesap sormayada, eleştirmeye de hakkın olmaz!
Adayların ise; halkın yarınına ve yararına, yaşadığı yöreği çağdaş bir kent haline getirmek için yürek-yetenek-bilgi-birikim, ahlak-anlayış ve kapasitesinin olması lazım…
Ama en önemlisi ŞEREFLİ olması lazım!
Yazının başlığını tamamlamak gerekirse …
İşte SANDIK, işte SİZ!
Hayellerinizin gerçeğe dönüşmesi dileği ile.... Hoşçakalın!