1624 Letthet
Mürekkep kokusu yayılırken etrafa, kalem ile kağıt buluşur, düşünceler ve hakikatler örtüşür ve vucut bulur!
‘’Biz de mürekkep yaladık‘’sözü bilindiktir ancak gerçek anlamına varmak ve denileni kavramak başka bir şeydir. Sen istersen ‘’Biz mürekkebi içtik’’de, mühim değil. Mevzu, o mürekkebin hayata ve insanlığa dair hangi izi bıraktığıdır.
Halkın haber alma özgürlüğünü şiar edinen gerçek bir gazeteci aynı zamanda geleceğin yapısında harç taşıyan kişidir. Ve yaşadığı çağın da tanığıdır. Birinin ben gazeteciyim demesi çok ciddi bir iştir, sorumluluğu bir hayli ağırdır. Bedeli de öğle!
Bilimselim, bilirkişiyim demek ağır sözlerdir. Altında bilgi-belge-kültür-birikim yani adamlık aranır ki… Bir hayli zamandır önüne gelen bir çok kişi yorumcu hatta bilirkişi sıfatı ile, etrafta x TV’lerde boy gösterir olmuş!
Bunun yanısıra menfaati uğruna yalakalık yapan, gerçekleri çarpıtan, üstünü kapatmaya çalışan ve çıkar ilişkileri güden yığınla sahtekarlar ve hatta aralarında ‘güneşi dahi balçıkla sıvamaya’ kalkışan ahmaklar görürüsünüz. Beyaz olmuş gri, siyah olmuş 1624 Letthet.
Adım makalemin başında yazıyor.
Maddi varlığım ‘’babam verdi sana ne’’nin aksine, ne açım ne de açıktayım.
Yaşım belli, hala yaşıyorum. Eğitimim ise, işte bildiğim kadar.
Ama sevdam ülkemdir, vatandır ailemdir. Aşkım bayraktır. Hayranlığım ve minnettarlığım Atatürk’edir, silah arkadaşlarınadır. Saygım, hürmetim yurtsever ve vatanseverlerdir. Rahmeti Rahman dilediğim ise ayaklarında çarıklarıyla kağnılar üstünde bazende omuzlarında cepheye muhimmat taşıyan ve erzağını mehmetçiğe veren aziz şehitlerimizdir.
Sevgili yurttaşlar
Kendisinden önce şanı, sohbetinden önce ise yazılarını okuduğum, ancak kendisini üyesi olmaktan onur duyduğum Romanya Türkiye Tic. Ve San. Odası’nda tanıma fırsatı bulduğum duayen emektar gazeteci ağabey GAP gazeteciler Birliği Başkanı sn. Zeynel Abidin Kıymaz ile bir sohbetimiz sırasında ‘’Sizde bizim gazetede yazın. Gazetemiz yaygın bir kitleye hitap eden ve bir hayli renkli kişilerden, her tür düşünce sahibi insanlardan oluşmaktadır’’ dedi, inceledim…! ‘’Haydaaaaa itimat etmedin mi’’ diye söyleneniz vardır. Elbette ettim. Ancak bir yerde mi ne, şöyle bir şey okumuştum.
‘’Olaylara şüphe ile yaklaşan ve temkini elden bırakmayıp, araştırıp gerçeği bulanlara ve yansıtanlara, etik kurallara uyup haktan, halktan ve adaletten yana olanlara gazeteci deniliyormuş diye!.. Etkisinde kalmış olmalıyım kesin.
İnceledim ve bu gazetede usta kalemlerin farklı görüş ve bakış açılarını, hayata dair tavsiye-tesbit ve ideallerini gözlemledim. GAP Olay Gazetesi’nin başta Türkiye olmak üzere türk dünyasına ve tarihe dair, hayata dair, insanlığa dair bir not düşme derdinde olduğunu. Bu uğrda çırpındığını, ülkeye ve ülkenin sahibi insana dair dertlendiğini gördüm.
Basının meşakatli bir alan olduğunu emek, fedakarlık ve yürek işi oluğunu bildiğim gerçeğinden hareketle eldeki imkanlar ve olanaklar ışığında bu yüksek gayenin sonuçlar üretebilmesine katkı sunabilmeye çalışmak yiğit işi olduğu kadar ateşten de bir gömlektir.
Şahsımı bir yazar, gazeteci diye tarif edemem çünkü her ne kadar 17 yaşındayken deneme kitap ve köşe yazısı da yazsam ben o mertebelere henüz ulaşamadım. Başta GAP Olay Gazetesi olmak üzere güzel ülkemin bir çok yöresinde öyle kıymetli yazar ve gazeteciler var ki onların yanında bunlardan söz etmek hadsizlik olur.
Burada kendimce yetebildiğim kadar ülkeme ve geleceğine, insanına ve yaşamına dair tespit, öneri ve fikir teatisinde bulunmaya gayret göstereceğim. Bazen Romanya gündemine ve buradaki STK’ların faaliyetlerine ayrıca ve özellikle burada yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarına, taleplerine değinecek ve mercek altına alarak sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Amacım birilerini hedef almak olmadığı gibi birilerine şirin görünmek de olmaz. Amacım var olan sorunların çözümüne dair fikir sunmak, toplumun bir bireği olarak da denizde damla misali çözümüne katkı vermektir. Buradaki asıl hedef sorunları ehlisine duyurmak, yetkili ve etkili kişileri harekete geçirmek biçimindedir. Zira yanlışın karşısında dik durmak, doğruyu ise alkışlamak ve takdir etmeyi bilmek için sadece insan olmak yeterlidir. Ülkeme dair kimin katkısı varsa önünde şapka çıkartmak bir soyluluk olduğu kadar aynı zamanda erdemlilik olarak da bilinmelidir.!
Görüşüm şu ki; ülkenin bütünlüğünü savunan, vatanı ve al bayrağımızı namusu kabul eden, gelenek-örf ve adetlerine hürmet eden ve ayrıca modern ulusumuzun kurucusu büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz milletimizi ve şehitlerimizi minnet-şükran ve rahmetle anan herkes siyasi görüşü ne olursa olsun hürmet görmelidir.
Fikir zenginliği ve çeşitliliği bir çatışma ortamında değil aksine, ancak saygı ve hoşgörü zemininde yaşanırsa toplum gelişir. Aslolan meselelere başkalarının penceresinden de bakabilmektir. Bu durum kuşkusuz sığ düşünceleri ve dar kafalılığı da önleyecektir.
Bu minvalde, bana tahammül ettiğiniz sürece ve koşul ve olanakların el verdiği müddetçe burada bu köşeden sizlere yazmaya çalışacağım. Bazen bana kızacak, fikirlerime katılmayacak hatta belki sert eleştirilerde bulunacaksınızdır, olsun! Biz çeşitliliğimizle güzeliz. Farklı renklerimizle güçlü bir Türkiyeyiz. Mevzu, vatansever ve vatanperver olmaktır. Gerisi ise fakfukadır.
‘Başlarken’ diye yazıma burada nokta değil, virgül koyuyorum.
Umutlarınızın gerçeğe dönüşmesi dileği ile….
Hoşçakalın.
NOT’larım!
‘’Yazabilmek için öğrenmek, öğrenmek için de okumak gerekir’’ Bükreş/2007