Başka şehirde yaşamak hiçte kolay değil

Düşünün ki bir sosyal medya kullanıcısısınız. bir başka şehirde yaşıyorsunuz. Depremde on binlerce ölmek yok. Maden facialarında yüzlerce enkaz altında kalmak yok. Çıkan yangınlarda onlarca yanarak can vermek yok. Rüşvet yok. Yolsuzluk yok. Haksızlık yok. Suistimal yok. Mülakat yok. Kayyum yok.

Abone Ol

BİR BAŞKA ÜLKEDE BİR BAŞKA ŞEHİRDE YAŞAMAK HİÇ DE KOLAY DEĞİLMİŞ

Düşünün ki bir sosyal medya kullanıcısısınız.

Türkiye dışında bir başka ülkede, Adıyaman dışında bir başka şehirde yaşıyorsunuz.

Depremde on binlerce ölmek yok.

Maden facialarında yüzlerce enkaz altında kalmak yok.

Çıkan yangınlarda onlarca yanarak can vermek yok.

Rüşvet yok.

Yolsuzluk yok.

Haksızlık yok.

Suistimal yok.

Mülakat yok.

Kayyum yok.

Zulüm yok.

Talan yok.

Çıraklık dönemi yok. 
Kalfalık dönemi yok.
Ustalık dönemi yok.

Verilen 5 kuruşluk asgari ücret, 3 kuruşluk emekli maaşını dünyalar bağışlamış gibi başa kakmak yok.

Herkes hain, ben Kahraman hezeyanlarıyla ülke insanını birbirine düşürmek yok.

Ülke insanının karşı karşıya gelmesi üzerinden saltanat devşirmek yok.

İmar affı yok. 

Çarpık kentleşme yok.

Hes’lere kurban edilen akarsuları yok.

Dere yatağına kurulan ilçeleri yok. 

Yağmalanan kıyıları yok. 

Rant uğruna kurban edilen ormanları yok. 

Köylüler tarafından işgal edilen hazine arazileri yok.

Eşe dosta hava parasına, su parasına peşkeş çekilen kupon arazileri yok.

Masraflarını karşılamıyor diye yetiştirdiği sebze ve meyveleri denize döken çiftçileri yok.

Onca yıllık eğitimden sonra iş bulamayıp temizlik işinde çalışmak için torpil arayan gençleri yok.

Mülakat zulmüyle gelecekleri çalınan ülke birincileri yok.

Dağılmış pazar yerlerinden çocuklarına çürük sebze meyve toplayan anneleri yok.

Ucuz ve bayat ekmek kuyruklarında bekleyen babaları yok.

Hayatının baharında açlıktan ve yoksulluktan ve tefecilerin eline düştükten sonra yaşamış olduğu çaresizlikten dolayı intihar eden gencecik insanları yok.

Çocukları servis aracından geç indi diye, başına bir şey gelmiş olmasın kaygısıyla telaşa kapılan aileler yok.

Okul önlerinde uyuşturucu satan tüccarları yok.

Uyuşturucu tüccarlarının cirit attığı, her türlü kara paranın aklandığı, her yapılan kötülüğün cezasız kaldığı, her iyiliğin mutlak bir şekilde cezalandırıldığı bir vatanları yok.

Bir tweetle yıkılma tehlikesi yok.

En ufak bir rüzgârda bölünüp parçalanma kaygısı yok.

Beğenmiyorsan çek git üstenceliği yok.

Kamplaşma yok, kutuplaşma yok, çatışma yok, sen mi ben mi ülkemi daha çok seviyorum gibi İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzularda sidik yarıştırma yok.

76 suçtan Sabıkalı olanların işlediği 78. suçtan sonra yakalanıp serbest bırakılması yok.

Herkese ayrı uygulanan kanunları yok, sürekli tartışılan bir anayasaları yok, tanınmayan Anayasa Mahkemesi kararları yok, bir kereden bir şey olmaz hezeyanıyla yolgeçen hanına dönen uygulamaları yok.

Korkularla, baskılarla, dayatmalarla hizaya getirilmeye çalışılan akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler yok.

Atatürkçülük yok, laiklik yok, dincilik yok.

Alevilik, Sünnilik, Kürtlük, Türklük, Lazlık, Çerkezlik, Boşnaklık yok.

İtaat edin, rahat edin dayatmacılığı yok.

Her doğan güne fahiş fiyatlarla başlayıp, her batan günü fahiş fiyatlarla uğurlamak yok.

Açız, perişanız, geçinemiyoruz şeklinde sitemlerini dile getirenlerin nankörlükle suçlanması yok.

Emeği ile çalışanların bütün kazancının faturalara ve ev kirasına yetmezliği yok.

☆☆☆

Çamur yok, toz yok, çukur yok.

Uğraşılacak Vekiller yok, tartışılacak Belediye Başkanları yok.

Defalarca açılışı yapılıp bir türlü hizmete açılmayan barajları yok.

Defalarca kazıldıktan sonra her defasında bir daha kazılan cadde ve sokakları yok.

Defalarca projelendirilip bir türlü faaliyete geçmeyen parkları yok.

50 yılda yapılamayacak hizmetleri 5 yılda bitirip bir kenara attım şizofrenliği yok.

Verilen üç kuruşluk parayla 55 kuruşluk hizmet yaptım diyerek yan gelip yatmak yok.

Bakanlar şehri ziyaret edecek diye oluşturulan uzun konvoylar yok, caddelerin trafiğe kapanmışlığı yok, geçilecek olan güzergâhların elden ayaktan geçirilmesi yok, tozunun toprağının alınması, boyasının badanasının yapılması yok.

Henüz seçilmiş ve atanmışlara "yeni görevinde başarılar dilemek' için kuyruklarda beklemek yok.

Henüz seçilmiş ve atanmışlara "gelecekte yapacakları güzel hizmetlerden' dolayı plaket vermek yok.

Seçilmiş ve atanmışların kendilerini hesaba katmasıyla varlık sahibini olduğunu düşünen STK’ları yok, odaları yok, dernekleri yok.

Fotoğraf karelerinin hizmetten sanılması yok.

Eş, dost, akraba, düğün, sünnet, taziye gibi ziyaretlerin hizmetten sanılması yok.

Yapılmayan hizmetlerin dahi, ileride yapılır umuduyla mahalle muhtarları tarafından devasa afişlerle olur olmadık yerlere asılması yok.

Memleketi ihya ve inşa ayağına yapılan her işten rant sağlayan idarecileri yok.

Tetikçileri yok
Muhbirleri yok.
Yalakalığı meslek edinenleri yok.

Yüzyılın en büyük çaresizliğini yaşadığımız 6 Şubat depreminde binlerce canımızı toprağa vermiş, enkaz altında hâlâ ulaşamadığımız sevdiklerimiz varken kazanılan seçim sarhoşluğu ile düğün dernek halay çekmek yok, horon tepmek yok, nara atmak yok.

Düşünün ki Türkiye dışında bir başka ülkede, Adıyaman dışında bir başka şehirde yaşıyorsunuz.

Ve üstelik ki bir sosyal medya kullanıcısısınız.

Yukarıda sayılan ve daha sayılamayan yüzlerce binlerce iyilik ve güzellik yok.

Böyle bir ülkede, böyle bir şehirde ne ne yazar, ne düşünür, ne konuşur, ne tartışırdınız?

Sayılan iyilik ve güzelliklerin olmadığı bir ülkede ve şehirde bir sosyal medya kullanıcısı olarak insanın lal olmaması işten bile değil.

Hele ki benim gibi bir Facebook kullanıcısıysanız ve yukarıda sayılan iyilik ve güzelliklerin olmadığı bir ülkede ve şehirde yaşıyorsanız bir şeyler yazmak, konuşmak, tartışmak, paylaşmak için ya instagram'a takılır ya tiktokçu olur çıkarsınız...

Hani insanın, iyi ki bütün bu iyilik ve güzelliklerin olduğu bir ülkede ve şehirde yaşıyoruz da sosyal medyada paylaşacak bir şeyler buluyoruz diyesi geliyor, neredeyse...

1 Şubat 2025 /Cumartesi / 16.48